Kayıtlar

Şubat, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Legs Weaver #3 - Çözücü

Resim
Legs Weaver, Nathan Never evreninin serbestçe, matrakça ve alabildiğine özgür yorumlandığı bir mecra olmaya üçüncü sayısında da devam ediyor. Maceraya konu olan geleceğin popüler ancak metin ya da alt metin ayrımı yapmadan bomboş olarak niteleyebileceğimiz bir çizgiromanından hareketle, yazar Michele Medda’nın bu sefer gündemine aldığı ve hunharca taşladığı mevzu çizgiroman, özelinde de ana akım Amerikan çizgiromanı ekolü ve çizgiroman okuru.. ‘Kanlı canlı ve çizgiromanıyla aynı isimli bir karakter’den yola çıkılarak hazırlanan Çözücü hikayelerinin başarısından muzdarip, entelektüel çizgiromanların ısrarcı ve haliyle başarısız yayıncısı ego tatmini peşindedir. Yaşadığı ezikliğin ve hezimetin çıkış yolunu da sokaklarda kendine göre adaleti sağlayan bu gayet maço Çözücü karakterinin maskesinin düşürülmesinde görmekte, gizeminin ortadan kalkmasıyla da popüleritesinin söneceğine, ilginin kendi çizgiromanlarına kayacağına inanmaktadır. Alfa Ajansı’nın kapısını bu amaçla çalmasıyla bir

Kaplan! Kaplan!

Resim
Bu yazı, Altın Madalyon’da 'Kaplan! Kaplan!' toplu okumasında tarafımca yazılmış olan mesajlardan derlenmiştir. Ama illaki değiştirilmiş, eklemeler-çıkarmalar yapılmıştır... 'Kaplan! Kaplan!'ı okuduğum ilk yüz sayfa itibariyle forumun sevgili ‘eleştiri sever – kolay beğenmez ismi lazım değiller’inin gözüyle yorumlayacağım. Bitirdikten sonra kendimce de yazarım... Zamanına göre yeni bir bilimkurgu kavramı bu, en azından isimlendirme babında. Jountelemek gibi havalı bir ismi olsa da bu fiil bildiğiniz teleport (kitapta tele taşıma olarak geçiyor). İnsan beyninin o zamana kadar yapabildiklerine eklediği yeni bir yetenek. Jounte ise bunu gerçekleştiren ilk insan. Daha sonrasında bilimadamları bu konuya yoğunlaşıyor, şifrelerini ortaya koyuyor ve zaman içerisinde herhangi birinin yapabildiği sıradan bir özelliğe dönüşüyor. Farklılık sadece insanların yapabildiği tele taşıma mesafelerinde ki buna göre bir sınıflandırma ve belgelendirme dahi söz konusu. Pekiyi sonr

Nerd Perspektifinden Cosplay

Resim
'Çizgiroman kongrelerine ve buralarda ufacık kostümleriyle kocaman cesaret sergileyen tüm cosplay kızlarına hürmeten ve ithafen...' AndyH :)

Batman: Year 100

Resim
Sene 2039.. Ne Gotham bizim hatırladığımız gibi, ne de sakinleri. Gotham, polislerin ve federallerin hükmettiği bir şehre dönüşmüş, arama izni falan hak getire. Bir de Hollywood polisiyelerinin o klişesinin tıpkısı, hala federallerin ve polislerin yolu sıklıkla çakışmakta ve yetki sorunu yaşanmakta. Federallerin yöntemleri de görüldüğü kadarıyla gayet sert ve belaltı: Tehdit, şantaj, kaba kuvvet. Tam bir korku imparatorluğu. İşte böyle bir ortamda, uzun bir aradan sonra Batman yeniden ortaya çıkar. Batman’in ilk müdahil olduğu olayda öldürülen bir federalin suçu Batman’in üzerinde kalır ve polis tarafından fellik fellik aranan bir kanun kaçağı durumuna düşer. Aslında oyun içinde oyun bir senaryoda bu adamı diğer federaller öldürmüştür ve katledilen kişi aslında organik veri taşıyıcısıdır, taşıdığı ise ‘Fleshkiller’ (etkatili) olarak adlandırılan bir virüse ait tüm veridir.. ‘Year 100’, Paul Pope’un yazıp çizdiği, günümüzden iki kuşak sonrasında, distopik bir Gotham’da geçen bir B

İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Ağrıyan

Resim
Sanırım ilk defa bir romanın sonunu getiremeyeceğim! Nereden aklıma düştüyse artık, 'Fantastik Türk Edebiyatı'na merak saldım bu aralar. Bu mecrada sadece, ‘Perg Efsaneleri’ ile Barış Müstecaplıoğlu’nun adını duymuşluğum vardı, bir de Doğu Yücel’in ‘Varolmayanlar’ını okumuşluğum. Biraz araştırma karşıma yeni isimler çıkardı. Geriye kalan sadece belirlediğim kitapları alışveriş sepetime eklemek ve bana ulaştırılmasını beklemekti. Gelen kitaplardan da ilk olarak Sadık Yemni’nin 'Ağrıyan' isimli distopik romanına gitti elim. Okuduğum bölüme kadar açık edildiği kadarıyla Ağrı Dağı’nda yapılan bir deney dünya düzenini kökten değiştiriyor, insana benzeyen yaratıkların istilası başlıyor, birinci – ikinci – üçüncü dalga derken dünya nüfus ciddi kayıplara uğruyor. Bu gidişata dur demek üzere bilim adamlarının çalışmalarının yanısıra bu kaosta ortaya çıkan ve sadece bazı 'toromtanır' seçilmişlerin erişebildiği 'Aşkın Yükseliş Katedrali'nin sayılı sakini insan

Şehir ve Şehir

Resim
China Miéville bu romanında sıradışı bir şey tasarlıyor, gerçek hayattan aldığı bölünmüş şehir fikrini bir üst mertebeye taşıyor. Aynı sokakları, meydanları, caddeleri farklı isimlerle kullanan, çevirmenin 'çapraz hatlı bölünme' olarak adlandırdığı, aslında varolmayan sadece kafalarda çizilen sınırların içiçe geçtiği, birbirine girdiği bir coğrafyada insanların birbirlerini görmemeyi öğrendiği iki şehir yaratıyor: Beszel ve Ul Qoma... Kucak kucağa olsalar da  Beszel köhne, adeta zamanın dışında bırakılmış eski bir şehir, Ul Qoma ise kendini dış dünyaya açmış, bu sebeple görece cilalanmış ama cilası azıcık kazındığında ya da bu cilanın erişemediği yerlerde belki Beszel’den daha köhnemiş diğer şehir.  Sırf bu kurgunun tadına tekrar varabilmek adına üşenmedim, iki yıl sonra yeniden okudum. Olabilir mi böyle bir şey, böylesine yakınken insanlar birbirini görmezden gelebilir mi? İnanılmaz geliyor belki ama yaşanıyor: Lise dönemim, baskın karakter bir baba ve üzerinde disiplin