İtalyan Usulü ‘Sidekick’


Konyakçı ve Doktor Salasso... Profesör Oklitüs ve Rodi... Mister Blöf ve Gamlı Baykuş... Tonton ve Baron... Çiko Cayetano Lopez Martinez ve Gonzales ya da sadece Çiko...


Hepsinin ortak noktası kahramanın eli kolu olmalarına rağmen asla yeterince takdir görmemeleri... Hepsinin ortak noktası esas oğlana kıyasla zaaflarla süslü olmaları... Hepsinin ortak noktası bütün o mükemmel profiliyle salınan kahramanlardan daha gerçek durmaları...

Nedense güldüren adam olmayı, fazla konuşan olmayı, gevşekliği esas oğlana yakıştıramaz Fumetto senaristleri ve yüklerler tüm bu sorumluluğu yardımcılara. Ponpon burunsuz, boyasız palyaçolar yaratırlar. Hikaye boyunca kah yardımcıları türlü şekilde zavallı konuma sürükledikleri, kah sürü sepet sakarlıklar yaptırdıkları gibi bir de hikayenin sonunda mutlaka lüzumsuz laflar sarfettirerek cümlealemin kendilerine gülmelerini sağlarlar...

Amerikan çizgiromanında ise tamamen farklı bir yardımcı olgusuyla karşılaşırız. Batman’in Robin’inin, Kaptan Amerika’nın Falcon’unun, Örümcek Adam’ın Kara Kedi’sinin o sayfalarda yer almasının bir sebebi vardır illaki... Mesela Robin’in varlığı, gençliği ve toyluğuyla, Batman’in acımasız ve sert yöntemlerini yumuşatmak içindir. Falcon ise bana kalırsa, beyaz egemen Marvel evreninde Afro-Amerikan okuyuculara karşı yapılmış, tamamen ticari bir saygı duruşudur. Kara Kedi ise Kara Kedi’dir işte, her erkeğin hayallerini süsleyecek güzellikte bir kadın, üstüne üstlük sevgilisine delicesine aşık. Kim merak etmez ki ne olacak acaba Örümcek’le ilişkileri diye... İşte bu comic mecrasında yardımcılar hakettikleri onur ve değeri taşımaktadır...


Bu değerlendirmelerime fanatizm derecesindeki fumetticiler itiraz edeceklerdir illa ki:

Peki ya Büyülü Rüzgar’daki Poe ya da Nathan Never’daki Legs Weaver, bunlar hiç de öyle anlattığın gibi değil, ayağı yere basan ciddi karakterler...


Bu noktada “Eski fumetti böyleydi, şimdikiler farklı!” tespitine katılırım. Lakin bu değerlendirmede Büyülü Rüzgar olsun, Nathan Never olsun, hadi bu gruba Dampyr’i de ekleyelim, görece yakın dönemde başlatılan serilerin hemen hemen hiç komedi unsuru barındırmamaları hususunu gözden kaçırdığımızı düşünüyorum. Değil sakarlıklar komedisi, espriye bile zor rastlanır bu hikayelerde. Kaldı ki yine durum komedisi tadında, bir kadının ayartmalarına hayır diyemeyip, tam aralarında birşey olacakken iriyarı kocanın eve gelişiyle don paça atına atlayıp ahırdan kaçan Ned değil yine Poe olmuştur. Nathan’a gelirsek yan karakter deyince hemen akla Legs gelir ama orada bir de bilgisayar dahisi, insanlara kekeme ama elektroniğe dili çözülen Sigmund Baginov var ki daha karakter ortaya çıkarılırken anormal bir tip olarak tasarlanmıştır. Bir de Legs kendi serisine kavuşurken, Sigmund Baginov bıraktığımız gibidir...

Tabi burada Mister No fenomenini atlamak mümkün değil... Mister No hem çizgiroman sanatçısında hem de okurda ezberleri bozan bir seridir: Mükemmel kahramanın, idolün yerini tutkularıyla, zayıflıklarıyla sıradan insan kahraman almıştır...

Mister No ile birlikte kahraman alkolik olabilir... Mister No ile birlikte kahraman bir uçan, bir de kaçan kıvamında kadın düşkünü olabilir... Mister No ile birlikte kahramanın karakter zaafiyetleri, zayıflıkları olabilir... Belki de en önemlisi Mister No ile birlikte kahraman her zaman kazanmak zorunda değildir...

Elinde böyle bir malzeme varken senaristin yardımcı karaktere ihtiyacı kalmıyor haliyle, esas oğlan üzerinden komedisini de, trajedisini de verebiliyor...


İşte böyle bir kahramanın araladığı bu kapıdan 1982’de Martin Mystere, 1986’da ise Dylan Dog gibi iki karakterin geçtiğini iddia edebilirim. Aslında bana kalırsa tıpkı Mister No gibi, Dylan Dog’un yanında da Groucho karakterine gerek yok. Dylan Dog filminin senaristi ve yapımcısı da benim gibi düşünmüş olacaklar ki kendisini safdışı bırakmışlar JTabi ki sebep bambaşka ancak belirtmeden edemeyeceğim, sevenlerinin aksine bir türlü ısınamadım şu Groucho’ya. O da ortamı şenlendirecek, aramızdaki buzları eritecek esprileri yapmıyor ki bir türlü :)

Laf lafı açıyor, yazı uzuyor. Düşüncelerimi birkaç cümlede özetlemek gerekirse : Fumetto senaristimiz hikayesinde mizaha yer verecekse bunu esas oğlan ya da esas kız değil, yardımcılar üzerinden vermeyi tercih ediyor hala. Yıllar içinde değişen bana kalırsa sadece senaristin yardımcı karakterin üzerine eskisi kadar gitmemesi, dalgasını biraz daha hafiften geçmesi ve bir de eskinin olmazsa olmaz komedi katkısının artık rahatlıkla vazgeçilebilir olduğu...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...