Kayıtlar

Ocak, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Superman Hakkında Lüzumsuz Bilgiler..

Resim
Superman'in 700. sayıyı devirdiği şu günlerde Newsarama’da rastladığım Alan Kistler imzalı yazı Superman hakkında az bildiklerimiz temasını işliyordu. İşte o bilinmeyenlerden (en azından benim için) bazıları... Kal-El’in Kripton dilinde yıldız çocuk – yıldızların çocuğu anlamına geldiğini... 1938’de ilk olarak karşımıza çıktığında Superman’in uçma yeteneğinin olmadığını, o zaman için güçlerinin sadece olağanüstü bir kuvvet, tank mermisi haricinde tüm mermilere karşı koyabilme ve 200 – 300 metrelik sıçrayışlar yapabilme olduğunu, uçma yeteneğinin daha sonra, 1941 yılında radyo serisinde ve çizgi filmlerinde kendisine bahşedildiğini... Peşisıra da bu güçlerin devamının geldiğini, çeşitlendiğini ve sonrasında bir kısmının unutulduğunu... Clark Kent kimliğine büründüğünde değişikliğin sadece gözlük – kıyafet – saç şekliyle sınırlı kalmadığını, ayrıca bedeninin tüm kaslarını mükemmel şekilde kontrol edebilen Superman’in gırtlak kaslarını ve ses tellerini kontro

Yine Sansür Üzerine...

Resim
Çizgiromanda devam eden sigara sansürüne artan tepkimin 2010 başlarında http://www.altinmadalyon.com/ daki dışavurumu şöyle olmuş: Sansür sebebiyle bir türlü okumak içimden gelmiyordu ama sonunda okudum Mister No’nun sansürlenen ilk kitabını (Klasik Maceralar Dizisi #15). Keşke okuyup bu başlığı açsaymışım... Çok daha keskin, çok daha acımasız olurdum. Olmaz böyle saçmalık, televizyondaki sigara sansürünün bir adım önüne geçip, sigara paketini bile sansürlemiş LAL.‘İnsan Kalıntıları’ macerasını okuyanlar hatırlayacaktır. Mister No, geçmişi karanlık bir müşterisini Şili’ye getirir ve sonrasında yine belanın içerisinde bulur kendini. Burada kendisine hazırlanan bir kumpas sonucu cinayetten tutuklanır. Mahkeme sonrasında da suçlu bulunarak mahkum edilir. Cezasını da sert uygulamalarıyla bilinen bir ada hapishanede çekecektir. Olanları öğrenen SS de, Manaus’daki dostlarının kendi aralarında topladıkları bir miktar parayı bir sigara paketi içerisine gizleyerek Mister No’ya verir. So

5727 Sayılı Kanuna Göre Mister No'nun Sayfalarında Sigara İçilmez...

Resim
Muhteşem Yüzyıl dizisi tartışmaları ve Mehmet Aksoy’un Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın ucubeliği!!! gündeme sanat ve edebiyatta sansürü getirdi. Aslında çizgiroman okurları sansürle, daha doğrusu durumdan vazife çıkaran yayıncı anlayışıyla iki senedir gayet yakinen tanışık. Aşağıdaki yazıyı, sansürü görür görmez, hayret ve endişe içerisinde http://www.altinmadalyon.com.tr/ sitesinde kaleme almıştım. Sonrasında da forumun en keyifli ve uzun süreli beyin fırtınalarından birisine tanıklık ettim... Adetimdir okumadan evvel çizgiromanımı elime alır, sayfalarını şöyle bir karıştırır, kağıdın ve mürekkebin o güzel kokusunu içime çekerim. Öyle laf olsun diye yazmıyorum gerçekten ara ara koklarım yeni kitabımı. Yine almışım çizgiromanlarımı, önce hangisinden başlasam kararsızlığı içerisindeyim. Elim Mister No cildine gidiyor, başlıyorum sayfaları karıştırmaya. İlk şok ve ilk tepki... "Bak hatalı basmışlar" diyorum kendi kendime. Hatanın bir sigara çizimine den

İstanbul Modern'de Manga'yı Keşfet...

Resim
Ekim 2010... Gittim, gezdim, beğendim... Naruto ve ben... Naruto kolajina dikkat, yüzlerce manga karakterinden oluşuyor... One Piece ve pek çok çizgiroman aktivitesine yanımda sürüklediğim,  bu konuda sorun çıkarmak ne kelime, bana destek olan eşim... Yine One Piece... Resmin ayrıntısına girersek... Bleach... Reborn... Dragon Ball... Death Note... Ve bir efsane... Tsubasa... 'Manga’yı Keşfet' organizasyonuyla ilgili olarak dikkatimi çeken, sergiyi gezenlerin oldukça genç bir kitle olduğuydu. 12 – 20 yaş arası olduklarini düşündüğüm yaklaşık 60 - 70 kişiyle birlikte dolaştım sergi alanını. Fransız Kültür’de ara sıra yapılan çizgiroman sergilerine kıyasla 60 -70 kişi oldukça iyi bir rakam bana kalırsa... Benden yaşlı olan sadece birkaç kişi vardı ki her ne kadar çizimlerle ilgili görünseler de çocuklarına eşlik eder pozisyondaydılar sanki... Bir diğer güzel nokta, bayanların

Örümcek Adam Broadway’de...

Resim
Çizgiroman karelerinde pek çok kez Broadway’e yolu düşen Örümcek Adam bu kez bambaşka amaçlarla Broadway’de... Sevgili duvar sürüngenimiz yazarlığını Julie Taymor ve Glen Berger’in, yönetmenliğini yine Julie Taymor’un, müziklerini ise Bono!!! ve Edge’in!!! yaptığı Spiderman : Turn Off The Dark müzikaliyle 14 Kasım 2010 tarihinden beri izleyicilerinin karşısına çıkıyor... Aksiliklerle başlayan ve bugüne kadar kadrosundan 3 kırık ve 10 metre yükseklikten düşme zayiatıyla devam eden müzikalde Örümcek Adam rolünde Reeve Carney, MJ rolünde Jennifer Damiano, Yeşil Cin rolünde ise Patrick Page yeralmakta… Örümcek Adam müzikaliyle ile ilgili haberleri okuduktan sonra merak etmeye başladım ‘Acaba Broadway sahnelerinde kendine yer bulmuş başka süper kahramanlar var mı?’ diye... Yaptığım meşakkatli ve yorucu :) araştırmanın ortaya çıkardığı ayrıntılı dosyayı açıyorum... Broadway’de kendine ilk yer bulan kahramanımız Superman... Özellikle televizyon dizisinin yakaladığı yüksek izlen

Liev Schreiber - Sabretooth

Resim
X-Men filmleri için söylenen hep şu olmustur : Hugh Jackman Wolverine karakterine cuk oturmuş, müthiş bir benzerlik yaratılmış vs. Bu noktada başka bir aktöre dikkatinizi çekmek istiyorum : X-Men Origins Wolverine filminde Victor Creed nam-ı diğer Sabretooth karakterini oynayan Liev Schreiber... Hani bazi aktörlere yapışan karakterler vardir... Mesela ne zaman Christopher Reeve’i görsem Superman aklıma gelir. O benim için her zaman Superman’dir, diğer roller üzerinde eğriti durur. Aynı şekilde Peter Sellers benim için Müfettiş Clouseau’dur, başka bir rolde görsem bile o karakterde Clouseau sakarlığını, şapşallığını ararım... Düne kadar farkında bile değildim, aksam ‘Salt’ filmini seyrederken Liev Schreiber’i ekranda her gördüğümde sanki o dudaklar birazdan kıvrılacak ve aradan Sabretooth’un o sivri köpek dişleri görünecekmiş gibi hissediyordum... Aklıma Sabretooth’un Kayla Silverfox’a, içerisinde bulunduğu kamyonetin motor kaputunu tırnaklarıyla kazıyarak yaklaşmas

Ersin Karabulut’tan ‘Sevgili Günlük’ ve ‘Sandık İçi’

Resim
Sevgili Günlük - Ersin Karabulut Mizah dergilerini takip etmeyen benim gibiler müthiş yetenekli çizgiromancıların da farkında olamıyor maalesef. Ancak dergilerdeki çalışmalarından derlenen albümleri çıkar da açıp karıştırırsak, ‘Çizimler güzelmiş, okumak lazım!’ dersek tanıyabiliyoruz bu sanatçıları. Ersin Karabulut’la tanışıklığım da bu şekilde oldu. Önce ‘Sevgili Günlük’ü okudum, çok beğendim, bunun üzerine ‘Sandık İçi’ne saldırdım. Soluksuz okuduğum ‘Sevgili Günlük’ hayatının bir bölümünü hatırlayamayan bir kızın, Figen’in hikayesi... Aşk, takıntılı bir tutku, şiddet ve trajedi içeren güçlü bir öykü... Sayfalar ilerledikçe okuyucu, o karanlık dönemin ipuçlarını, Figen’den bağımsız olarak elde etmeye başlıyor, adım adım o sürecin gelişimini izliyor ve albümün bittiği noktada hikayenin bitmediğini, Figen bilmese de nasıl bir döngü içerisine çekildiğini, asıl finalin nasıl gerçekleşeceğini bilir bir konuma geliyor. O kadar korunmasız, o kadar savunmasız ki Figen, okurun boğ

Çizgiromana Bulaşan Politika ya da Politikaya Bulaşan Çizgiroman...

Resim
Amerika kaynaklı iki makaleden okuduğuma göre Amerika çizgiroman satış rakamları ciddi oranlarda düşüyor. 2010 Ağustos ayında geçen yılın Ağustos’una göre %17’lik ciddi bir kayıp var ki bu rakam 2008-2009 Mayıs ayları arasında ortaya çıkan %19’luk düşüşten sonraki en yüksek oran... Makalelerden biri bu düşüşün nedenini, özellikle sektör lideri konumunu sürdüren Marvel’in Obama taraftarı duruşunda ve Obama’ya muhalefet eden gruplara çizgiroman karelerinde gösterdiği tepkilerde arıyor... Hatırlarsanız Amerikan başkanı seçildikten hemen sonra Obama, 6 sayfalık özel bir hikayeyle, Amazing Spiderman’in 583. sayısında kendine yer bulmuştu. Hatta kapak da neredeyse tamamen Obama’ya adanmış, Örümceğimiz ise arkaplanda Obama’yı fotograflamaya çalışırken çizilmişti. Örümcek Adam’ın hala Amerika’nın en popüler süper kahramani olduğuna şüphe yok... Her bir sayısının satış rakamları da her ne kadar geçmişteki gibi olmasa da hala ayrı ayrı ilk 25 sıralamasında yer alıyor... Sırf şu son iki cüm

Batman - A Death In The Family...

Resim
Jim Starlin’in yazdığı, Jim Aparo’nun çizdiği ve Mike Decarlo’nun çinilediği ‘A Death In The Family’ en iyi Batman hikayeleri arasında her zaman kendine ilk 25’te yer bulan bir hikaye... Acaba neden? Jason Todd’un (Jason Todd, Dick Grayson’ın Robin’likten yaş haddinden dolayı emekli olmasından sonra ardıllığını üstlenen kişi) ölümünü anlatan dramatik bir öykü olması mıdır bunun sebebi? Ya da Jason Todd’un ihanetle sonlanan masumane arayışı mı? Yoksa bu affedilemez ihanete rağmen Jason Todd’un beklenmeyeni yapması mı (ya da bir kahramandan, bir şövalyeden bekleneni yapması mı)? Henüz bugünkü karizması oluşmamış, sıradan psikopat acımasız bir katil olarak gösterilen Joker mi? Dramatik öğelerin olabildiğince kullanılmasına rağmen hikaye vasatın ötesine geçemiyor. Entrika olmayınca dünyanın en büyük dedektifinin öyküsü sönük kalıyor. Hikayenin sıradanlığının yanısıra çizimlere baktığımda da Jim Aparo’nun bir miktar cimri davranmış olduğunu gördüm. O etkileyi