Bembeyaz, kocaman bir sayfa düşünüyorum. Önce bunun üzerine küçüklü büyüklü paneller yerleştiriyorum kabaca. Nasıl tercih etmeli; dört sıra paneller mi olsun yoksa üç sıra mı? Ya da sütunlara mı bölsem her biri dikine bir panel olacak şekilde... Seçenek öyle bol ki! Hangisiyle en vurucu ve akıcı çizgi anlatımı elde edebilirim acaba! Zor karar...
Sonra panellerin içine geliyor sıra; Açı tercihi, mekan, karakterlerin konumlandırılması, arka plan, konuşma balonlarının yerleşimi... Şimdilik hepsi gayet kabaca. Sırada hayal edilenin sketch olarak çizimi, devamında ince ince çinilenmesi, renklendirilmesi...
Tüm adımların en maharetli ellerde, en üst adanmışlıkla gerçekleştirildiğini kabul ediyorum. O kadarcık da lüksümüz olsun, en azından hayal kurarken 😉 En nihayetinde o hayali çizgiroman sayfasına erişiyorum. Eviriyorum çeviriyorum bu sayfayı, görüyorum ki bu yine Uderzo stili bir Asteriks sayfasına dönüşmüş...
Estetik anlayış, sayfa yerleşimi, panel tasarımı, arka plan detaylandırılması, rengin kullanımı deyince hep o isim yönlendiriyor algılarımı, kuralları o koyuyor: Albert Uderzo...
Tabii ki 'Üstad'ın bir geçiş, bir emekleme dönemi olmuştur; 'Galyalı Asteriks', 'Altın Orak' ve 'Asteriks ve Gotlar' sonrası gelen dördüncü hikaye 'Gladyatör’ ile birlikte artık tekrarlı mükemmelliğini ve çizgisini tamamen oturtur...
Asteriks, Hopdediks, Şef Toptoriks, Dertsiziks gibi karakterler bu dört sayılık süreçte hikayelerle birlikte grafik olarak ufak tefek ya da köklü değişimler yaşarken Büyücü Hokuspokus ise sadece bir hikaye içerisinde grafiksel evrim geçirir. 'Galyalı Asteriks' hikayesinde sadece yirmi sayfa içerisinde Hokuspokus, ilk sevimsiz, hatta çirkin diyebileceğimiz tasarımından yavaş yavaş değişerek nihai kalacak olan o güven veren, tonton dede görünümüne kavuşur...
|
Asterix The Gaul - 3. sayfa |
|
Asterix The Gaul - 3. sayfa |
|
Asterix The Gaul - 13. sayfa |
|
Asterix The Gaul - 24. sayfa |
Yorumlar
Yorum Gönder