Asteriks ve Piktler
‘Asteriks ve Piktler’ 2013’ün heyecan yaratanıydı benim için. Türkçe basımının uzuuuun, belirsiz bekleyişinden yorulup ‘bari orijinalini okuyayım’ dediğim bir anda Remzi Kitabevi’ne yazdığım ‘Nerede kaldı Asteriks’in yeni albümü?’ temalı iletiye ivedilikle gelen olumlu yanıtla birlikte 2014’ün de heyecan yaratanı oldu. Sonrası sevgilinin yolunu gözlemek gibiydi: Remzi Kitabevi’ne ara ara yapılan ‘acaba’ ziyaretleri, artık raflarda olduğuna inandığım bir gün yine gittiğimde önüme gelen ilk çalışana yönelttiğim ‘Daha çıkmadı mı Asteriks, ne zaman çıkacak?’ soruları, bu çalışanın değil olayın öneminden, olaydan dahi bihaber olması, benim bu duruma hayret etmem.. ‘Asteriks bu arkadaş! Dünyanın en önemli çizgi markası! Bu karakteri yepyeni isimler sahipleniyor ve sizlerin bundan haberi yok! Hem de kendi kitabınız!’ diyemedim tabi ki. Bihaber arkadaş beni bankodaki daha haberli birine yönlendirdi, o da sorumu heyecan yoksunu bir soğukkanlılıkla ‘Ha evet o mu, birkaç gün sonra gelecek!’ yanıtıyla geçiştirdi...
Uderzo’nun metin olarak dibe vuran Asteriks albümlerinden sonra yeni bir yazarın karakteri ele almasıydı aslında bende heyecan yaratan. Umuttu. Yoksa Uderzo imzalı yeni bir albüm kitaplığımda illaki yer bulurdu bulmasına ama dimağımda (ve okuma sıralamamda önlerde) bulamazdı. Misal, Goscinny imzasını taşıyanları belki onar defa iştahla, Uderzo’nun ilk dönem yazdıklarını da ikişer - üçer defa keyifle okumuş olan bu Asteriks severin, bir önceki başarısız ‘Gök Başımıza Yıkılacak!’ albümüne ikinci defa eli gitmemişti...
Panelleri devralan Didier Conrad’ın stil olarak Uderzo’nun izinden gideceğinden emindim ama merak ettiğim husus, Ferri metinlerinin ne kadar başarılı olacağıydı? Boynuzun bu defa kulağı geçemeyeceğine dair kesin ve değişmez yargıma rağmen merak ettiğim, Ferri ne kadar Goscinny’ye yaklaşabilecekti?
Albümü okuyunca gördüm ki Uderzo’nun çizim stili gibi Goscinny’nin yazım şifreleri çok iyi tahlil edilmiş, gayet güzel taklit edilmiş...
Asteriks hikayeleri çoğunlukla birer yol hikayesidir. Bazen Romalıların zulmüne uğrayan bir topluluk söz konusudur, bazen de yardım talep eden eski bir dost. Ve Asteriks bir kurtarıcı olarak o yaban ellere gider, sorunu doğrudan ya da dolaylı çözer, köyüne geri döner. Aynen bu öyküde olduğu gibi...
Asteriks’in ve Hopdediks’in ziyaret ettiği yerler bugünün yaşam koşullarıyla, sakinleri de genel geçer kabul görmüş kişilik özellikleriyle okura tanıtılır. Mesela Paris insan yoğun, öküz arabalarının yarattığı sıkışıklıkla trafik sorunu olan bir yerdir. Mesela İspanyollar bir miktar gururlu, kibirli, inatçı ve bolca ateşlidir vs. Bu albümleri ilk okuduğumda ne Paris’i görmüşlüğüm ne de İspanyolları tanımışlığım vardı ama Üstat Goscinny, sağolsun bende önyargıları oluşturmuştu bile. Ferri de büyük üstadın izinde Asteriks’i yine bir yolculuğa çıkarıyor ve okura Romalı garnizonlardan dertli korkusuz Piktleri ve Kaledonya’yı tanıtıyor...
Goscinny’ye göre bazı gizemlerde sevimli Galyalılarımızın parmağı bulunmaktadır. Mesela ‘Asteriks ve Kleopatra’ albümüne göre sfenksin kopuk burnunun nedeni Hopdediks’in haşarılığıdır. Bu albümde de okur, Kaledonya denince ilk akla gelen meşhur gizem Loch Ness canavarının da bizimkilere bağlandığını görmekte. Ferri’nin yaptığı bu Afnor – Nessie göndermesi bana kalırsa yazarın zayıf kaldığı yegane nokta...
Albümde ana olay örgüsünden bağımsız başka öyküler de ilerlemekte. Bu yan öykülerle birlikte eğlencenin dozu ciddi ciddi artıyor. Goscinny tarzı bu, Uderzo’nun metinlerinin de eksikliği! Bu hususta Jean-Yves Ferri gayet yaratıcı ve iştirakçi. Çok sayıda tanıdık simaya, karakterlerinin eğlendirici taraflarını iyi yansıtan irili ufaklı roller vererek bu kalabalıktan keyifli bir atmosfer yaratıyor. Köyün sevimli Galyalılarına küçük ama mühim sekanslar yaşatıyor, dördüncü Asteriks albümü Gladyatör’den bugüne tanışıklığımızın olduğu korsanları dahi ihmal etmiyor... Dolgu malzemesi olarak köyde ortaya çıkan kıskançlık buhranları güldürürken, Romalı sayım memuru Memurus Numerus’un çilesi ise ayrı bir eğlenceye dönüşüyor...
Memurus Numerus |
Bir vazgeçilmez olarak Asteriks – Hopdediks arası münakaşalar ihmal edilmediği gibi, köydeki o her an kıvılcımlanmaya hazır kavga ortamı gayet iyi ele alınıyor...
Ve bir teşekkür Olcay Kunal’a. Bir çevirinin en zor tarafı orijinal dildeki kelime oyunlarını kendi diline yansıtmaktır bana kalırsa. Genellikle ses benzeşmeleri üzerinden yapılan bu oyunlar bir yandan orijinal metinden uzaklaşmayı bir yandan da sürekliliği bozmamayı gerektirir. Asteriks albümlerinin bir diğer vazgeçilmezi olan bu 'Goscinny tarzı Ferri' kelime oyunlarının hakkından ziyadesiyle gelmiş Olcay Kunal. Bize uygun, kesinlikle yadırganmayan bu tarz balonları zevkle okudum...
‘Asteriks ve Piktler’i alır almaz yutarcasına okudum. O kadar açmışım ki birkaç saat sonra yeniden yudumladım. Bu albümde Goscinny döneminin ruhunu buldum. Belki bunu söylemek için erken ama sevimli Galyalılarımız için çıkış başlıyor...
İşte sevindirici bir haber! Asteriks ve Hopdediks (Oburiks olamadı benim için asla) en çok sevdiğim, çocukluğumdan kalma kahramanlardır benim için. Goscinny rahmetli olduğundan beri ayrı kalmıştım kendilerinden, ama bu incelemeniz ellerimi hevesle ovuşturmama neden oldu. Teşekkürler :)
YanıtlaSilHopdediks'e tamamen aynı yaklaşan bir Asteriks sever olarak objektifliğimi belki bir miktar yitirmiş olabilirim :) ama lütfen okuyun ve görüşlerinizi paylaşın: bir umuda sarılıp abartıyor muyun yoksa gelecek Asteriks için umut dolu mu!
Sil