Edebiyatın Barbar Conan’ı..

Ne zaman bir Conan romanı okusam kalemim durmuyor. İşte Arkhelos Yayınları'nın 'Kimmeryalı Conan'ın Yükselişi'nden kendime aldığım kısa kısa notlarla biraz daha Robert E. Howard yazınının Conan’ı..





Şımarık

‘Hepsi oyunun bir parçası Conan,’ dedi kara gözlü Poitainyalı. ‘Sen kralsın, rolünü oynamak zorundasın.’
‘Keşke ben de seninle atımı Nemedya’ya sürsem,’ dedi Conan kıskanarak. ‘Dizlerimin arasında bir at hissetmeyeli kaç zaman oldu ama şehirdeki işler yüzünden burada kalmam gerekiyormuş, öyle dedi Publius. Lanet herif!’
‘Eski hanedanı devirmek,’ yalnızca ikisi arasındaki samimiyetin verdiği rahatlıkla devam etti, ‘pek de zor olmadı, gerçi o zaman oldukça eziyetli gelmişti. Arkamda bıraktığım fırtınalı yola bakınca dökülen onca alın teri ve kan, çevrilen dolaplar ve çekilen sıkıntıların hepsi rüyaymış gibi geliyor.’
‘Yeterince ileriyi görememişim Prospero. Kral Numedides’in ölü bedeni ayaklarıma yığıldığında ve kana bulanmış başından çekip aldığım tacını kendi başıma oturttuğumda en büyük hayalim gerçek olmuştu. Ama kendimi tacı almaya hazırlamıştım, onu taşımaya değil. Eski özgür günlerimde tek istediğim keskin bir kılıç ve doğruca düşmanlarıma giden bir yoldu. Şimdi ne yollar doğru, ne de kılıcım bir işe yarıyor.’

Kılıçtaki Anka Kuşu


Alışmadığımız bir şekilde, Conan’ın serzenişlerine tanıklık yapıyoruz bu satırlarda. Adeta bir dediği iki edilmeyen bir çocuğun şımarıklığıyla kendisine zorla çizdiği kadere veryansın ediyor. Madem bu kadar dert yanacaktın neden döktün onca kanı, neden onca kadını dul, onca bebeyi babasız bıraktın. Madem o tahtın getirdiği sorumlulukların altında ezilecektin niye ayrıldın Kimmerya’ndan? Sürdürseydin baba mesleğini, dövseydin demirini. Yok efendim kendini tacı almaya hazırlamış da, taşımaya değilmiş de.. Hadi oradan!


Sanat, sanat için mi yoksa halk için mi?

Ozan Rinaldo, tahtı ele geçirmiş olan bir barbara şiddetle ve elindeki en güçlü silahı sanatıyla saldırmaktadır. Şiirleri, şarkıları Akilonya ahalisi arasında hızla yayılmakta, maalesef destek bulmakta ve kitleleri kral Conan’a karşı kışkırtmaktadır. Bu tehdidi ortadan kaldırmak üzere ‘Sallandıracaksın şunu Taksim’de, bak bi daha çıt çıkıyor mu!’ yaklaşımı sergileyen Prospero’ya Conan’ın yanıtı, sorunlarını kılıç ya da baltayla veya her ikisiyle birlikte çözmesine alıştığımız bir karaktere göre beklenmediktir:

Conan bir aslanınkini andıran başını salladı. ‘Olmaz Prospero. Ona dokunamam. Büyük şairler krallardan daha etkilidir. Bestelediği şarkılar benim krallık asamdan daha kudretli; mesela aleyhimdeki o ağıtla neredeyse kalbimi söküp çıkarmış gibi oldu. Ben toprak olup unutulacağım ama Rinaldo’nun şarkıları sonsuza dek yaşayacak.’
Kılıçtaki Anka Kuşu


Kral Conan Rinaldo’yu sallandırmaz da ne mi olur? Bu sözleri sarfettiğinin akşamı uykusunda baskına gelen katliam ekibinin bir üyesidir Rinaldo..





Tavernacı

Çizgiromanların maço Conan’ının tavernadan içeri girme motivasyonu günümüzün erkeğinin bara gitme maksadıyla (eğlenme, yerli yersiz kahkahalar atma ve mümkün olursa hatun tavlama) örtüşse de barbarımız pek nadir güler, ‘Kadın, gel sol bacağıma otur. şişşşt diğer kadın, sana da sağ bacağımı ayırdım, fazla bekletme!’ yaklaşımı sergiler. Tuhaf olan ise, bu tarzın her daim işe yaramasıdır. Peki ya edebi Conan bu ortamlarda nasıl davranır, bakalım:

‘Peki kuzeyin insanları nasıl?’ diye sordu Prospero.
‘Uzun boylu, beyaz tenli ve mavi gözlü olurlar. Tanrıları buz devi Ymir’dir ve her boyun kralı ayrıdır. Asi ve acımasızdırlar. Tüm günü savaşmakla geçirir, gece boyunca da içki içip bağıra çağıra çılgın şarkılar söylerler.’
‘O zaman sende onlar gibisin desene,’ diye güldü Prospero. ‘Senin kahkahaların da ortalığı inletiyor, sağlam içiyorsun ve güzel şarkı söylüyorsun. Gerçi sudan başka şey içen bir Kimmeryalı görmedim, kahkaha atanını ya da iç karartıcı ağıtlar dışında bir şarkı söyleyenini de.’
Kılıçtaki Anka Kuşu


Bu paragrafların gözümde canlandırdığı haliyle, kahkahalar atan, masaların üzerinde coşkuyla – makamıyla şarkılar söyleyen bir Conan mı? Hadi canım!




Kazanova

‘Köyüm yürüyemeyeceğim kadar uzak, Kimmeryalı Conan,’ diye güldü. Kollarını yana açarak işveyle salınışı, altın renkli saçlarının dalgalanışı ve ışıltılı gözlerini gölgeleyen ipeksi kirpikleriyle Conan’ın gözünü okşuyordu. ‘Güzel değil miyim sence?’
‘Tüm çıplaklığıyla karlara doğan Gün kadar güzelsin,’ diye mırıldandı, gözleri bir kurtunki gibi alev alev parlıyordu.
Buz Devinin Kızı


Bu kadar mı güzel iltifat edilir, sözcükler böylesi mi etkileyici kullanılır! Kesinlikle şair genleri var bu barbarda!

Kendime not: Bu cümleyi hafızaya kaydet Pizagor, yeri gelir kesinkes, hanıma kullanırsın..


Ürkek

Kimmeryalının birden çığlık atması üzerine ona döndüler. Heykellerle dolu odanın yanındaki odanın kapısına gözlerini dikmişti.
‘Bakın!’ diye bağırdı. ‘O odada bir şeyin kıpırdadığını gördüm; perdelerin arasından görülüyordu. Yerden uzun, kara bir gölge gibi bir şey geçti!’
‘Peh! Daha neler!’ diye dikkate almadı Posthumo. ‘O odaya bakmıştık-‘
Çanaktaki Tanrı


Yok artık! Conan küçük bir kız gibi çığlık atmaz, olsa olsa böğürür. Ve hatta durumu – gördüklerini birilerine açıklamakla vakit kaybetmez, gördüğünü sandığı şeyin gırtlağına sarılır, canını çıkarır, sonra sorgular..


Kırılgan

Kothlu yine ona ağzı açık baktı.
‘Duydunuz mu!’ diye bağırdı alay ederek. ‘Bu barbar yerden yalnızca elli metrecik yükseklikteki kulenin kaygan köşesiz kenarlarını uçarak aşıp, mücevherli tepesine kartal gibi konacakmış!’
Kimmeryalı, adamın yorumuna kopan alaycı kahkahaların gürlemesinden utanarak kızgın bir şekilde etrafa bakındı. Bunda gülünç bir yan görmemişti ve alay etmeye dayalı nezaketsiz eğlence anlayışlarını anlamak için medeniyete henüz çok yeniydi. Medeni insanlar aslında vahşilerden daha kabadır çünkü nezaketsizliklerinin hep yanlarına kalmasına alışkındırlar ve durumu kafalarını yardırmadan kurtaracaklarını bilirler. Afallamış ve kırılmıştı, ve şüphesiz mahcup halde sıvışıp gidecekti, ama Kothlu onu daha fazla kışkırtmayı tercih etti.
Fil Kulesi


Neresinden başlayacağımı bilemediğim, aykırı bir bölüm. Conan’a dair gerçeküstü duygusal dokundurmalar mı desem yoksa sadece heybetiyle bile tehdit ihtiva eden bir barbarı makaraya alan bir Kothlu mu! Bu hikaye bir çizgiroman olsaydı, ki birkaç defa olmuştur, lafın arasına giren barbarımızla değil dalga geçmek, kalkıp yerini verirdi o Kothlu. Hatta Conan ‘Dans et köpek!’ gibi bir cümle telaffuz ederse sahneye dansöz kıyafetleriyle çıkıp kıvırmaya başlardı..





Şakacı

‘Eh,’ diye sırıttı Prospero, ‘nasıl olsa Kimmerya’nın karanlık tepeleri artık çok geride kaldı. Ben yola çıkıyorum. Numa’nın sarayında senin adına da bir kadeh beyaz Nemedya şarabı içeceğim.’
‘Güzel,’ dedi kral memnuniyetle, ‘ama Numa’nın dansçı kızlarını öpecek olursan yalnız kendi adına öp, devleti işin içine karıştırma!’
Güçlü kahkahası Prospero çıkarken odada çınladı.
Kılıçtaki Anka Kuşu


Taa Hiborya Çağı’ndan uçkuruna sahip çıkamayan siyaset erbabına Conan’dan şaka yollu bir uyarı. Hormonlarına yenilen erkeğin başına gelenler geçip giden çağların, binyılların dramı..


Conan’a dair bulabildiğiniz her Robert E. Howard metnini okuyun dostlar, en az çizgiroman panelleri kadar keyifli..


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman