Batman - A Death In The Family...


Jim Starlin’in yazdığı, Jim Aparo’nun çizdiği ve Mike Decarlo’nun çinilediği ‘A Death In The Family’ en iyi Batman hikayeleri arasında her zaman kendine ilk 25’te yer bulan bir hikaye...


Acaba neden?

Jason Todd’un (Jason Todd, Dick Grayson’ın Robin’likten yaş haddinden dolayı emekli olmasından sonra ardıllığını üstlenen kişi) ölümünü anlatan dramatik bir öykü olması mıdır bunun sebebi?

Ya da Jason Todd’un ihanetle sonlanan masumane arayışı mı?

Yoksa bu affedilemez ihanete rağmen Jason Todd’un beklenmeyeni yapması mı (ya da bir kahramandan, bir şövalyeden bekleneni yapması mı)?

Henüz bugünkü karizması oluşmamış, sıradan psikopat acımasız bir katil olarak gösterilen Joker mi?

Dramatik öğelerin olabildiğince kullanılmasına rağmen hikaye vasatın ötesine geçemiyor. Entrika olmayınca dünyanın en büyük dedektifinin öyküsü sönük kalıyor.

Hikayenin sıradanlığının yanısıra çizimlere baktığımda da Jim Aparo’nun bir miktar cimri davranmış olduğunu gördüm. O etkileyici kapakla tezat oluşturacak şekilde sayfa çizimleri oldukça yalın, okurken sanki birşeyler eksikmiş duygusuna kapılıyor insan. Rahmetli Oğuz Aral’ın meşhur lafını bir miktar eğip bükerek diyorum ki insan biraz da gereksiz tarama görmek istiyor...

Ayrıca Bruce Wayne, çocuk yaştaki Jason Todd, hatta Clark Kent sanki hep aynı kişi gibi çizilmiş. Sadece buklelerde biraz farklılık var o kadar. Yüz ve ifade yaratmada çok zayıf buldum Jim Aparo’yu.

Yine de bu hikayeyi okumasaydım bunlardan mahrum kalacaktım diyeceğim birkaç husus var elbette :

Birincisi müthiş güzellikteki kapak...

İkincisi, hikayenin ilerleyen bölümlerinde Joker’in bizzat Humeyni tarafından Birleşmiş Milletler İran elçisi olarak görevlendirilmesi ve diplomatik dokunulmazlık kazanan Joker’e karşı Batman’in onca intikam arzusuna rağmen elinin kolunun bağlanması. Joker’i bedevi benzeri bir kılıkta Birleşmiş Milletler’e girerken görmek çok garip ve bir o kadar da eğlenceli geldi bana.

Üçüncüsü, Gotham Chicago’yla, Metropolis ise New York’la özdeşleştirilir hep. Ama gördüm ki DC evreninde ayrıca New York da yer alıyormuş.

Dördüncüsü ise beni etkilemesi bakımından ilk sırada. Editör Dennis O'neil’in kitabın sonunda yeralan yazısını okuduğumda şunu öğrendim. Bu hikayenin bir bölümü seçenekli olarak hazırlanmış ve hikayenin belirli bir aşamasında (Hikayeyle ilgili ayrıntıları vermemeye gayret ederek sadece patlamada henüz Robin’in ölüp ölmediği belli değilken diyeyim) okuyuculara dönülmüş ve Jason Todd yaşasın mı yoksa ölsün mü diye sorulmuş, tabi o zamanlar internet falan yok, okuyuculardan telefonla oylarını bildirmeleri istenmiş. 36 saat süren oylama sonrası 5271 “Hayır ölmesin” oyuna karşılık 5343 “Evet ölsün” oyu galip gelmiş ve bu karakter öldürülmüş. Zaten Dennis O'neil şöyle başlıyor yazısına :

Harika çocuğu biz değil okuyucular öldürdü... (At least a dozen times I’ve had to protest, “We didn’t kill the Boy Wonder. The readers did.”)

Son not olarak Jason Todd’un okuyucular tarafından sevilmemiş bir karakter olduğunu da belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum.




Pizagor

Not : Bu yazı ilk olarak http://www.altinmadalyon.com/ sitesinde tarafımca kaleme alınmıştır.

Yorumlar

  1. Yazı çok güzel olmuş, blog da öyle. İlgiyle takip edeceğim.

    YanıtlaSil
  2. Ben de ilgiyle çizgiroman okumaya devam edeceğim :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman