Tesla Silahı


Devrim Kunter tanışma şansı bulduğum çizgiromancılardan biri. Beyefendiliğiyle, tevazusuyla kendisinden hoşlanmamak mümkün değil. İşini hakkıyla yapmaya çalışan ve takipçilerine gösterdiği saygıyla gönüllerde taht kuran bir çizer, egosuz, adeta kendini gerçekleştirme safhasına geçmiş bir adam. Yıldıray Çınar gibi..

Ve ne zaman yeni bir Seyfettin Efendi albümü okusam, hep içimi aynı kuşku kemiriyor. ‘Acaba,‘ diyorum, ‘sırf bu çizere duyduğum saygıdan, seriye bir miktar iltimas mı geçiyorum?’ Bir – iki itirazım, eleştiri noktam olsa da beğeniyorum bu süregiden hikayeyi. ‘Olağanüstü Maceralar’ın ilkini elime aldığımdan beri yargılarım, beğenim ve düşüncelerim değişmedi. Aransa illaki bulunur eleştirilecek birşeyler ama içimden ayrıntılara gömülmek, eleştirmek üzere okumak gelmiyor, keyif almak için elime alıyorum Seyfettin Efendi albümlerini. Bazen çözümlemeleri aceleye gelse de sunduğu, sürükleyici bulduğum, derin bir anlatı. Devrim Kunter çizim masasına geçip acaba ne çizsem diyen çizgiromancı tayfasından değil. Bir yol haritası var, parçalarının oluşturacağı bir büyük resim var. Belli ki anlatacağı hikaye çoktan çizilmiş kafasında. Bunu panellere dökmek kalmış sadece geriye. Ve büyük resmin de biz takipçilerini tatmin edeceğine dair inancım tam..

Hani hep söylüyoruz ya Geoff Johns, Jonathan Hickman, Bendis büyük hikayeci, usul usul – ufak ufak döşüyorlar taşlarını ve nihai çözümlenme noktasında hayranlıktan başka bir şey hissedemiyorsunuz. Seyfettin Efendi’nin de her bir yeni albümüyle böyle bir noktaya doğru evrildiğini-evrileceğini düşünüyorum..

İlk Seyfettin Efendi albümünü okumamla birlikte kurgunun ‘Martin Mystere’vari bir gizemciliğe çekilmesi yönündeki arzumu dile getirirken görüyorum ki Devrim Kunter her yeni albümüyle beni kendi kurgusuna biraz daha hapsediyor. Seyfettin Efendi’de beni kavrayan ele aldığı konular, içerdiği gizem, sıradışı fikirler. Misal, ne kadar gerçekçi olduğunu değerlendiremiyorum ama Yunus Nadi’yi değiştokuş için şartlandırma fikri (bir nevi şu meşhur NLP’nin Türk çizgiromanında belki de kendine ilk kez yer bulması) gayet hoşuma gitti..

Tesla Silahı’nda beğendiğim bir diğer ayrıntı da İsmail’e daha fazla zeka bahşedilmesi oldu ki şimdiye kadarki izlenimim karakterin bu bakımdan bir miktar yoksun bırakıldığı idi. Esat’ın biryantinli saçlarıyla ilgili olarak yaptığı espiriyi, bulundukları ambiyans çerçevesinde, İsmail ile özdeşleştirilemeyecek denli kıvrak buldum. Hele bir de Esat’ın buna verdiği zavallı ve ezik karşılık var ki.. Ne diyelim, İsmail Esat’a karşı ilk sayısını aldı. Umuyorum bu, tek sıkımlık, tadımlık bir namus golü olarak kalmaz..

Ve aklımdaki esas soru: Peki şu meşhur hain kim?

Mevcut görünüme göre iki adayımız var bana kalırsa..

Esat?

Esat karakteriyle ilgili Kunter’in bilinçli bir hedef saptırması olduğunu düşünüyorum içten içe. Esat’ın albümlerdeki rolü her yeni hikayeyle birlikte azalıyorken ve karakter gittikçe daha geri planda kalıyorken bunun nedeninin okuru yönlendirmek için yedek kulübesindeki oyuncular arasından Esat’ın seçilmesi olduğu fikrini kafamdan atamıyorum. Dolayısıyla Esat’ın hain çıkma ihtimalini zayıf buluyorum..

Aziz?

Klişe olacak (ki bana kalırsa Seyfettin Efendi klişelerin çizgiromanı değil, dolayısıyla aslında bu yazdığımla kendi kendimi çürütüyorum) ama çizgiromanlarda iyi karakterlerin başına bu tarz olaylar gelmez. Malum sayfaları okuduktan sonra aklıma türlü alternatif kurgu geliyor. Bazen biraz romantik bir yaklaşımla diyorum ki ‘Seyfettin’in şamar oğlanlığı canına tak etmiş Aziz, zayıf bir anında belki de sonrasında hata olarak değerlendirdiği, pişman olduğu bir köstebeklik yapmıştır, tövbe etmiştir ama sonrasında başına gelenler onu kontrolsüz bir hınca sürükleyecek olabilir. Bu albüm belki de Aziz’in hikayesinde o dönüm noktasıdır. Dolayısıyla büyük bir açılımın başında olabiliriz.’ Bazen de acaba diyorum, malum durum masumların masumu Aziz’e Münevver’in icadı steam-punk ya da diesel-punk süper bir silahı kullanabilecek bir altyapı oluşturuyor olabilir mi?

Muhtemelen okuduğumuz dört albüm içerisinde, daha ilk hikayeden başlayarak buna dair ipuçları verilmeye başlandı da farkında değiliz. Ortaya çıktığında anlamlı olacak. Ama nedense ‘Tesla Silahı’ albümünde okuduğumuz hadiseden sonra Aziz’e daha farklı bakmaya başladım. Aziz’in o mavi gözlerinde tekinsiz birşeyler var, benden söylemesi!

Unutmadan, Seyfettin Efendi hikayelerinden birinde kötü karaktere yüzümü verme arzumu da Devrim Kunter’e ileteyim :)




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman