Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Marvel bir CIA projesi olabilir mi?

Resim
Son okuduğum kitap Doç.Dr. Ümit Sayın’ın Derin Devletler, Gizli Projeler ve Kirli Gerçekler isimli araştırması... Kitapta, perde arkasından dünyayı yöneten Bohem Kulübü, Round Table gibi küresel elitlerden teşekkül gizli yapılanmalara ve bu örgütlerin çıkarları doğrultusunda çalışan CIA, NSA ve CFR (Dış İlişkiler Konseyi) gibi devlet destekli kurumlara yer verilmiş... Kitapta özellikle CIA ve gizli – açık projeleri geniş yer tutuyor. CIA’in çalışmaları dudak uçuklatan cinsten: toplumsal ve bireysel zihin kontrolü, çoğul kişilikler oluşturarak itaatkar Mançurya kobaylarının yaratılması, kimyasal silahlar, biyolojik – nano biyolojik ajanlar, (kendi sivil halkı üzerinde dahi denemekten çekinmediği) biyolojik silah araştırmaları vs. ve bunların bir kısmında ulaşılan noktalar biz fanilerce bilinmiyor... Radyasyona maruz bırakarak insan limitlerini geliştirme, yine insan limitlerini artıracak serum çalışmaları, telepati – telekinezi ve türevleri üzerine ayrılan kaynaklar, me

Steampunk Bir Marvel Evreni...

Resim
‘Steampunk’ nedir? Ulu bilge Wikipedia’ya göre 1980’lerde ve ortaya çıkmış olan steampunk, bilim kurgu, fantazi, alternatif tarih, spekülatif kurgu (yani komplo teorileri) ve korku öğelerini harmanlayan bir akım... Steampunk öykülerin geçtiği mekan ve zaman çoğunlukla ya alternatif tarih kurgusundaki 19. yüzyıl İngiltere Victoria dönemi (Mesela efsane isim Alan Moore’un yazdığı The League Of Extra Ordinary Gentlemen çizgiroman serisi veya bu çizgiromanın Sean Connery’li sinema uyarlaması...) ve vahşi batı (başrollerini Will Smith ve Kevin Kline’ın paylaştığı Wild Wild West filmini hatırlayın...) ya da bilim kurguyu ve fantaziyi birleştiren post apokaliptik bir çağ olarak karşımıza çıkmakta... Ve tabi ki akıma ismini veren buhar (steam) bu ortamın kurgulanmasında çok önemli bir yere sahip. Hikayelerde buhar gücünü kullanan fantazi makinalar ve silahlar, analog ya da mekanik bilgisayarlar, havadan hafif uçan makinalar sıklıkla okurun karşısına çıkmakta... Steampunk çizgiro

Spawn’dan Duvar Sürüngeni’ne Selam...

Resim
McFarlane Spawn’ın 221. sayısının kapağında tanıdık bir mizansene yer vermiş... (bkz: ' Örümcek Adam ve Kapaklara Gönderme... ' ) Ki bildiğiniz üzere bunu ilk kez yapmıyor... Yine kendisinin Örümcek Adam’ı çizdiği (ve efsaneleştiği) dönemde Spider-man serisinin 1. sayısı için tasarladığı kapağı daha sonra Spawn’ın ilk sayılarından birisine uyarlamıştı... Ki yine bildiğiniz üzere Spider-man #1 kapağı ardıllarına birkaç kez daha referans olmuştu...

Zagor Usülü Kızılderili Mezarı...

Resim
Zagor’un Kabus destanını okurken karşılaştığım bir çizim hatasını es geçmeyeyim: Makuaty’nin ölümden kurtardığı Zagor artık iyileşmiştir ve Makuaty’nin yanından ayrılmak, asli görevi olan Darkwood’da huzuru tesis etme işine dönmek üzeredir. Önce klasik daldan dala atlamalı, gösterişli şovlarından birini yapar Makuaty’ye, ondan ‘İyileştin, hadi artık sen git!’ onayı beklercesine... Onay çıkmasına çıkar ama kanlı bir mücadele eşliğinde gerçekleşir bu! Yerde yatanlardan yaşlı olanı Zagor’u hayata döndürdüğü için öldürülen Makuaty... Genç olanı ise daha önceden mermiyle yaralanan, buna rağmen Makuaty’yi öldürebilen ve intikam hırsıyla gözü dönmüş Zagor’un son darbesiyle öte tarafa göçen genç Mohawk Arkon... Ölenlerin bedenlerini o halde bırakamaz Zagor ve onlara karşı son görevini yerine getirir... Lakin kafası bir an için karışır herhalde, pagan olan bu kızılderililerin mezarlarına haç diker... Böylece büyük üstad Ferri’nin sevimli hatalarından biri daha ka

Kabus... Ah-Eh-Nai... Delilik...

Resim
Bataklıktaki kulübenin dışında tembel tembel uyuklarken gördüğümüz Çiko ve avlanmaya çıkan Zagor... Sıradan bir Zagor hikayesinin başlangıcı gibi herşey. Birkaç panel sonra Çiko’nun başına saçmasapan komik bir durum gelecek diye beklerken dile gelen bir geyikle ilk şaşkınlığı yaşar okur: ‘Beni öldürmek istiyorsun değil mi?’ İşte böyle başlıyor Zagor’un sıradışı destanı. Öyle bir destan ki Zagor evreni şimdiye kadar hiç olmadığı şekilde dağılıyor. Öyle bir destan ki Zagor’u Zagor yapan ne varsa sorgulanıyor. Tüm değerleri, bütün inandıkları ve inandırdıkları adım adım alaşağı edilirken Zagor ilahlık mertebesinden yavaş yavaş uzaklaşıyor, insanlaşıyor, sıradanlaşıyor... İlk kendisini sorgulamak durumunda kalıyor Zagor: Önce karşı çıktığı, sonrasında kabullenmek durumunda kaldığı ‘Ah-Eh-Nai’nin yani deliliğin pençeleri arasında, yaşadıklarından hangilerinin gerçek, hangilerinin deli aklının yarattığı dehşet dolu hayaller olduğunu bilememenin çaresizliğine kapılıyor... Hele

Bebe İntikamcılar X-Bebeler’e Karşı...

Resim
Skottie Young'ın Avengers vs. X-Men Round 1 yorumu Avengers vs. X-Men #1 için yapılan alternatif kapaklardan biri de A-Babies vs. X-Babies idi. Midtown Comics için Skottie Young'ın hazırladığı bu farklı kapağa görür görmez vurulmuştum. Kahramanlarımızın bacak kadar halleri serinin hayranları tarafından da çok beğenilmiş olmalı ki bu sevimli bebeler tek sayılık bir macera ile ekim ayında raflarda olacak... Olay şu şekilde gerçekleşmiş: Bebekli AvX kapağının ortaya çıkmasıyla internetin bebe çılgınlığına kapıldığını gören Skottie Young, Marvel’ın Yetenek İlişkileri Yöneticisi George Beliard’a bir tek sayılık albüm çıkarma teklifiyle gitmiş. Beliard da bu teklifin üzerine adeta atlamış ve bu fikrin bayraktarlığını yapacağını söylemiş. Nitekim bu tekliften birkaç hafta sonra proje resmen başlamış... A-Babies vs. X-Babies Skottie Young’ın bu sefer yazar olarak karşımıza çıktığı bu macerada çizimler Japon Guruhiru ekibine emanet edilmiş. Skottie Young çizimler

90 saniyede Conan...

Resim
‘Şunu bilin ki Prensim..’ ile başlayan o meşhur Conan girizgahını tüm çizgiroman okurları bilir bilmesine de ‘Oku bakiyim!’ dendiğinde hık mık edilir, birinci cümlenin sonuna doğru tökezlenmeler hasıl olur, devamı da çıkmaz... Güya bir Nemedya efsanesinden alıntılanan bu cümleleri ararken ‘Vikipedi’deki Conan başlığında yeralan eskize takıldı gözlerim. ‘Ne kadar baştan savma, ne kadar da güzel’ diye düşünürken resim dosyasının isminden bu çizimin sadece 90 saniyede ortaya çıkmış olduğunu gördüm. Belki bir sanatçının kıskanılası yeteneği, belki de şanslı bir arkadaşa imza gününden kalmış bir hatıra ama kesinlikle değerli bir paylaşım... Bu arada ezberi iyi olmayanları atlamayalım: ‘Şunu bilin ki Prensim, Kabaran okyanusların Atlantis’i ve onun görkemli kentlerini yutmasından hemen sonra, Dünya’da o güne kadar görülmemiş bir çağ başlamıştı. Aryas’ın oğullarının doğduğu bu çağda, Dünya üzerindeki imparatorluklar ve uygarlıklar, gökteki yıldızların mavi pırıltıları