Kayıtlar

From Hell

Resim
‘Cehennemden Gelen’i okuyorum’ dediğimde çizgiromancı bir dostumuzun ağzından kaçtı; ‘Çevirmeninden sonra herhalde tamamını okuyan ilk sen oldun’ diye. Ne kadar yerinde bir tespit, ne itiraf! Hadi ben kendimi biliyorum; çizgiroman olsun, kitap olsun, alıp da yıllar yıllar sonra okuyan bir insanım, bibliyomanlığın psikolojik rahatsızlık olarak halihazırda tanımlanmış bir evresindeyim ama çevremdeki çizgiromanseverlerden edindiğim izlenim de farklı değil. Mevzubahis ‘From Hell’ ise okur tepkisinin albümün rafta güzel, kucakta yük olduğu... Hacmiyle insanı korkutan bir albüm ‘From Hell’. Adeta engelli bir koşu parkuru. Ama öyle 100 metre engelli gibi değil de engelli maraton koşusu gibi. Caydırıcı. İlk engel olan hacmini gözünüz kesti, üstesinden gelirim diyerek elinize alıp, adet olduğu üzere sayfalarını şöyle bir karıştırdığınızda karşınıza çıkan karanlık, karışık, kirli Eddie Campbell panelleri parkurdaki ikinci ciddi engel. Hadi diyelim bunu da aştınız, balon yazılarının özgün fontuna

Yılların Mirası, Çakışan Patikalar, Çatışan Yazarlar...

Resim
J. Michael Straczynski ve Dan Slott... Ortak noktaları her ikisinin de hem Spider-man, hem de Fantastic Four serilerinde yazar koltuğunda oturmuş olmaları... Straczynski, Amazing Spider-man’ın belki de en tartışmalı ve uzunca bir döneminin yazarı, karaktere bambaşka bir derinlik kazandıran kişi. Slott ise yine çoook çok yıllar boyu sevgili duvar sürüngenimizin hikayelerinin tasarımcısı. Ve kesinlikle tarz olarak birbirlerinden apayrı noktalarda duran yaratıcılar... Lakin bu sefer mevzumuz Fantastic Four... Straczynski, 2005 – 2006 yılları gibi, kısa bir süreliğine Fantastic Four yazarlığını üstlenirken Slott, derininde nedeninin film haklarının Fox’ta olması sebebiyle - yüzeysel olarak ise bambaşka sebeplere bağlanarak çizgi hikayeleri de durdurulan, Marvel evreninin sacayaklarından biri olan serinin 2018 yılında yeniden raflara çıkmasıyla birlikte direksiyona geçiyor... Ve ilginçtir her ikisi de hikayelerinde aynı noktaya ateş ediyor; karakterlerin güçlerini kazandığı uzay seyahati ve

Bizde hata olur Tex'de olmaz!

Resim
  Böyle de mükemmel ve muhteşem ve kusursuz ve olağanüstü ve muazzam bir zat-ı muhteremdir Tex Willer 😊 Görsel, Çizgi Düşler'den çıkan Tex Willer serisinin üçüncü sayısından alınmıştır.

Yeniden büyük güç, yeniden büyük sorumluluk...

Resim
Ben Amca'dan Peter'a, oradan da bizlere yadigar kalan 'Büyük güç büyük sorumluluk getirir!' lafı Marvel evreninde çapını genişletmeye devam etmiş (konuyla ilgili diğer yazılar şurada ve şurada ), Hulk'a kadar varmış... Örümcek Adam sayılarının içerisinde dolgu olarak yer alan Hulk sayfalarında, kuvvetle muhtemel çevirmenin ve dükkanın esas sahibinin etkisiyle bu mottoya Hulk'ın ağzından denk gelmek, kervana Hulk'ın da katıldığını görmek aslında o kadar da şaşırtıcı olmamalı 😉

İki Yol Var Demiştim...

Resim
Büyülü Rüzgar’ın hikayesinin henüz başları... Poe ile yeni tanışılmış, kolundan tutulup 'Lakota'ların kampına getirilmiş. Beklenileceği gibi Poe da ortamının bu köklü değişimine henüz adapte olamamış bir halde, muhtemelen içini kemiren bir kuşku ve onunla birlikte bir alıp başını, arkasına bakmadan kaçıp gitme düşüncesi söz konusu. Ned de Poe'nun mental rahatsızlığının, hazırlıksızlığının farkında ve mevzuyu dile getirdiğinde, Topal At o her zamanki bilgeliğini, müthiş bir gelecek vizyonuyla konuşturuyor... Tabi ki bugünden bakarak 150 yıl öncesinden bir Kızılderili bilgesinin sesi olmak kolay, bu serzenişe asla bir itirazım olmaz 😉

İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Dup Dup Çedene

Resim
Atilla Atalay ve Sıdıka müstesna kişiler nazarımda. İlişkimiz, yılların ister istemez ayırdığı ve araya bir soğukluk girdiği farz edilen ama tekrar karşılaşıldığında küskünlüklerin, karşılıklı suçlamaların yaşanmadığı, unutuluşların sorgulanmadığı, kaldığı yerden devam eden dostluklar gibi. Yirmi yıl öncesinin hissiyatını yaratıp yaratamayacağının ürkekliğiyle bir türlü elime alamadığım, kitaplığımdaki taa Telos dönemi baskılarının bir denemesiydi birkaç ay önceki ‘Sıdıka’ yeniden okuması. Hayal kırıklığı yoktu. Genç bana nasıl hitap ettiyse olgunluğuma da o kadar iyi gelmişti... Sonra ikincisi geldi; DUP DUP ÇEDENE. Berserk’in ‘sert’ içeriği nedeniyle artık raflarda olamayan dördüncü sayısının peşinde kendimi karşısında bulduğum, sahaf rafından beş liraya çekip çıkardığım bir kitap. Hiç beklenmedik. Tamamen plansız. İlkinden sonra bu yeni kitaba daha bir hevesliyim sanki. Okuyorum. Gerçi benimki pek de okuma gibi değil, o kadar keyifli gidiyor ki hikayeleri tüketmek için zamana karşı

Kaybolan O Günler...

Resim
Uzun uzadıya yazmak, ballandıra ballandıra paylaşmak, bu sürecin zahmetine girmek zor ve gereksiz geliyor artık. Elli kişinin tıklayacağı – yirmi kişinin ‘scroll down’ yaparken göz ucuyla görsellerine bakacağı – beş kişininse sabredip sonuna kadar okuyacağı ve kimsenin tepki vermeyeceği uzunca bir yazı için saatlerini harcamanın makul bir yanı yok. O yüzden bir vakittir vazgeçmiştim bu israftan. Sanal ortamın her türlüsünü twitter tadında – karakter sayısı sınırlı olarak – yaşıyorum bir süredir, ‘Whatsapp’taki sohbet gruplarında bile. ‘Layk’lanmak peşindeki bir yeniyetmenin serzenişi değil bu. 'Kitle beni anlayamıyor!' ukalalığında ‘bir bilen’ ise hiç değilim, oldum olası nefret ettiğim ve oldum olası buna öykünenlerle dalaştığım bir psiko-kabadayılık rolüdür ‘bir bilen’lik. Oysa ki gayem gayet basit; ben birşey yazayım, birisi yanlışsın desin, bir diğeri şuna da baktın mı peki diye yorumu yapıştırsın, pası kanatlara taşısın, orta alanda düğümlenmiş oyunu açsın. Tatlı tatlı kon