Marvel’in milliyetçiliği üzerine bir çift kelam..


Şu pek meşhur Amerikan değerleri ‘Truth, Justice and The American Way’ üçlemesinin çizgiromandaki en bilindik karşılığı olarak New 52 öncesinin o klasik sıkıcı ikonik Superman’i söylenegelir hep. Bana göreyse bolca milliyetçilik sosuyla sunulan Kaptan Amerika (tabi ki son günlerde ortaya çıkan Hydra ajanı Steve Rogers gelişmesini gözardı ederek ve karakterin 75 yıllık köklü geçmişine bakarak) Superman’in bir adım önünde ilerler..


Kaptan Amerika milliyetçilik kavramını zamanın Amerikan gerekliliklerine göre tanımlayan bir karakter aslında. Karakterin gelişiminde de, bu iddiamı destekleyecek şekilde, çeşitli evreler olduğunu düşünüyorum. İlk çıkış noktası tam da sıcak savaş zamanının gerektirdiği, bütünleştirici bir kör milliyetçilik.. Bu ‘Geber pis nazi!’ döneminde ‘yapması gerektiği gibi’ savcı – hakim – yargıç – efendi – emperyal Amerika’nın bir nevi çizgiroman yüzüdür..

Savaş sonrası ise bu sipsivri milliyetçiliğin çıkıntıları bir miktar törpüleniyor. Tek kurtarıcı Amerika ’gerçeği’ değişmese de milliyetçilik tanımlaması ve düşünceler, dolayısıyla karakter değişiyor. Daha da ileri giderek Kaptan Amerika gibi bir karakterin yanına Afro Amerikan bir Falcon koyarak, en azından Amerika’nın sadece ‘wasp’lardan oluşmadığı mesajını vermeyi akıl ediyor Marvel..

Son değişim ise İç Savaş hikayesinde ortaya çıkan ütopik milliyetçilik safhası, yani Amerika’nın ne olduğunu değil de nasıl olması gerektiğini tanımlaması. Ancak yine de bunun savaşımını verebilecek kadar onyıllardır bünyeye yedirilmiş Amerikan hegemonyasından soyutlayabilmiş değil kendini. Anarşist olabilecek, düzene karşı çıkabilecek kadar güçlü değil kafaca. Bu mücadelenin mevcut düzene zarar verdiğini görünce kendini düzene ve onun adaletine bırakan bir teslimiyetçi..

Bu arada tıpkı Kaptan Amerika gibi ezeli düşman Red Skull da ihtiyaçlar doğrultusunda değişen bir karakter, Marvel evreninden zaman içerisinde okurun karşısına çıkan üç Red Skull’dan ilk ikisi nazi, sonuncusu ise Rus; daha doğrusu Red Skull’ın Kozmik Küp ile bilincini yerleştirdiği Rus bir iş adamı ki onca millet varken donör olarak bir Rus’un tercih edilmesi bile bana kalırsa gayet manidar..

Kaptan Amerika’nın milliyetçiliğini insanı şaşırtmayan, karakterden beklenenler doğrultusunda masum bir milliyetçilik olarak tanımlayabiliriz sanıyorum. Lakin Marvel’in tadında bırakamayıp artık aşırıya kaçtığı, milliyetçiliği en damardan uygulamaya soktuğu anlar, ne şaşırtıcıdır ki Spider-man’de karşımıza çıkıyor; tam olarak adreslemek gerekirse Amazing Spider-man’in 574. sayısında..



Bu sayı adeta özel bir sayıdır, Flash Thompson’ın orduya yeniden yazılışını, Irak savaşına katılışını, buradaki ‘onurlu’ mücadelesini ve büyük kaybını hikaye eder. Son sayfalara gelirken, gerçekleşen acı durum karşısında, Flash ile yaşadığı yılların yakınlığıyla, kurduğu gönül bağıyla hakikaten boğazı düğümlenir okurun..

Lakin masum bir cesaret ve onur öyküsü değildir bu, böyle bir sayının hazırlanması düpedüz alçaklıktır..

Hikayenin sonundaki ithaf cümlesi çok önemli bence:

Irak'ta ve Afganistan'da cesaret ve onurla hizmet etmiş, hizmet eden ve hizmet edecek erkeklere ve kadınlara adanmıştır.

Cesaret ve onurla küresel elitlere hizmet etmek – hizmet edecek olmak.. Petrol devlerinin çıkarları uğruna genç yaşta bedenini, hayatını feda etmek.. En zenginler ve mensubu olduğu en fakirler arasındaki uçurumun biraz daha açılması için savaşmak..


Flash Thompson

Evet, Kaptan Amerika’nın söylemi geniş perspektifte bakıldığında milliyetçidir de Flash Thompson üzerinden aktarılan şu hikayeyi milliyetçi olarak görmek mümkün değil. Bu sayıyı daha çok siyasi bir ‘kara propaganda’ örneği olarak değerlendiriyorum. Yalan söyleniyor, gerçekler gözardı ediliyor, hedef saptırılıyor - çarpıtılıyor, ‘demokrasi getiriyoruz’ söylemi üzerinden küresel elitin petrol çıkarları için yapılan kirli bir savaş (savaşın kirlisi temizi olur mu olur, onur için - namus için verilen mücadeleler vardır mesela!) ağzı açık ayran budalası sanılan bir gençliğin beynine Amerika için verilen onurlu bir mücadele olarak zerkediliyor..

Kandırılmış bir gençliği vatansever, gerizekalılığı vatanseverlik olarak pazarlayan bu salakça sayfaların yazarı Marc Guggenheim acaba mesut mudur şu ‘kara propaganda’ metninden? Peki ya o editörler, şef editörler, suni karakterlerinin, yapay evrenlerinin gelişimini, değişimini şekillendiren o koca koca insanlar? Memnun musunuz ‘kara propaganda’nın bir parçası olmaktan? Yüzbinlere erişen insanlar olarak hiç mi sorumluluk duymazsınız!



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman