Kaptan Haddock ya da Melanogrammus Aeglefinus
Tamam, Kaptan Haddock’u Tenten’den tanıyoruz, seviyoruz da ‘Melanogrammus Aeglefinus’ nedir kuzum! diyenlere..
Bu hususa az sonra geleceğim..
Herge'nin bir golf kulübü için çizdiği poster - 1979 |
Mevzu Tenten olduğunda iki ayrı uca yöneliyor çizgiroman okuru. Bir grup ırkçı – faşist olarak niteleyegeldiği Herge’yi lanetleyip Tenten’e elini bile sürmeyeceğini söylerken, diğer bir grup da Tenten’i dokuzuncu sanatın en nadide örneklerinden biri olarak gösteriyor..
Ben o ‘diğer bir grup’tayım..
Evet, ilk dönem Tenten hikayelerin ‘efendi beyaz – köle siyah’a dair öğeler barındırdığını kabul ediyorum elbette. Hatta sadece Tenten’e değil, yine Herge imzalı ‘Jo, Zette ve Jocko’ albümlerine bakarak da Arap şeyhleri ve bunların sadık hizmetkarları arasındaki ilişkiler ve diyaloglar çerçevesinde bu ırk için de iyi şeyler düşünmediğini söyleyebilir okur.
Ya da bu sakarlıklar ve aptallıklar komedyalarının merkezine konumlandırılan safkan beyazlar için de ‘Ne yani, biz beyazlar Herge’nin aktardığı gibi salak mıyız!’ serzenişlerinde bulunmadan Herge’nin ırk – renk ayrımsız hayatın hafif tarafını her fırsatta okurun önüne koyduğunu düşünebilir.
Tamamen okurun niyetiyle, yaklaşımıyla ilintili herşey.
Ben, Herge’nin defalarca dile getirdiği üzere bütün o ‘Herge mi, ırkçının önde gidenidir şerefsiz!’ algısı yaratan çizimlerinin ve diyaloglarının bir gençlik hatası olduğunu söylerkenki samimiyetine inanıyorum.
Kaldı ki bizim harcımız değil Tenten üzerinden Herge’yi yargılamak, bunu anlamam ve kabul etmem mümkün değil! Birisi 'ırkçı Tenten' dediğinde hemen şunu sorarım: Türk kızlarına olsa olsa platonik bir sevdayla bağlı ama yedi düvelin dilberlerini koynuna alan, dünya kadın mutfağının en nadide tatlarının peşindeki eli kılıçlı ulu Türk kahramanını şakşaklayıp, içten içe ‘beline kuvvet yiğidim’ demek Herge’ye atfedilen ırkçılıktan daha mı masumdur? En rezil, en belden aşağı vuruş değil midir bu toplumun değerler sıralamasındaki en yüksek dokunulmaz olan namus üzerinden o kadın nazarında milletinin de sırtını yere getirmek?
Ya da bütün şeytani nitelikleri bünyesinde barındıran kahpe Bizans’ın torunları ne düşünmektedir acaba önce çizgiroman, sonra çizgiroman uyarlaması Yeşilçam sineması vesilesiyle milyonların beyninin yıkanması hususunda? Acaba bu panelleri çizenlerin, bu filmleri yönetenlerin yegane şansı sanatlarının bu sınırları aşamaması mıdır?
Kaldı ki bizim harcımız değil Tenten üzerinden Herge’yi yargılamak, bunu anlamam ve kabul etmem mümkün değil! Birisi 'ırkçı Tenten' dediğinde hemen şunu sorarım: Türk kızlarına olsa olsa platonik bir sevdayla bağlı ama yedi düvelin dilberlerini koynuna alan, dünya kadın mutfağının en nadide tatlarının peşindeki eli kılıçlı ulu Türk kahramanını şakşaklayıp, içten içe ‘beline kuvvet yiğidim’ demek Herge’ye atfedilen ırkçılıktan daha mı masumdur? En rezil, en belden aşağı vuruş değil midir bu toplumun değerler sıralamasındaki en yüksek dokunulmaz olan namus üzerinden o kadın nazarında milletinin de sırtını yere getirmek?
Ya da bütün şeytani nitelikleri bünyesinde barındıran kahpe Bizans’ın torunları ne düşünmektedir acaba önce çizgiroman, sonra çizgiroman uyarlaması Yeşilçam sineması vesilesiyle milyonların beyninin yıkanması hususunda? Acaba bu panelleri çizenlerin, bu filmleri yönetenlerin yegane şansı sanatlarının bu sınırları aşamaması mıdır?
Evet Tenten bence çizgiroman denen sanatın en mühim örneklerinden biridir, hem de bu panellere rağmen. Panellerdeki bu yenilenmenin Herge’nin ırkçılığı olarak gösterilmeye çalışılmasına rağmen aslında durum bundan farklı. Tenten’in kıta Avrupasını aşıp Amerika macerası başlarken yayın haklarını alan Golden Press, çocuk kitaplarında siyah ırkın yer almasını hoş karşılamayan dönemin yetkin sansür anlayışıyla uzlaşmak adına Herge’yi bazı panelleri yeniden çizmeye ikna eder. Yani ırkçı olan Herge değil aslında Amerika’nın ürkütücü sansür kurumudur, devletin ta kendisidir. Bu konuda daha ayrıntılı bir yazının sözünü Altın Madalyon’dan arkadaşlara verdim, umarım bu sözün altında ezilmem :)
Tenten’i sevmemin nedeni Herge’nin üstün sakarlıklar bahşettiği tüm o yan karakterlerdir; Profesör Turnusol’dür, Dupond – Dupont ikizleridir, Castafiore’dir, Rastapopulos’dur ve en çok da Kaptan Haddock’tur. Orijinal bir karakterdir. Dizginlenemez öfkesi, doyumsuz kopuş anları, son derece özgün küfürleriyle fırtına gibi eserken bir anda durulup süt liman olabilir. Bir an sonra ise öfkesi yeniden kabarabilir. Tüm o tahmin edilemezliğiyle Kaptan Archibald Haddock denizin ta kendisidir.
Peki, Haddock’un aslında bir balık, hatta İngilizlerin 'Fish and Chips' tabaklarında en çok tercih ettikleri balık olduğunu biliyor muydunuz?
Herge, yarattığı bu yeni karaktere isim bulmaya çalıştığı dönemde bir gün karısı Germaine’e akşam yemeği için ne pişirdiğini sorar. Karısının ‘Mutsuz bir İngiliz balığı şekerim, haddock…’ yanıtı sanatçıda bir kıvılcım çaktırır. Herge bu yeni karaktere Haddock isminin cuk oturacağını düşünürken gelmiş geçmiş en eğlenceli, en komik, en sevimli yan karakter ismini de bulmuş olur: Kaptan Haddock. Archibald ön adının ortaya çıkması ise çok daha sonra, ‘Tenten ve Pikarolar’da gerçekleşir..
Ve sanıyorum artık ‘Melanogrammus Aeglefinus’un ne olduğu anlaşılmıştır..
Pekiyi, Haddock ile okur nasıl tanışır, hatırlayalım..
Haddock karakteri ilk olarak 1941 tarihli ‘Altın Kıskaçlı Yengeç’ albümünde okurun karşısına çıkar. Bana gelirsek, bu hikaye Alfa Yayınları’nın Tenten’i deforme ve rezil ederek bastığı o hatırlamak istemediğim albümlerinden sonra ilaç gibi gelen, YKY’nin karakteri hak ettiği şekilde, orijinal formatında yayınlanmaya başladığı serinin yanlış hatırlamıyorsam ilk albümüdür. Tarihler bundan yirmi sene öncesinin göstermektedir: Ekim 1994..
Temponun hiç düşmediği, sürekli bir patırtı – gürültü silsilesidir bu hikaye de. Denizden çıkarılan bir cesedin cebindeki kağıt Tenten’i ve Dupond – Dupont ikizlerini Karaboudjan isimli gemiye sürükler. Tenten’e henüz rıhtımdayken düzenlenen suikast tamamen tesadüfi bir şekilde hedefine ulaşamasa da geminin ikinci kaptanı Allan’ın Tenten ile ilgili imha planları burada bitecek gibi değildir. Nitekim Allan ikizlerle şahsen ilgilenip, içirip gemiden sepetlerken, adamları Tenten’i tutsak eder. Gemide mapus kahramanımız ise büyük bir uyuşturucu kaçakçılığı işine bulaştığını farketmiştir..
Kaptan Haddock'un ilk göründüğü panel |
Kaptan Haddock ise bu kaçakçılığın yapıldığı geminin herşeyden habersiz, ikinci kaptanı Allan tarafından içkiyle uyuşturulan süvarisidir. Kukla konumundadır, acınası bir haldedir, tüm yetki ve hakimiyet aslında Allan’dadır.
Kilitli kaldığı kamaradan kaçmaya çalışırken Tenten ile Haddock’un yolları kesişir. Tenten Kaptan’a tüm olan biteni anlatır ve birlikte bir tahliye filikasıyla gemiden kaçarlar. Bu arada Haddock bir daha içmeyeceğine dair Tenten’e ilk sözünü de vermiştir. Filikadayken içkiye olan zaafı baş gösterir ve sandalda bulduğu romu, tüm o gelgitlerine rağmen, dayanamayarak içer ve o kafayla ısınmak için filikanın küreklerini yakar. Tenten’in yangını söndürmesine engel olmaya çalışırken filikanın alabora olmasıyla kendine gelir..
Tenten ve Haddock'un beraber ilk paneli |
Bu sırada bir deniz uçağının saldırısına uğrarlar. Tesadüf, Tenten’in attığı kurşun uçağı denize inmek zorunda bırakır. Tenten pilotları bertaraf ederek uçağı ele geçirir. Haddock bu sefer de uçakta bulduğu viskiyi içerek o tehlikeli kişiliğine dönüşür ve uçağı kullanmak için diretir. Bunu kabul etmeyen Tenten şişeyi kafasında bulur. Uçak çöle düşer ve kahramanlarımız için ayrı bir mücadele başlar: zorlu ve susuz çöl koşulları. Tüm ümitler tükenmişken Karakol Komutanı Teğmen Delkur tarafından bulunurlar. Teğmen Delkur dostlarımızı destek kuvvetle birlikte Baggar’a gönderir. Kafile yolda çöl eşkiyalarının saldırısına uğrar. Çarpışma esnasında içki şişesi kurşunlanan Kaptan Haddock ilk büyük öfke performansını sergiler. Elinde namlusundan tutarak salladığı tüfeği eşkıyaların üzerine gayet korunmasız koşarken şöyle bağırmaktadır:
ALÇAKLAR!!! LAPACILAR!!! BALDIRI ÇIPLAKLAR!!! MAĞARA ADAMLARI!!! YAMYAMLAR!!! VAHŞİLER!!! KURBAĞALAR!!! HALI TÜCCARLARI!!! PUTPERESTLER!!!
Matrak adamdır Haddock, onsuz Tenten'in de tadı olmaz..
Tenten söz konusu olduğunda ben de sizin gibi "diğer kesimdenim." Bence ırkçı değildir kendisi, ama içinde büyüdüğü/büyüdüğümüz toplum öyledir. O zamanlar nerede bir kötü adam olsa siyah çizilirdi. Araplar ve zenciler köle olarak kullanılırdı. O zaman bunlar "normaldi." Biz bile normal karşılıyorduk okurken, o nasıl aksini düşünsün ki?
YanıtlaSilHaddock ise sizin de dediğiniz gibi Tenten'i Tenten yapan en önemli unsurlardan biri benim için de. Zaten Kaptan Haddock, Dupont Kardeşler ve Profesör Turnesol olmadan neye benzerdi ki bu çizgi-roman?
Ha, bir de unutmadan.... BAŞI BOZUKLAR!
Elinize sağlık :)
Defalarca pişmanlığını ve hatasını ifade eden bir kişiye hala ‘Ama sen bunları yazdın çizdin, o yüzden faşistsin ve suçlusun’ denmesi bana göre çizgiromanın magazinleştirildiği bir nokta. Biraz da büyük bir sanatçı üzerinden prim yapma sevdası... Bundan birkaç sene önce Tenten Kongo’da albümü için dava açan avukatlar Türk medyasında dahi kendilerine yer bulmuştu.
SilSözüm Türkiye’deki Herge düşmanlarına: Bu toplumun ırkçılıkla ilgili kötü deneyimleri olmadığı için empati eksikliği içerisinde olabilirim, siyahların Tenten karelerine bakarken neler hissettiğini doğru tahlil edemiyor olabilirim. Ama en son Dracula Untold’da dahi Türklere verip veriştirilirken duruma sinema sanatının icrası deyip geçiyorsak bu kadarcık toleransı çizgiroman üstadı Herge’den de esirgeyemeyiz, hele ki bir de sanatçı açık açık hatalıydım diyorsa.