Yahu bir rahat vermediniz arkadaş!



Yavu bunların hiç mi çişi gelmez... diyerek başladığım yazıyı şu şekilde sonlandırmışım:


Acaba çok mu gerekli Jerry Drake’i, Patrick Wilding’i, Ned Ellis’i ya da Peter Parker’ı, Clark Kent’i klozete oturmuş ıkınırken görmek?

Kendimize daha mı yakın hissedeceğiz, daha mı normal göreceğiz kahramanlarımızı

Çevremizdeki herkes bunu her gün defalarca yaparken içimizden ‘Acaba şimdi pisuvarda mı yoksa klozette mi yoksa kombine mi gidiyor’ diye mi düşünüyoruz...

Ya da evimizde eşimiz - dostumuz tuvaletten çıkınca ‘Nasıldı, iyi miydi, yarım kilo mu, bir kilo mu???’ gibi tuhaf sorular mı soruyoruz...

Bir de acaba gerçekten yer verilmiyor mu bu sahneler çizgiromanlarda!

Mesela Zagor’un Çiko’ya kamp ateşini yakmasını, kendisinin besili bir tavşan yakalayıp getireceğini söylediği pek çok konuşma balonuna rastlarız...

Peki emin miyiz Zagor’un doğrudan tavşanının peşine düştüğünden! Ya gözüne geniş yapraklı mentolsüz bir bitki kestirdiyse ve Ahhhyaaaaakkk diye uçarak altına kaçırma sınırında o noktaya ulaşmaya çalışıyorsa...

Ya da Mister No’nun Amazon’da yeraldığı sayısız gezide, illa ki görürüz bir kadının ya da bir profesörün ‘Şurada Lasiocampoidea türü ender bulunan bir kelebek gördüm, hemen inceleyip döneceğim...’ diyerek ormana, ıssıza daldığını...

Acaba bu gerçekten bilimsel merak sonucu gerçekleşen bir eylem midir yoksa aşırı bağırsak hareketlenmesinin ortaya çıkardığı ihtiyacın kibar bir dışavurumu mudur?

Bana kalırsa böyle anlamsız suçlamalarla çizgiroman kahramanlarımıza yüklenenlere verilecek en güzel örnek, senaryonun tamamen gerçek hayattan parçalar içerdiğini ima eden bu karelerdir...

İlla kare görmek istiyorsanız, onu da hayal gücünüze bırakmak sanırım en iyisi, ben görmesem de olur...


Lakin hayal gücüne gerek kalmadan, bu son derece insani ihtiyaç durumunu giderirken resmedilmiş çizgi kahramanların örnekleri hali hazırda varmış...

Ken Parker


Invincible'ın aşağıdaki panelinden önce annesi seslenmektedir, 'Oğlum o işi çok fazla yapıyorsun, hastalanacaksın...' diye. Yazık, garibim Mark da çizgiroman okuduğuna dair ikna etmeye çalışmaktadır annesini...

Invincible

Babam tuvalette uzun uzadıya gazete okurken artık dayanamayıp bir şekilde çıkmaya zorladığımızda hep aynı cümleyi sarfeder: ‘Yahu kenefte bile rahat yok bana!’...

Acaba o çok özel anda tüm gözler ona çevriliyken Ken Parker da aynı tepkiyi veriyor olabilir mi :)



Yorumlar

  1. Uzun zaman önce çok uzak bir şehirde veya yakın bir şehir ama uzak bir yurt köşesinde Hasan Kaçan'ın çıkardığı Ustura dergisinde: Çelik Blek umumi tuvaletten çıkınca hela bekçisi para ister. Çelik Blek'te -Elimi yıkayıp çıktım der. Oradan bir yancı da hela bekçisine -Abi doğrudur, bunlar sıçmazlar der :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman