Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları


Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları -
Yeditepe Canavarı

‘Bu çizgiromanda geçen hikaye, Seyfettin Efendi’nin mübalağalı bir üslupla yazdığı hususi notlarından derlenmiş olup, gerçekliğe dair bulgular şaibelidir.’

Daha bu üst yazıyı okur okumaz irkildim. Nedeni de, cümleyi yazarken Devrim Kunter’in de aklına geldi mi bilmiyorum ama, Lovecraft... Yazarın ‘Deliliğin Dağlarında’ kitabına götürdü bir anda beni bu ifade. Şöyle söylüyordu hikayenin anlatıcısı anlatan William Dyer:

‘Anlatmam gereken gerçeklerden kaçınılmaz olarak kuşku duyulacak; yine de eğer mantıksız ve inanılmaz gözüken şeyleri çıkaracak olsaydım, geriye hiçbir şey kalmazdı.’

‘Olağanüstü Maceralar’ ifadesi ile Lovecraft ismi zihinde birleşince beklentiler yükseliyor haliyle...

Ben Yeditepe Canavarı’nı okurken karşımda bir Dylan Dog hikayesi gördüm adeta: Ama onun gerçeklik ötesi hikayeleri değil de olay örgüsünün bütün o anormalliğine ve imkansızlığına, okurun aklına gelen türlü türlü metafizik sona rağmen sıradan insanın dizginleyemediği vahşetiyle basitçe açıklanan öykülerine...

Son onbeş yıldır Türk çizgiromanı diye sunulan seks - küfür harmanlarına inat, Devrim Kunter olayların geçtiği dönemi gözönünde bulundurursak aslında dönem Türk kültürüne uzak olan öğelerle 1920'lerin İstanbul'unun büyülü atmosferini birleştirerek ayakları yere basan bir karakter ve sağlam bir kurgu ortaya koymuş. Gizli tarikat – gizli ritüeller ve vampir gibi olağanüstü öğeler barındırsa da Scagnamillo üstadın da belirttiği üzere pozitivist bir imkansızlıklar hafiyesinin peşine düştüğü olağan bir seri cinayet öyküsü Yeditepe Canavarı...



Albümün başında yer alan ve Seyfettin Efendi ve İfşa-yi Sırr teşkilatının ön tanıtımı niteliğindeki o hayalet hikayesi dahi karakterin metafiziği ve paranormali reddeden, düşünce sistematiğini fiziksel gerçeklere dayandıran biri olduğunu gösteriyor okura...

Devrim Kunter'in önünde iki yol var:

Ya Yeditepe Canavarı öyküsünde olduğu gibi her olağanüstülüğe mantıklı bir açıklama getirerek (ki elbette bu türün azımsanmayacak sayıda tutkunu olduğunun farkındayım) Seyfettin Efendi'yi sıradanlaştıracak...

Ya da hikayelerinde gizeme ve paranormale yelken açarak Seyfettin Efendi'nin ezberinin bozulmasına, akılcılığının alaşağı olmasına müsaade ederek bu seriyi bir fenomene dönüştürecek...

Öznel bir yargı bu, tamamen kendi çizgiroman beğenilerim, kendi beklentilerim çerçevesinde. Ama hayatın bizatihi kendisi zaten neden - sonuç ilişkileri sarmalında, sonuna kadar rasyonel bir olgu iken bu gerçeklikten bir nevi kaçış olan çizgiromanda da tüm somutluğuyla hayatı aramak niye ki! Varsın o da inanılmaz olsun, gerçek hayattan kopuk bir hayal mahsülü olsun...

Ayrıca yaratım sürecini ve okurun çözümlemelerini kısıtlayan - kısırlaştıran rasyonel yaklaşımın 'Olağanüstü Hikayeler'i 'Olağan Hikayeler'e dönüştürme tehdidini de gözardı etmemek gerek...

Münevver karakteri okurun kalbinde yer edecek gibi... Döneminin çok ötesinde bir kadın ve bana kalırsa İfşa-yi Sırr'ın ileriki öykülerde öne çıkacak öğesi... Albümü okurken steampunk bir Seyfettin Efendi öyküsünde Münevver'in olası rolünü aklımdan geçirdim sıklıkla. Steampunk ve Seyfettin Efendi, dönem - ambiyans ve kurgu gayet müsait, neden olmasın ki!

Çok beğendiğim bu albümle ilgili olarak Devrim Kunter'e getireceğim tek eleştiri hipnoz sahnesiyle ilgili olacak. İnsanların çok azının hipnotize edilebildiğini ifade edip de gruptan sadece İsmail'i hipnoz altında göstermek 'iri kıyım ve kıt akıllı' klişesine kapılmak gibi durmuş. Oysa şaşırtıcı olan bütün o cüsseye ve acı kuvvete rağmen Esat ile girdiği münakaşalardan akıl oyunlarıyla galip ayrılan, son sözü söyleyip taşı gediğine oturtan bir İsmail görmek olurdu...

İsmail deyip de Devrim Kunter'in Bane'e yaptığı göndermeyi atlamak olmaz elbette...


Bane usülü...

Bu noktada bir de okur klişesine girmeden edemeyeceğim. Okurun bu albümle ilgili olarak 'Türk çizgiromanı, Türk çizgiromancısı, hep destek, tam destek' yaklaşımına daha baştan karşı çıkarak bu albümü destek amacıyla değil çizgiroman kitaplığımıza Devrim Kunter'den güzel bir albüm eklemek için alalım demiştim. Çünkü reddettiğim bu masumane destek olalım yaklaşımının alt metni istemeden de olsa şunu söylüyor: Sen piyasada çizgiroman adına yayınlanan diğer işler kadar nitelikli değilsin. Yeditepe Canavarı ise Devrim Kunter'in aşağıda örneklerini verdiğim mükemmele ulaşmak adına defalarca yinelediği panellerin, tekrar tekrar üzerinden geçtiği metnin, kılı kırk yaran çalışmasının ortaya çıkardığı bir yüzakı...

Yeniden çizilmeden önce Yeditepe Canavarı


Yeniden çizilmeden önce Yeditepe Canavarı


Yeniden çizilmeden önce Yeditepe Canavarı

'Merak! Senin lanetin de bu değil mi?' diyor ya Costache İonel Dracul...

Belli ki Seyfettin Efendi'nin olağanüstü hikayelerinin şiarı bu olacak...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman