İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Yarasa
Yarasa, 1997 yılında Jo Nesbo’nun Harry Hole karakterini Norveç okuruna tanıttığı kitap. Bense kendisini 2015’te, serinin Nemesis romanıyla, zincir kitabevlerinden tekinin bu kitabı promosyona sokup yok pahasına sattığı zamanlarda meraktan alıp tanımıştım. Nemesis ardarda yaşattığı ters köşelerle gerçekten keyifli bir okuma deneyimi sağlamıştı. Kaldı ki Nemesis’te alakasız iki cinayetin yolları çözümlemede çakışırken, çözümlemeye çıkan ayrıntıların çetrefilliliğinden tatmin olmamak zordu. ‘Yarasa’ deneyimimin ardından da diyebilirim ki Nesbo’nun tarzı bu: okuru yanlış yolda yemle, sona mutlaka bir sürpriz sakla. Okurun olaya teşhisini koyabilmesi için sunduğu çok da tüyosu yok, çözüm öyle göstere göstere gelmiyor kesinlikle. Herşeyi Hole’ye saklıyor, gözümüzde yüceltiyor. Buradan hareketle düşündüğüm, bir yazar için keskin zekasına hayran kalınacak bir karakter yaratmanın çok da zor olmadığı. 400 sayfalık bir anlatıda geçen binlerce tümceden, okurken illaki üstünkörü geçilecek, önemsenmeyecek bir sürüsü arasından seçilen bir – iki tanesinden çözüme dair anlamlı çıkarımlar yaptırarak, en iyimser yaklaşımla bin okurdan birinin belki farkedebildiği ayrıntıların ayrıntılarından şaşırtıcı bir şekilde katile ulaşmak. Şikayetçi miyim? Kesinlikle hayır! Jo Nesbo’nun kurgularını keyifle okuyorum, varsın Hole de günün kahramanı, gönüllerin detektifi olsun..
Harry Hole (ki doğru fonetiğe en azından yaklaşılabilmesi adına kendisini İskandinav olmayanlara tanıtırken Harry Holy diyor) sevimsiz, antipatik, asosyal, tuhaf, sorunlu bir detektif. Saydam, dümdüz. ‘Yarasa’da öğreniyoruz ki hayatının bir evresinde, geçmişini geride bırakmak adına tüm tanışıklarıyla yolunu ayırmış, bunu da teker teker telefonla arayıp ‘seninle bir daha görüşmeyeceğim’ diyerek yapmış. İlginçtir, bunların ezici bir çoğunluğu da durumu sorgulamaya bile gerek görmeden ‘nasıl istersen’ demiş. Alkolik, hatta sırf bu yüzden sebep olduğu kayıp ve bundan lekesiz sıyrılmasını sağlayan polis teşkilatı nedeniyle çektiği vicdan azabı ilk zamanlarda aklını çelse de o yaşamayı tercih ediyor. İçmediği zamanlarda ise potansiyel alkolik, içkiyle mücadelesi her daim devam ediyor. Bu karakterle özdeşleşme ya da tarzına dair yoğun beğeni pek de mümkün değil ama bir cazibesi olduğunu da kabul etmek lazım. Sanıyorum ondaki tevazuyu seviyorum. Kendine haksızlık ediyor 'olsa olsa ortalama zekalı bir adamım' derken. Nesbo’nun ona bahşettiği, bizde olmayan o müthiş gözlem yeteneğini ve ayrıntılara hakimiyetini takdir etmek gerekiyor..
Bu arada serinin yedinci romanı ‘The Snowman’, ilk Harry Hole uyarlaması olarak, Tomas Alfredson’un yönetiminde beyazperdeye aktarılıyor. Michael Fassbender’in Harry Hole karakterini canlandırdığı filmin vizyon tarihi 13 Ekim 2017 olarak belirtilmiş..
--------------
Böyle sıkı bir polisiyenin içinde çizgiromanın ne işi var diyebilirsiniz. Lakin son sayfalarında Superman unutulmamış :)
Harry destekten öne doğru ayrıldı ve sağ ayağını kaldırdı.
‘Hazır! Bir! İki! Üç! Atla!’
Ve artık havadaydı. Uçak dümdüz ilerlerken geriye çekiliyormuş gibi hissetti. Göz ucuyla uçağın döndüğünü görünce aslında dönenin kendisi olduğunu fark etti. Yeryüzünün yay gibi kıvrıldığını ve gökyüzünün giderek mavileştiği ufka baktı. Ta ki ufuk, Kaptan James Cook’un bu kıtaya gelmek için gemiyle aştığı Pasifik Okyanusu’nun açık mavisine karışana dek.
Joseph onu yakaladı ve Harry’yi düşüş için daha iyi bir pozisyona getirdi. Harry yükseklikölçere baktı. 2500 metredeydiler. Tanrım, daha önlerinde dünya kadar zaman vardı! Gövdesini büktü ve yarım bir dönüş yapmak için kollarını uzattı. Sanki Süpermen’di!
Ve artık havadaydı. Uçak dümdüz ilerlerken geriye çekiliyormuş gibi hissetti. Göz ucuyla uçağın döndüğünü görünce aslında dönenin kendisi olduğunu fark etti. Yeryüzünün yay gibi kıvrıldığını ve gökyüzünün giderek mavileştiği ufka baktı. Ta ki ufuk, Kaptan James Cook’un bu kıtaya gelmek için gemiyle aştığı Pasifik Okyanusu’nun açık mavisine karışana dek.
Joseph onu yakaladı ve Harry’yi düşüş için daha iyi bir pozisyona getirdi. Harry yükseklikölçere baktı. 2500 metredeydiler. Tanrım, daha önlerinde dünya kadar zaman vardı! Gövdesini büktü ve yarım bir dönüş yapmak için kollarını uzattı. Sanki Süpermen’di!
Yorumlar
Yorum Gönder