Türk Mucizesi


Bizim oraların en büyük gazete bayisi de olan bakkalımızda paketi açılmamış bir halde duruyordu. Nedenini sordum, ‘Sonra çok dağılıyor!’ diye yanıtladı aynı zamanda muhtarımız da olan bakkal Onur Ağabey. İpleri çözüp dergilerden tekini bana verdikten sonra tekrar sıkı sıkı bağlayıp çıkını dükkanın zor görünen, zor erişilen kısmındaki Demirbaş Yayıncılık - DY çizgiroman paketlerinin üzerine koydu...

Zor olsa da edinebildiğim Türk Mucizesi'ni, buralarda benden başka fark eden olur mu, işte bu konuda ciddi şüphelerim var...


Oldukça iddialı bir işe kalkışıyor bu sefer Kutlukhan Perker. Çizimlerinde ve öykülerinde sadece Perker imzasını taşıyan bol sayfalı (ve üç aylık periyodlu!) bir çizgili mizah dergisi...

Kutlukhan Perker şöyle yanıtlıyor ‘neden’ sorularını...

Neden yaptım? Çünkü Robert Crumb da yaptı. Çünkü Norman Mailer çok güzel romanlar yazdı. Çünkü Uderzo ‘Asterix'i çizdi. Çünkü Jacques Tati 'Amcam'ı çekti. Çünkü Dali, İspanya'dan kalkıp bir yolculuğa çıktı.
Çünkü Oğuz Abi'nin odası matbaa ve kağıt kokuyordu. Çünkü Met-Üst'ün odası Gırgır kokuyor. Çünkü bu ülkede her çarşamba 4 mizah dergisi çıkıyor ve ben çarşambaları iple çekiyorum. Çünkü metro beni dergiye getiriyor. Çünkü ben 41 yaşında hala koltuğunun altındaki dosyayla Cağaloğlu Yokuşu’nu tırmanan 15 yaşındaki çocuğum...

Beni kavrayan kapak olmuştu derginin haberini ilk gördüğümde. Bülent Arabacıoğlu’nun Gırgır orta sayfa çizimlerini hatırlatmasından belki de, bayılmıştım bu kapağa. Balkona içki sofrasını kurdurmuş evin beyi, gazetesini okumakta. Sofraya dolmaları getiren evin hanımı azıcık süslenmiş, biraz beyi için, çokça da kendisi için. Evin kızı bir tarafta telefonda kankasıyla dedikoduda, evin oğlu ise dedeyle birlikte televizyon karşısına kurulmuş maç izlemekte. Alt kat ayrı bir alem. Belli ki bir öğrenci evi burası. Sakıncalı bir şekilde :) kızlı erkekli doluşmuşlar. Rocker tipli bir delikanlı aşağıya sepet sallandırmış, bakkaldan nevale alıyor. Özellikle bu sahne ilgimi çekti sanıyorum. Bakkala sepet sallandıran bir rockçı, ne kadar tezat ama ne kadar bizden. Kolbastının fırtına gibi estiği zamanlardı. Yurtdışında turnuvalara katılan tango eğitmeni bir arkadaşım kolbastıya merak sarmış, kolbastının dünyaya pazarlanacak tek dansımız olduğunu iddia eder hale gelmişti. Tango ve kolbastının aynı bünyede aynı heyecanla yer alabilmesinin çözümlemesini yapamayan ben de şaşkınlığımı gizleyemiyordum. İşte bu tango – kolbastı tezatını, sepet sallandıran rockçı delikanlıda da görüyorum galiba...

Dergide sanki bambaşka çizerlerin elinden çıkmışcasına farklı farklı stiller tercih etmiş Perker. Bu durum ayrı bir renk katmış dergiye. Çizgiroman değil bu sefer Perker'in yaptığı. O yüzden kapakta yer alan çizgi mizah ifadesi yerinde olmuş. Hikayeler de mizah dergisi kıvamında, çizgiroman senaryosu derinliğinde değiller. Ancak içlerinde çok keyifli olanları da var. Misal ‘Anadolu Rock Grubu Bateristi Timur Abi’ zevkle okunuyor...

Son sözler olarak...

Çizimlere zaten lafım olmaz, karşılarında saygıyla eğiliyorum. Öyküleri de biraz daha kuvvetlendirildiği takdirde bu çizgili mizah dergisi çizgiroman okurlarını da peşinden sürükleyecektir...

Yorumlar

  1. Kedileri de unutmamak lazım...Klasik sokak kedisiyle ev kedisinin aşkı da damda filizlenmek üzere gibi geldi bana...İçerik olarak bu apartmanda yaşayanların hayatları mı konu edinilmiş acaba...yoksa farklı farklı öyüler mi...bu konuda biraz daha bilgi olsaydı iyi olurdu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapak, dergi içeriğinden tamamen bağımsız. Dergi, en uzunu 5-6 sayfa süren kısa, birbirinden bağımsız hikayelerden oluşuyor. Kutlukhan Perker alışageldiğimiz tarzıyla çizdiği gibi çeşitli öykülerinde bambaşka çizgilerle okurun karşısına çıkıyor. Perker, bir süredir bloğunda Türk Mucizesi'nde yer alan öykülerinden örnek sayfalar paylaşıyordu. Oradaki görseller fikir edinmeniz için faydalı olacaktır.

      Sil
  2. Açıkçası Insomnia Cafe'den beri Perker okumadım. Yine tek bir hikaye üzerine yoğunlaşmasını veya hiç değilse sizin ifadenizle "çizgiroman senaryosu derinliğinde", daha da iyisi Fransa-Belçika ekolü tadında olmalarını tercih ederdim ama yine de Perker kalitesinin kendini okutacağını tahmin ediyorum. Bilgiler için teşekkür...Görsellere bir bakacağım...epey geç de olsa blogunuzda başarılar, Özgür.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuru kuru bir teşekkürü yakıştıramamıştım :) Geniş geniş yanıtlama imkanı yaratabildim sonunda.

      Mizah dergilerine uzak duran salt çizgiroman okuru bu dergiden çizgiroman adına tam manasıyla tatmin olamayabilir. Katılıyorum, ekol şartı koşmadan, Perker’den hikayesini uzun uzadıya, derinlemesine anlattığı bir öyküyü tercih ederdim. Perker, bu ilk sayıda okura pek çok yeni karakter tanıtıyor. Bunların bir kısmının miadı daha bu ilk sayıyla dolmuş olabilir, bir kısmı da devam edebilir. Devam eden karakterlerin kısa hikayeleri ile süreklilik taşıyan bir kurgu ortaya çıkacaksa bu durum beni çizgiroman adına daha mutlu eder. Misal, ‘İpek & Burak’ ilk başlarda benim için çizgiroman olmasa da, şimdi onu düpedüz çizgiroman olarak görüyorum. Dolayısıyla sonraki sayılarla birlikte tutulacak yola bağlı olarak Türk Mucizesi projesi için ‘mizah dergisi olmuş’ algım değişebilir. Ama ister mizahi, ister çizgiroman, Perker gibi büyük bir ismin yaratılarına kayıtsız kalmam mümkün değil...

      Başarı dilekleriniz için de teşekkür ederim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman