İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Dup Dup Çedene
Atilla Atalay ve Sıdıka müstesna kişiler nazarımda. İlişkimiz, yılların ister istemez ayırdığı ve araya bir soğukluk girdiği farz edilen ama tekrar karşılaşıldığında küskünlüklerin, karşılıklı suçlamaların yaşanmadığı, unutuluşların sorgulanmadığı, kaldığı yerden devam eden dostluklar gibi. Yirmi yıl öncesinin hissiyatını yaratıp yaratamayacağının ürkekliğiyle bir türlü elime alamadığım, kitaplığımdaki taa Telos dönemi baskılarının bir denemesiydi birkaç ay önceki ‘Sıdıka’ yeniden okuması. Hayal kırıklığı yoktu. Genç bana nasıl hitap ettiyse olgunluğuma da o kadar iyi gelmişti... Sonra ikincisi geldi; DUP DUP ÇEDENE. Berserk’in ‘sert’ içeriği nedeniyle artık raflarda olamayan dördüncü sayısının peşinde kendimi karşısında bulduğum, sahaf rafından beş liraya çekip çıkardığım bir kitap. Hiç beklenmedik. Tamamen plansız. İlkinden sonra bu yeni kitaba daha bir hevesliyim sanki. Okuyorum. Gerçi benimki pek de okuma gibi değil, o kadar keyifli gidiyor ki hikayeleri tüketmek için zamana karşı