Yılların Mirası, Çakışan Patikalar, Çatışan Yazarlar...


J. Michael Straczynski ve Dan Slott...

Ortak noktaları her ikisinin de hem Spider-man, hem de Fantastic Four serilerinde yazar koltuğunda oturmuş olmaları...

Straczynski, Amazing Spider-man’ın belki de en tartışmalı ve uzunca bir döneminin yazarı, karaktere bambaşka bir derinlik kazandıran kişi. Slott ise yine çoook çok yıllar boyu sevgili duvar sürüngenimizin hikayelerinin tasarımcısı. Ve kesinlikle tarz olarak birbirlerinden apayrı noktalarda duran yaratıcılar...



Lakin bu sefer mevzumuz Fantastic Four...

Straczynski, 2005 – 2006 yılları gibi, kısa bir süreliğine Fantastic Four yazarlığını üstlenirken Slott, derininde nedeninin film haklarının Fox’ta olması sebebiyle - yüzeysel olarak ise bambaşka sebeplere bağlanarak çizgi hikayeleri de durdurulan, Marvel evreninin sacayaklarından biri olan serinin 2018 yılında yeniden raflara çıkmasıyla birlikte direksiyona geçiyor...

Ve ilginçtir her ikisi de hikayelerinde aynı noktaya ateş ediyor; karakterlerin güçlerini kazandığı uzay seyahati ve herşeyin müsebbibi kozmik ışınlar...

Straczynski’inin hikayesi bir ‘soru’nun etrafında şekilleniyor aslında: Her şeyiyle aynı şartlarda, aynı ortamda, aynı uzay aracında, aynı korunma(sızlık) seviyesinde bulunup da kozmik ışınlara maruz kalan dört insan neden apayrı güçler edinmiş olabilir? Kolay yanıt olarak ve olanca hayalgücü kıtlığıyla DNA ve gen diziliminde o şahsa özel farklılaşma derdim (ki zaten bu yüzden yazar da olamam sanırım 😊 ) ama Straczynski bu sorunun yanıtını bambaşka bir noktaya bağlıyor...

527. fasikülle başlayan ilk Straczynski hikayesi 532. sayıyla sonlanırken, kendi gezegeninde, tüm evrenin ve yaratımın ardındaki nedeni aradığı ve bulduklarıyla, anlattıklarıyla, savunduklarıyla toplumunun genel inancıyla ters düştüğü için bir sapkın, bir heretik olarak etiketlenen ve hakkında ‘görüldüğü yerde tiz kafası vurula’ hükmü verilen, kaçarken de laboratuvarında kazara evrenle bütünleşmiş Entity karakterine dönüşen bir uzaylının kozmik ışınları bir haberleşme yöntemi olarak kullandığını ve bu şekilde kendisi gibi mutlak gerçeğin peşinde olan diğer akıllı canlılarla iletişime geçmek istediğini öğreniriz. Ve bir de oldukça karmaşık bir olay örgüsüyle, varoluşun öncesine, mutlak yokluğa giden Richards’ın ve Entity’nin, bünyelerinde barındırdıkları derin - kesif ‘neden’ sorusu ve merakla Big Bang’i başlatan motorlar olduklarını (Tanrı???) ve kozmik ışınların Reed, Sue, Ben ve Johnny’ye güçlerini kazandırırken bu güçlerin kapsamını aslında Reed’in her birinin özgün karakterine uygun olmasını sağladığını...



Slott ise ‘Point of Origin’ hikayesinde yine aynı anı merkezine alarak, Fantasic Four’a güçlerini kazandıran kozmik ışınların arkasında bambaşka bir niyet olduğunu anlatıyordu. Dörtlünün çıktığı uzay yolculuğunun varış noktası olan Spyre gezegenin sakini olan Revos bu karşılaşmanın önüne geçmek için dostlarımızın uzay gemisini kozmik ışınlara maruz bırakıp yolculuklarını dünyaya zorunlu bir inişle noktalandırıyordu. Ve böylece Fantastic Four'un arkasındaki esas yaratıcı güç on yıllar sonra ortaya çıkıyordu...

İki yazardan aynı ana odaklanan iki ayrı hikaye. Birbirleriyle çelişiyor mu yoksa birbirlerini tamamlıyor mu?

Sanki her ikisi de😊

Gün gelir de bir başka yazar, atıyorum Tom Taylor yazar koltuğuna oturur da aynı kilit anı bambaşka bir noktaya taşır mı acaba?

KESİN 😋


Yorumlar

  1. Ellerine sağlık ne güzel yazmışsın, umarım bu tür inceleme ve analizlerinin devamı gelir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...