Brendon, Büyük Karanlık vs.



Büyük Karanlık, bir distopyanın ve yeni tarihin miladı. Bildiğimiz dünyanın sona erdiği, çok daha vahşi bir diğerinin yerini aldığı toplu bir yokoluş...

Büyük Karanlık, dünyanın sonuna dair yokoluş teorilerinden birisinin, bizim tarihimizle 2029 yılına kısmen uyarlanması. Kısmen diyorum çünkü senaryolardakinin aksine insanlığın eli kolu bağlı değil. Sonunu getirecek dev bir göktaşına karşı insanlık umudunu silahlara bağlamış durumda. Nihayetinde füzelerin bu devasa kütleyi parçalara ayıracağı, medeniyetin süreceği hesaplanıyor...

Fakat güya kaos peşindeki Kara Ay tarikatının şeytani tapınımın da etkisiyle işler ters gidiyor...

Bu kadar mühim bir mevzu, serinin daha 1. ve 3. kitabında birbiriyle çelişkili olarak anlatılmakta. İlk sayıda füzelerin göktaşını vurduğu ama şeytani büyünün de işe karışmasıyla yeterince ufak parçalara ayıramadığı göktaşının büyük bir parçasının dünyaya çarptığı ve Büyük Karanlık’ı başlattığı anlatılıyor...

Üçüncü sayıya göre ise öngörülemeyen bir şekilde henüz füzeler hedefe ulaşamadan göktaşı parçalara ayrılıyor. Kara Ay yine olayın içerisinde gösteriliyor ama bu sefer bir de bilimin yanılgısı ve bütün hesapları altüst eden matematiksel bir anomaliden bahsediliyor. Füzeler halihazırda göktaşı parçaları üzerinde bir miktar iş görse de engellenemeyen devasa bir parçanın dünyaya çarpması sonrası Büyük Karanlık diye adlandırılan dönem başlıyor...

Sonrası ise malum, atmosferi kaplayan bir toz bulutu, hiç aydınlanmayan bir karanlık, kaynakların hızla tükenmesi, mini bir buzul çağı, hayatta kalabilme mücadelesi ve tabi ki böyle bir ortamda düzenin yerini alan kaos ve yağma. Yaşanan adeta Hiborya Çağı...

Herşeyin bittiğine inanılan bir anda karanlığın içerisinden ışık sızmaya başlıyor, umutlar yeşeriyor. Ancak kaldığı yerden devam edemiyor insanlık, bilimin yerini alan simya ve büyüyle, yokolmuş tüm o geçmişin teknolojisi ve birikimiyle yeni bir cehalet dönemine mahkum oluyor insanlar. İkinci bir Ortaçağ başlıyor. Eski dünyanın sonunu getiren Büyük Karanlık, çok daha vahşi bir yenisinin doğuşuna neden oluyor...

Natural Born Killers

Güçlünün haklı olduğu ve hayatta kalabildiği bir ada... Albümlerin sayfaları arasında ilerlerken bir reklam panosunda görebileceğiniz Natural Born Killers afişiyle ya da yüz küsür yıldır işlev görmeyen, kırık dökük bir sokak lambasıyla eski zamandan izler taşıyan bir yer... Burası Yeni İngiltere...

Brendon D’Arkness (D’Arkness felaket klişe, belirtmeden geçmeyelim!) ise bu acımasız dünyada melankolik bir paralı süvari. Ama ilkeli, zayıfın yanında duran bir karaktere sahip, kahraman ruhlu... Yaşadığı çağın gerçeği olarak elini kana bulamaktan geri durmuyor...

Brendon biraz Dylan Dog, biraz da Nathan Never ama daha çok Dylan Dog...

Claudio Chiaverotti'nin yarattığı bu kahramanı ve yan karakterleri, Anja’yı, Boris’i, Kara Ay'ı, Christopher’ı vs. sevdim, öyküleri beğendim, ambiyansa bayıldım! Ne diyebilirim ki, distopya gibisi yok...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...