Straczynski’nin Edepsiz ve Şapşal Peter Parker’ı...



Tartışmalı bir yazar Straczynski...


Duvar sürüngenini alıp getirdiği nokta sevenleri tarafından benimsendi de diyemeyiz, benimsenmedi de...

Yazarın eline bir oyuncak veriyorsunuz ve ‘Bu artık senindir, hayalgücünün seni götürdüğü yere git!’ diyorsunuz... Ve Straczynski başlıyor ‘Marvel yönetimin bana verdiği yetkiye dayanarak .......’ diye...

Ve bu yetkiyi onyıllardır süren serilerde onlarca yazara tanıyorsunuz...

Yıllar içerisinde değişen her yazarla birlikte kahramanımız da farklılaşıyor elbette. Bir kere yazar, egosu gereği karaktere yeni bir şeyler katarak ve hikayeleri farklılaştırarak seriye kendi imzasını atmak isteyecektir. Ancak bu imzanın her zaman okur tarafından benimsenileceği kesin değildir...

Bahsettiğim bu yazar etkisinin dışında bir de yaşlanma olgusu var ki kahramanlarımız bile bundan bağımsız değil. Marvel evreni de yaşlanıyor ve yaşlılık olgunluk getirir.

Kişi büyüdükçe, olgunlaştıkça küfürden uzaklaşır, küfrünü olanca ağırlığıyla içinde yaşatır en fazla, dışa vurmaz... Arkadaşının bilmem neresini sıkıp İstiklal Marşı’nı tersten okutmaktan vazgeçer... Kaba saba laflar sarfedip buna bir ağız dolusu gülmez...



Peter Parker da ise Benjamin Button gibi saat tersine işliyor sanki... Yıllar öncesinin Peter’ı hiç bulaşmadığı halde Straczynski Örümcek Adam’ının ‘onunbununçocugu’ ya da ‘hassss...’ gibi küfürler sarfetmesi bana rahatsızlık veriyor... May Yengesi ve Ben Dayısı ile Bilka döneminin iyi aile çocuğu profilinin darmadağın edildiği bu laflara bünyem tepki veriyor. Yakıştıramıyorum Peter Parker’a...

Daha da olgunlaşması gereken kişilik, aksine gevşemeye başlıyorsa burada okuyucu tepki verir, yazarın diliyle ‘Holy shit, n’oluyoruz ya, bir terslik yok mu burada ahbap!!!’ der.

Bilka döneminin günlük sıkıntılarla boğuşan Peter’ı yaşına göre son derece olgun bir karakter çizer. Ancak o maskeyi takmasıyla birlikte karşımızda bambaşka bir kişi vardır. Adeta tüm o sıkıntıların altında ezilmenin dışavurumunu o maskenin ardında deliliğe vurmak şeklinde yapmaktadır.

Onun kirasını ödeyememesi kendimize yakın hissettirir ya da bomboş buzdolabında bulduğu açılmış süt kutusunu ağzına dikmesiyle bozuk olduğunu anlaması onun adına, Ahtapot’tan öldüresiye dayak yemesinden daha fazla üzülmemize sebep olur. Çünkü okurun esas sevdiği sıradan insan Peter Parker’dır, onun iniş çıkışlarla dolu hayatıdır, onca sıkıntıya karşın gösterdiği dirayettir...

Masumiyetidir...

Hayatla olan barışıklığıdır...

Olgunluğudur...

Peki nedir öyleyse bu oldukça zeki karakterin sarfettiği fuzuli laflar? Kötü esprileri değil bahsettiğim, zaten bunlar Örümcek Adam’ın ağ atıcıları ya da örümcek hisleri gibi birer parçası. Straczynski öyle bir profil yaratıyor ki sanki 15-16 yaşlarında hayatın acemisi bir yeniyetme var karşımızda. O kadar derinlikten yoksun konuşuyor ki... O kadar zeka yoksunu gözüküyor ki Tony Stark’ın ya da diğerlerinin yanında...

Bu benim sevdiğim, alıştığım Peter Parker değil kesinlikle...

Bu çizgiromanın hedef kitlesi 15 – 16 yaş olarak belirlenmişse bu yeni Peter belki iş yapar. Kemikleşmiş okur ise yıllardır alıştığı kahramanını göremediği için söylenir durur...

Olaya bir de şu açıdan bakalım, acaba neden One More Day ve Brand New Day’e ihtiyaç duyuldu da Örümcek evreni neredeyse sıfırlandı? Straczynski sonrası Peter Parker bu Peter olarak mı kaldı yoksa Quesada yine eski mizacıyla Peter’ı mı istedi yazarlardan? Acaba Straczynski Örümcek evrenini diğer yazarların cesaret edemediği bir şekilde değiştirirken Peter karakterini çok mu farklılaştırdı? Acaba bu yeni karakteriyle 2000’lerin Örümceği, eski okuyucuların tepkisini mi çekiyordu?

Neyse ki ‘Yepyeni Bir Gün’ ve sonrasına kavuştuk...

Yanıtları birer birer alacağız...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...