İlkel Çağların Yenilmez Maçosu...
Hayal meyal hatırlayabildiğim bir Conan macerasından aklımda kalmış birkaç panel... Önce kılık değiştirerek yanında mücadele eden yavuklusuna teşekkür mahiyetinde bir öpücük... Sonrasında bunu, aksi yöndeki kesin emrine uymayarak yaptığı için poposuna şaplak...
Burada, bu ödül – ceza sıralaması çok mühim bana kalırsa. Sıralama tam tersi olsa sonradan verilen öpücük, biz okurların ‘aaaaaaa çooook romantik..’ iç çekişleri eşliğinde, popoya şaplağın da bir nevi özrü olarak algılanabilecekken Conan önce ödülü, sonra cezayı vererek aslında ödülün etkisini yerle yeksan etmeyi, esas olan ceza üzerine odaklanılmasını amaçlıyor...
İşte erkeklik hamuru diye adlandırılan şey, taş fırın erkekliği denen durum bu olmalı. İlkel çağlarda romantizm olabilir illaki, her iki cinsiyetten o zaman için de pek çok taraftarı olabilir, hatta Hiborya Çağı'na uyarlanmış sunumuyla benim gibi layt erkekleri bile kavrayabilir. Lakin Conan’ın romantizm ile herhangi bir işi olamaz. Bir kadınla birlikteyse üzerini eşelediğinizde altından haz bazlı bir gereksinim durumu ortaya çıkar. Bu gereksinim peşinde de pek çok erkeğin yaptığı gibi eğilip, bükülmez, hareketlerine anlamsız, gereksiz ve gerçekdışı bir kibarlık hakim olmaz!
Hele böylesi sahneleri asla olmaz, olamaz. Kara bir lekedir bu, reddedilmesi, Conan sürekliliğinden çıkarılması gerekir...
Kısa süre önce okuduğum bir Conan hikayesinde (Zamboula'daki Gölgeler) denk geldiğim, benzer bir Conan profilini de aktarmadan duramayacağım. (Aslında bu kadar lakırdıyı sırf bu satırları alıntılayabilmek için yaptığımın itirafını da araya sıkıştırayım :) )
Kara derili yamyamların elinden kurtardığı ve tüm diğer Hiborya Çağı kadınları gibi afet bir güzellikte olan kızın damarlarında henüz hala kan yerine adrenalin akarken Conan'ın olaya testosteronu tepe yapmış bir erkek olarak (tabi ki kadının bakış açısıyla bir öküz de denebilir) yaklaşımı...
...
Onun dokunuşu kızın aklını başına getirmiş gibiydi. Kız ışıl ışıl gür buklelerini geriye attı ve omzunun üzerinden korku dolu bir bakış fırlattı, bir taraftan da sanki temasında güvence arıyormuş gibi sokulmuştu Kimmeryalı'ya.
'Beni sokakta yakaladılar,' diye geveledi ürpererek. 'Kuytu bir köşede pusuya yatmış, bekliyorlardı... kara adamlar, büyük, dev maymunlardan farksızlardı! Seth bana acısın! Rüyamda görsem inanmazdım!'
'Gecenin bu saatinde sokaklarda ne işin vardı?' diye sordu Conan, arayış içindeki parmaklarının altında kızın ince ve zarif bedeninin ipeksi dokunuşu onu büyülemişti.
Kız saçlarını geriye savurdu ve dosdoğru onun yüzüne baktı. Okşayışlarının farkında değildi sanki.
'Sevgilim,' dedi kız. 'Sevgilimin yüzünden kaçtım sokaklara. Aklını kaçırdı, beni öldürmeye kalkıştı. Ondan kurtulayım derken bu hayvanlara yakalandım.'
Bu noktada Conan'ın yaptığı zamansız, gereksiz, akıl yoksunu ama niyeti çok açık yoruma dikkat!!!
'Seninki gibi bir güzellik bir adamı delirtebilir,' dedi Conan, parmaklarını kızın parlak lülelerine dolarken.
Kız sanki sersemlikten kurtulmuşçasına başını salladı. Artık titremiyordu ve sesi sakindi.
'Buna sebep olan bir rahibin... Hanuman'ın yüce rahibi Totrasmek'in gareziydi. Beni kendisi için istiyor... köpek!'
Şimdi testosteron bir kez daha devreye girecek :)
'Bu yüzden onu lanetlemeye gerek yok,' diyerek sırıttı Conan. 'Kocamış çakalın zevki umduğumdan da iyiymiş.'
...
Kesinlikle bir tarzı var bu adamın...
Zamboula'daki Gölgeler adlı Robert E. Howard öyküsünden alıntıladığım bu satırlar İthaki Yayınları'nın Büyü ve Kılıç Öyküleri kitabından. Okuyun derim...
Yorumlar
Yorum Gönder