Diabolik'e Devam mı Tamam mı?


‘Siz iyi veya kötü kavramına sığmayan özel birisiniz...’


‘İntikam Asla Unutulmaz’ albümünde böyle söylüyor Diabolik hakkında Saverio Hardy. Daha sonra Eva ve Diabolik’in çok az sayıdaki özel dostlarından birisi olacak olan Hardy çok yerinde bir betimleme getiriyor Diabolik’e...

Hikayelerin ana fikri şu: Kimse Diabolik’e bulaşamaz. Her kim ki buna teşebbüs eder, sonu ölümle sonuçlanacak bir sürece girmiş demektir... Hiçbir tehdide boyun eğmiyor Diabolik, nihayetinde tehdit edeni illa ki toprağın iki metre altına gönderiyor. Hiçbir şantaja boyun eyvallah demiyor, mahkumiyeti ölüm olarak belirleyip gerekeni yapıyor. Merhamet yok, korkutmak yok, ölümden başka seçeneği olmayan bir intikam var sadece...

Gerekli Şeyler’den çıkan ilk Diabolik macerasından sonra iştahla devamını getirdim ancak ilk albüm olan ‘Kaybolan Kanlı Yıllar’ın aksine serinin geri kalanı bende hayal kırıklığı yarattı. Öyküler kalite olarak ortalama ya da ortalamanın biraz üzerinde diyebilirim, sürekli bir komplo, tuzak, intikam ve ölüm kalım arasındaki ince çizgi durumu söz konusu. Okuyucuyu ters köşeye yatırmaya çalışan basit yazar hileleri de sıklıkla başvurulan yöntemlerden. Ama tüm bunlar beğenmem için yeterli değil. Tamam heyecan var ama başka önemli birşeyler eksik...




Beğenmememin şifreleri çizimlerde yatıyor. Hoşuma gitmeyen, sayfalarda sıklıkla tercih edilen kareleme şekli. Diabolik’in o buz gibi bakışları gibi kareleme şekli de bende rahatsızlık yaratıyor. Fumetto sayfasını dörde bölen büyük paneller nahoş görünüyor gözüme. Çizimlerde, Kaybolan Kanlı Yıllar albümü dışında hiç vazgeçilmeyen net, asgari taramalı, yalın stil bu renksiz büyük panellerle birleşince ortaya çok basit görünen bir çizgiroman çıkıyor...

Bu stil bana kalırsa bugünün beğenilerinin çok gerisinde... Hikayeler, farklı bir sayfa tasarımı ve gözüme hoş gelen bir çizgiyle birleşse sanıyorum çok daha olumlu görüşlerim olurdu Diabolik hakkında ama an itibariyle Diabolik nasıl olur da İtalya’nın çok satan çizgiromanlarından biri olabilir diye düşünmeden edemiyorum...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...