X-Men: First Class...

X-Men: First Class


Dün akşam çok farklı bir şey yaptım... Tatlı kızımla yerlerde yuvarlanma, hoplama, kucak, oyun şeklindeki 6 küsur aydır süren ve akşam iş dönüşünden geceyarısına kadar tüm zamanımı dolduran vazgeçilmez rutinimizi yıkarak uzuuuun bir aradan sonra bir film seyrettim, X-Men: First Class...

Çizgiroman uyarlaması filmleri seyretmek benim için yorucu oluyor... Ah bu akıl yok mu, çizgiromanındaki anlatımı ucundan köşesinden birazcık bilince hemen film acaba birebir çizgiromanı mı referans alıyor yoksa bir yerlerde çelişiyor mu şeklinde tırtıklamaya başlıyor akıp giden kareleri. Oysa efendi gibi otursam da filmin tadını çıkarsam güzel olmaz mı? Maalesef olmuyor işte...

Dedim ya, seyrettim seyretmesine ama aklımda bir sürü soruyla, film ve çizgiroman arasında araştırılacak pek çok çelişkiyle...

Mesela Charles Xavier’ın hep yaşlı olduğunu düşünmüşümdür ancak filmde genç yaşta profesör olan bu karakter neredeyse McCoy ile aynı yaşta. Ama gelin görün ki Uncanny X-Men 1. sayıda McCoy nam-ı diğer Beast grubun diğer elemanları gibi güçlerini tanımaya ve bunları kullanmayı öğrenmeye çalışan yeniyetme bir mutant olarak takdim edilirken, Profesör adeta babaları gibi çizilmiştir ki belki de bu algı Xavier karakterinin kel olmasından kaynaklanıyor olabilir. Filmde Xavier’ı lepiska saçlarla görmek, kendisini dazlak haliyle hafızaya almış bende bu yaş farklılığı sorunsalına neden olmuş da olabilir. Tabi peşisıra şunu düşünüyor insan ister istemez : Acaba o güzelim saçlara ne oldu, döküldü mü yoksa Xavier’ınki Soner Sarıkabadayı modeli bir imaj çalışması mı?



Madem McCoy mevzusu geçti, bir diğer çelişkiden de söz etmeden olmaz. Beast Uncanny X-Men’in ilk sayılarında görünüş itibariyle insana yakındır. Ancak X-Men: First Class’da daha ortalarda Cyclops, Jean Gray, Iceman ve Angel falan yokken çoktan mavi kürküne kavuştu...

Pennsylvania doğumlu safkan Amerikan Sebastian Shaw için ne desek acaba? Bu filme kadar kendisinin Nazi olduğunu ve Yahudi toplama kampında Magneto’nun annesini öldürdüğünü bilmiyorduk... Gerçi filmde genç Erik’i huzuruna çağırdığında Nazilerden olmadığını söylüyor ama soru işaretlerini gidermeye yetmiyor bu kuru açıklama...

Peki ya Moira MacTaggert... X-Men fasiküllerinde genetik bilimci rolündeki bu müthiş zeka bir anda Hellfire Club’ı ortaya çıkarmaya çalışan bir CIA ajanına dönüştürülmüş... Bu arada klasik Amerikalı bir erkeğin kadına bakışının ve çalışma hayatında biçtiği rolün Kayserili bizden bir erkeğinkinden çok da farklı olmadığını gösteren Moira’nın yeraldığı öyle güzel bir sahne var ki: Xavier bütün o olanlardan sonra Moira’yı öperken hafızasını siler. Daha sonraki sahnede olaylarla ilgili hemen hemen hiçbir şey hatırlamayan Moira, CIA merkezinde yöneticisinin başında olduğu bir grubun sorgusu altındayken bir öpücük hatırladığını söylediğinde yöneticisi patlar: ‘İşte bu yüzden CIA’de kadınların yeri yok!’

Emma Frost
Peki ya bütün o ihtişamıyla Emma Frost... Hatun olayların geçtiği 1962 senesinde maaşallah neyse, şu anda da aynı. Aradan geçen 50 yıl hiç mi iz bırakmaz, hatunun hiçbir yeri mi sarkmaz arkadaş! Hakikaten şarap gibi kadınmış...

Mystique de var çelişkilerin arasında. Mystique’in 100. yaşını devireli bayağı olduğunu okumuştum bir yerlerde. Gerçi filmde Hank McCoy yavaş yaşlandıran bir gene sahip olduğunu söylüyor kendisine ama henüz filmin başında Xavier ve Mystique’in ilk karşılaşmasında her ikisinin de daha çocuk olduklarını görüyoruz. Sonrasında ise beraber büyüyorlar ve görüntüleri de koşut değişiyor, birlikte yaş alıyorlar. Sanki film kendi içerisinde bile çelişkiye düşüyor...

Öyle aman aman bir film değilmiş, kıyasladığımda açıkçası ilk üçlemeyi çok daha fazla beğendiğimi belirtmeliyim. Ama bu filmden seneler sonra aklımda ne kalır diye düşündüğümde ‘en azından bir cümle’ diyorum :

MUTANT AND PROUD...




Yorumlar

  1. Pekiii... sen film seyrederken kızın ne yaptı? Burcu

    YanıtlaSil
  2. Misafirlikteydi... Başka türlüsü mümkün olabilir mi ki :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...