Skinner Sweet


Beğenilerine güvendiğim çizgiromancı dostlarımın yaptığı yılların bir itkilemesiydi Amerikan Vampiri. Romantik, yakışıklı vampir kavramına kusma tepkisi veren bu tayfa (ki ben de dahilim gruba) Albuquerque’ün fırçasına, Snyder’ın kalemine, serinin güzelliğine ve Skinner Sweet karakterinin kötücüllüğüne, şeytaniliğine dikkat çekiyordu. Açıkçası meraklandım, sabırsızlandım, orijinaline yönelmek üzereyken 'gizli' kaynaklarımdan gelen yayınlanacak bilgisi üzerine beklemeye karar verdim, bayağı bir bekledim ve Amerikan Vampiri’nin ilk cildinin son sayfasını çevirdiğim anda da bu bekleyişe değdiğine kanaat getirdim..



Yalnız..

Forumda da adeta söz birliği etmişçesine dile getirilen Skinner Sweet’in şerefsizliği (ve daha ağır türev sıfatları) hususunda okurun bir miktar Stephen King galeyanına geldiğini düşünüyorum. Tamam, Skinner bir melek değil ama 19. yüzyıl ‘Vahşi Batı’sının kanun koyucularının çapını, kabiliyetlerini, yaptırım gücünü ve bunların yanısıra yasal sınırları her daim zorlamaya hevesli dönemin kanundışılarını - kanunsuzluğunu düşünürsek karakterin çıkış noktasında (1880 yılı) zamanın herhangi bir kanun kaçağından çok da farklı bir seyir izlemediğini söyleyebilirim. Güç, para, menfaat peşinde ve bunları silah zoruyla elde etmeye çalışan, eylemlerini gerçekleştirirken bilindik - alalade yöntemler kullanan, dolayısıyla şaşırtmayan, şiddete yeni ve farklı bir boyut katamayan bir karakter. Misal Tex’te ya da Zagor’da bunlardan irili ufaklı bayağı var. Biraz abartayım, misal Red Kit’te Skinner Sweet’in ahlaki olarak benzeri ama karikatürize, beceriksiz, şapşal ve birbirinin kopyası bir dörtlü var. Motivasyon o dönem haydutlarında hep aynı: Hepsini elde et, hemen elde et, sahip olmak için ez geç, acıma, anı yaşa – yarına hayatta olmayabilirsin..


Ve motivasyon denince işin bir de intikam ayağı var..

Skinner Sweet’in vampir vahşetini sergilediği ilk panellere ve hemen akabinde kasabaya yaptıklarına gelirsek..

Zamanın bir ölümsüzün nazarında anlamı yok mu gerçekten yoksa bir vampir de tabutunda zoraki geçirdiği her saniyenin çaresizliğini kendine dert ediyor olabilir mi? Alışageldiği şekilde olmasa da canlı olduğunun farkında olarak özgürlüğü elinden alınmış, dakikaların adeta yıl olduğu yarım metrekare bir kutuda tıkılı bırakılmak ve peşisıra kişiye hakim olan kurtulmaya dair umutsuzluk bir vampirin psikolojisini de insanda olacağı üzere etkiliyor olabilir mi?



Yanıtlar yazarın kurgusunda bulunamıyorsa okurun hayalgücüne kalıyor. Ve ben bu duruma biraz insani çerçeveden bakarak, Stephen King’in, dönüşümü ve esaretten kurtuluşu sonrasında Skinner Sweet’e yaptırdıklarını neredeyse eylemlerinde haklı olarak görebileceğim bir intikam olarak değerlendiriyorum. Bir tabutta açlık çekerek, saniyeleri sayarak geçirilen onyıllar boyunca biriken kinin patlaması. Yine biraz abartayım: Kendi eğlenceli yakıştırmasıyla Pink’e (James Book) uyguladığı ise belki de en temelinde vampire dönüşmenin ne hissettirdiğini anlayamayan birisine, karşısındakinin empati yoksunluğuna bir tepki. James Book bir yandan da Skinner’ın sebebi. Skinner Sweet dönüşüm yerine ölmeyi mi tercih ederdi, bilmiyoruz. Psikolojisinden bihaberiz. Belki de hırçınlığının gerisinde kendi yeni durumuna ve buna neden olanlara duyduğu sınırsız nefret, kendine duyduğu acıma ve kin var. Hatta bu kuvvetli bir ihtimal çünkü kendi türünü sürdürmemesine neden olarak gösterilen kibir yerine bu dürtü bana göre daha mantıklı..

Skinner Sweet’in bu prensibini yıktığı Pearl’ün hikayesine bakaraksa diyebileceğim, bu ilk Amerikan vampirinin Avrupalı atalarına göre daha insaflı bile olduğu çünkü Bloch ve avanesinin Pearl Jones partisinin bir benzerini henüz Skinner Sweet gerçekleştirmedi. Henüz avlanmasını bir eğlenceye, bir partiye çevirmedi..

Şekere olan düşkünlüğünden 'Sweet'i anladım da henüz Skinner (Deri Yüzücü) yakıştırması nereden geliyor bilmiyorum, muhtemelen dehşetengiz bir hikayesi olmalı. Anlatılırsa sırf bu hikaye bile fikirlerimi altüst edip yeniden yapılandırabilir, beni diğer okurlara yaklaştırabilir. 
Skinner Sweet nazarımda henüz bir bilmem ne çocuğu değil, belki ileride yaptıklarıyla, hakkında öğrendiklerimle düşüncem değişir..

Ama albüm gerçekten iyi...




Yorumlar

  1. 2.ciltte neler olacak bakalım ? Heyecanlı bir sonda bitti

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ertan Ergil (JBC) ikinci ve üçüncü ciltlerin de çevirilerinin tamamlandığını söylemişti bir görüştüğümüzde. Bildiğim kadarıyla hedeflediği, yıl sonuna kadar bu iki cildi de okura ulaştırmak. Sanıyorum çok beklemeyeceğiz...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...