Golkonda...


Şeytanın telefonuna düşen bir yanlış numara...


Gerçek iblislerden oluşan Demons rock grubu...

Londra’yı saran Melon şapkalı katiller...

Sıradışı bir Dylan Dog hikayesi Golkonda, buram buram gariplik, aykırılık, çizgiroman okuru olmayan birinin asla anlayamayacağı saçmalık kokuyor. Galiba bu yüzden çok sevdim...



Rodeo Yayıncılık tarafından seneler önce yayınlanan ancak gecikmeli olarak edindiğim bu 13. Dylan albümünün sayfalarında akarken bir anda Fumetto karelerinden kopup kendimi Frankofon çizimlerinin arasında buldum. 51. sayfayla birlikte karşıma kapaksız nokta gözleriyle çizilmiş karikatürize bir karakter çıktı...

Hikayeye göre bu Frankofon çizgili, Hergé edalı ve ısrarla tanıdık gelen karakterimiz arabasıyla ormanlık bir bölgede seyahat ederken ağaçların arasında bir parlaklık görür. Neler döndüğünü anlamak için arabasını durdurur ve merakla hareketin kaynağına ilerler. Curcunanın olduğu noktada peri kızlarının neşeyle dans ettiğini görünce gözlerine inanamaz (gerçi bu durum bir Dylan Dog okuru için hiç de şaşılası değildir) ve ilk tüyoyu verir : ‘Keşke arkadaşım Blake şimdi burada olsaydı!’. Daha sonra peri kızları dostumuzu aralarına çağırır ve beraber dans ederlerken dostumuzun yavaş yavaş yerle teması kesilir, yükselmeye başlar...

‘Dostumuzu gözüm bir yerlerden ısırıyor’ derken son kareyle birlikte isminin de Philip Mortimer olduğunu görünce gecikmeli de olsa aklıma Brüksel seyahatimde çizgiromanevlerinde karşılaştığım Blake et Mortimer albümleri geldi. Bu karakterler ve albümleri hakkında hiç bir bilgim yok : hikayeler Dylan tarzında fantastik midir, doğa ötesi midir, korku mudur merak edip ‘wikipedia’ya başvurdum...

Blake et Mortimer

Meşhur Tintin dergisinde yayımlanan ilk çizgiromanlardan biri olan ‘Blake et Mortimer’i Belçikalı sanatçı Edgar P. Jacobs 1946 yılında yaratıyor. Seriye ismini veren Philip Mortimer İngiliz bir bilim adamı, Francis Blake ise MI5 ilintili bir yüzbaşı. İkiliden Mortimer ana karakter olarak öne çıkmakta. Hikayelerin kurgusuna baktığımızda, meraklı ve atılgan bir karakter olan Mortimer kendisini türlü maceranın içerisinde bulmakta, düz ve ciddi bir asker olan Blake ise kurtarıcı rolünde ortaya çıkmakta. 1950’lerin atmosferinde geçen hikayeler, dedektiflik ve casusluk gibi konulardan zamanda yolculuk ve Atlantis gibi bilim kurgu öğelere uzanan oldukça geniş bir yelpazede.

Bu kısa bilgilendirme de hala bana aradığım yanıtı vermiyor : Acaba Sclavi neden bir Dylan Dog hikayesinde Mortimer’e gönderme yapmıştır?

Sclavi'nin yaptığı basitçe, hayranı olduğu bir sanatçıya ve seriye bir saygı duruşu mudur yoksa kazıdıkça altından çıkacak başka birşeyler mi var?

Bahsi geçen bu sahne karakterin de okurlarına aksettirilen son kareleri... Golkonda hikayesi içerisinde Mortimer’e ayrılan bu bir kaç sayfanın sonunda şöyle bir ifade var :

'Profesör Philip Mortimer'den bir daha haber alınamadı...'


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...