Kayıtlar

Haziran, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Abdülcanbaz’dan Posta...

Resim
Abdülbanbaz Panelli Adres Etiketi Geçen gün Abdülcanbaz’ın yayıncısı olan BİZ’den bir gönderi aldım ve bu gönderinin zarfını bir koleksiyon nesnesi olarak saklamaya karar verdim... Zarfı bana getiren ve çizgiromana sıfır ilgisi olan arkadaşım ‘Abdülcanbaz galiba...’ diyerek masama bıraktı. Tamam bu gönderiyi bekliyordum ama kimseye bundan bahsetmemiştim. Dolayısıyla ben hayretle arkadaşımın yüzüne bakarken ‘Üzerinde resmi var.’ diyerek beni bir kez daha şaşırttı... Alt tarafı bir adres etiketi der geçeriz ama o ufacık ayrıntıda bile bir farklılık, bir farkındalık yaratılabiliyor... Ne kadar basit... Bir o kadar da ucuz... Ama okurun kalbini kazanacak iyi düşünülmüş, çok güzel bir uygulama... Teşekkürler BİZ!

Superman’a Bir Selam da Donald Amca’dan...

Resim
Don Rosa, Disney için çizen en önemli sanatçılardan... Hatta o kadar mühim ki Disney dergilerinde hikayeleri yayınlandığında, dergi kapağında isminin yer almasına müsaade edilen sayılı isimden biri... Üstad, Superman’i unutmamış, Donald Amca ve yeğenleriyle böyle eğlenceli bir göndermeye imza atmış...

'Kahraman’ Babalar Günü

Resim
‘Pizagor ve Deli Saçmaları’nda bu defa bir konuk yazar çıkıyor karşımıza! Konuk dediysem yabancı değil, eşim... Kızımda yüksek ateşle, bende de yüksek endişeyle geçen ilk babalar günüm için eşim aşağıdaki şirin dosyayı hazırlamış. Aslında aklındaki, blogu ‘hack’leyerek bu dosyayı oraya girmekmiş ancak anladığım kadarıyla hiddetimden çekinmiş. Bu arada tersim çok pistir, bu da böyle biline... ‘Kahraman’ Babalar Günü Kutlu Olsun!!! Çizgi roman dünyasında pek görünen figürler değildir babalar. Öyle ya, birileri kural koyacak, öğütler verecek, kahramanlarımıza “Evlat ben senin yaşındayken….” ile başlayan cümleler kuracak, çizgi roman okuru da bundan hoşnut olacak!?! O yüzden genelde gizli kalırlar, biraz ön plana çıktı mı yazar tarafından yok ediliverirler, hatıraları kalır geriye. Birkaç kahraman babayı anarak babalar gününü kutlayalım istedim. Jonathan Kent Baba Kent’den daha baba bir kahraman baba düşünmek zor. Clark ile yaptığı sohbetler, ona iyi bir insan ol

Devrim Kunter’den Hellboy...

Resim
Devrim Kunter dostumuz coveredblog için ‘Hellboy : Seed Of Destruction’ albümünün kapağını yeniden yorumlamış... Harika olmuş üstad... Coveredblog'da bizden hem de tanıdık bir isim görünce çok mutlu oldum :) Devrim Kunter ve Hellboy: Seed Of Destruction

Gwen Stacy ve Masumiyetin İğfali...

Resim
Okuduğumda beni hayretler içinde bırakan bir bilgi : Gwen Stacy'nin Norman Osborn'la ilişkisi varmış ve bu birliktelikten Gabriel ve Sarah isimli ikizleri olmuş... ‘Sins Past’ te hikaye edilen bu olayın planlayıcısı da yine büyük bozucu Straczynski ki işte buna hiç şaşırmadım... Aslında Stracyznski’nin bu hikaye ile ilgili olarak aklındaki kurgu, işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale getirecek şekilde, ikizlerin babasının Peter Parker olmasıymış. Ancak bence gayet doğru bir kararla zamanın editörleri, iki yetişkin çocuğunun olmasının Peter Parker’ı çok yaşlandırması gerekeceğini öne sürerek hikayenin o haline itiraz etmiş. Sonrasında da yaratıcı ekibin nihai kararı Gwen’in ikizlerinin babasının Norman Osborn olması şeklinde vuku bulmuş... Wikipedia’ya göre, Stracyznski’nin Sins Past hikayesinin okura sunulmuş halinden pişmanlık duyduğu ve Örümcek Adam evreninde ‘One More Day’ ile taş üstünde taş bırakılmazken bu hikayenin de Örümcek Adam sürekliliğinden çıkarı

İşte Budur Zagor :)

Resim
Zagor Çapkınlıkta :) Binlerce panelinin arasından aslında gayet masumane olan birkaçını cımbızla çekip, seçtikleri bu karenin de önünü ardını kasten göstermeyerek kamuoyunu yanıltmaya ve yönlendirmeye çalışan toplum mühendislerine inat... Bahsi geçen panelleri çarşaf çarşaf yayınlayıp sevenlerinin gözüne sokarak dezenformasyon yaratanlara inat... Çiko’yla onyıllara dayanan dostluğunu eşeleyerek senin için totoş imasında bulunanlara inat... Yürü be Zagor’um, sana da bu yakışır :) Duyduk ki ‘Ahhyaaaaakkkkkkk!’ nidaları Darkwood’un taa öbür ucundan duyulmuş :)

Lois'in Kıskançlığı :)

Resim
Oyunbozan Lois Başrolde yine Lois Lane... Kapağa ve konuşma balonuna bakınca yine had safhada saçma bir hikayeyle karşı karşıya olduğunu düşünüyor insan... Hatun bu sefer de kıskançlık krizine girmiş, Superman’in daha sivilceli Superboy iken aşık olduğu Lana Lang’a takılmış durumda... Superman’in şimdiye kadar hiç mevzu edilmemiş süper güçlerinden biri olan süper ahlakı © (Patenti Pizagor’a aittir, izinsiz kullanılamaz :) ) gereği ‘Ne yaşandıysa yaşandı, artık sadece seninim...’ sözlerini ve yaklaşımını inandırıcı bulmayan ve bununla yetinmeyen Lois, bir zaman makinesiyle yeniyetme Clark’ın ve Lana Lang’in ilk tanıştıkları ana giderek bu birlikteliği engellemeyi planlamakta... Bu nasıl bir kışkançlıktır arkadaş! Bu ne kadar tuhaf bir seridir! DC evreninin en güçlü kadınlarından biri olan Lois Lane’i böylesine harcamanın mantığı ne olabilir! Bu kapakla birlikte ‘efsane’ olarak nitelendirmeye başladığım Lois Lane serisini okunması gereken seçme saçmalar

Balıketi Lois Lane...

Resim
O Superman'in manitası... O Lois Lane... O Metropolis’in en şişman hatunu... Peki bu nasıl bir hikaye :)

Caveman Süperlere Karşı...

Resim
Çizgiroman dostlarımızdan biri feysbukta paylaşmış, bayıldım... Tayyar Özkan’ın meşhur mağara adamı, anlı şanlı süper kahramanları eşşek sudan gelinceye kadar dövmüş... Sadece dövmekle yetineceği ise meçhul çünkü bakışları pek bir karanlık... Saçı başı dağılmasına rağmen Superman’in bozulmayan o buklesi, Kaptan Amerika’nın kırılmaz bilinen kalkanı gibi harika ayrıntılar var bu panelde... Sen çok yaşa Tayyar Üstad, harika bir çizim olmuş... Cavemen Süperlere Karşı

Yıldıray Çınar...

Resim
DC evreni yenilenir de Yıldıray Çınar orada yer almaz mı! Tebrikler üstad... Yıldıray Çınar'dan Firestorm #1 Önce Çapa Çizgiroman Grubu’nun fanzinlerinde, daha sonra Karabasan’da çizgilerini hayranlıkla izlediğim Yıldıray Çınar’ı, Büyülü Rüzgar Çizgiromanevi’nde düzenlenen imza gününde tanıma şansı buldum, daha sonra birkaç kere de yine aynı mekanda kendisiyle karşılaştım... Yıldıray Çınar denince aklıma ilk gelen ise onca yetenek, onca güzel iş, onca kendini kabul ettirmeye rağmen gösterdiği tevazu... Oysa bu bizim hiç alışmadığımız bir durum... Biz çizgiroman sanatçılarımızın çoğundan övünme – böbürlenme – burnundan kıl aldırmamayı gördük. Dolayısıyla Yıldıray Çınar beni o kadar şaşırtmakta ki... Benzer bir şaşkınlığı 2010 yılında Türkiye’ye gelen Ferri’de de yaşamıştım... İmza günü haricinde de görüşme imkanı bulabildiğim o koskoca sanatçının sıcaklığından ve samimiyetinden çok etkilenmiştim... Dedeler ‘mütevazi olma gerçek sanırlar’ demiş am

Golkonda...

Resim
Şeytanın telefonuna düşen bir yanlış numara... Gerçek iblislerden oluşan Demons rock grubu... Londra’yı saran Melon şapkalı katiller... Sıradışı bir Dylan Dog hikayesi Golkonda, buram buram gariplik, aykırılık, çizgiroman okuru olmayan birinin asla anlayamayacağı saçmalık kokuyor. Galiba bu yüzden çok sevdim... Rodeo Yayıncılık tarafından seneler önce yayınlanan ancak gecikmeli olarak edindiğim bu 13. Dylan albümünün sayfalarında akarken bir anda Fumetto karelerinden kopup kendimi Frankofon çizimlerinin arasında buldum. 51. sayfayla birlikte karşıma kapaksız nokta gözleriyle çizilmiş karikatürize bir karakter çıktı... Hikayeye göre bu Frankofon çizgili, Hergé edalı ve ısrarla tanıdık gelen karakterimiz arabasıyla ormanlık bir bölgede seyahat ederken ağaçların arasında bir parlaklık görür. Neler döndüğünü anlamak için arabasını durdurur ve merakla hareketin kaynağına ilerler. Curcunanın olduğu noktada peri kızlarının neşeyle dans ettiğini görünce gözlerine ina