From Hell

‘Cehennemden Gelen’i okuyorum’ dediğimde çizgiromancı bir dostumuzun ağzından kaçtı; ‘Çevirmeninden sonra herhalde tamamını okuyan ilk sen oldun’ diye. Ne kadar yerinde bir tespit, ne itiraf! Hadi ben kendimi biliyorum; çizgiroman olsun, kitap olsun, alıp da yıllar yıllar sonra okuyan bir insanım, bibliyomanlığın psikolojik rahatsızlık olarak halihazırda tanımlanmış bir evresindeyim ama çevremdeki çizgiromanseverlerden edindiğim izlenim de farklı değil. Mevzubahis ‘From Hell’ ise okur tepkisinin albümün rafta güzel, kucakta yük olduğu...



Hacmiyle insanı korkutan bir albüm ‘From Hell’. Adeta engelli bir koşu parkuru. Ama öyle 100 metre engelli gibi değil de engelli maraton koşusu gibi. Caydırıcı. İlk engel olan hacmini gözünüz kesti, üstesinden gelirim diyerek elinize alıp, adet olduğu üzere sayfalarını şöyle bir karıştırdığınızda karşınıza çıkan karanlık, karışık, kirli Eddie Campbell panelleri parkurdaki ikinci ciddi engel. Hadi diyelim bunu da aştınız, balon yazılarının özgün fontuna takılıp tökezleyebilirsiniz. Bunu da geçebilirsiniz ama rahatlayamazsınız çünkü kitabın son bölümlerinden birisi, ki kırk sayfa kadar, düzyazıya, her sayfada üç sütunluk açıklamalara ayrılmış; gördüğünüz anda ‘şimdi hikayeyi anlamak için bunu da mı okumak gerekecek’ diyerek vazgeçmeniz olası. Diyelim bu da sizi caydırmadı, hikayenin açılışındaki ilk birkaç bölüm, özellikle de dördüncü bölümdeki Londra turu, kitabı o noktada bir köşeye bırakıp, okumayı uygun bir zamana ertelemeyi teşvik edici...

Ama yine de bu engelleri aşma azmini hak ediyor ‘Cehennemden Gelen’. Zorlu birkaç bölümden sonra anlatım açılıyor. Moore’un bazı abartılı açılımları olmasa belki 19. yüzyılın kapkaranlık bir bölgesinin daha da karanlık bir döneminin ruhunu daha daha yakalayacak gibi ama sanatçının kendisini eleştirmek aforoz nedeni. Bence o hezeyanlar farklı şekillerde resmedilseydi, farklı taraflara meyletseydi daha güzel olacaktı. Bir ihtimal de benim anlayamamış olmam tabi ki, malum zor bir tarafı var yazarın...

Baskıyla ilgili birkaç serzenişim olacak; eser miktarda, yerleri karışan balonlar ve yazım yanlışları var. Karakarga için olağan bir durum ama Flaneur’ün özenle birlikte anılan ismi nedeniyle göze batıyor. Ama esas sıkıntı selefon hataları; satın aldığımda böyle olmadığına da emin olduğum selefon katları. Bu kadar değerli bir kitabın bu şekilde saklanacak olması ciddi ciddi can sıkıcı...



Acaba diyorum, Türkçe çizgiroman yayın tarihimizde ‘From Hell’ kadar heyecanla, alkışlarla beklenip de okumak için asla sırası gelmeyen başka bir çizgiroman daha oldu mu? Ama beklemesin, o koca cilt raftan insin artık. İçi kapağından çok daha güzel, inanın...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...