Conan by Dark Horse


Kontrolünü yitirmiş, bodoslama giden biriktiricinin makus kaderidir çizgiromanlarını raflarda seyretmekten bir türlü eline alıp da okuma, panellerin gerçek tadını alma safhasına geçememek. Biriktiricilerin bu cinsi asla yetişemezler aldıklarına. Söz konusu uzun soluklu maratonda okunmamış çizgiromanlar yığını gerçek bir istikrar abidesidir, her geçen hafta arayı açar. Bu durum aslında psikolojik bir sorun olarak da değerlendirilir: halk arasında pek bilinmez ama teknik olarak bibliyofili (kitap sevicilik) olarak adlandırılır. Çoluğun çocuğun rızkını çizgiromana yatırmak gibi ileri safhalarında uzman desteğine başvurulması gerekli olabileceği gibi, aniden gelen 'Ben ne yapıyorum böyle yahu!!!' aydınlanması da bu bağımlılığın aşılmasında etkili olabilmektedir...


Kıdemli bir çizgiroman bağımlısı olarak benim de yayınlandıktan anca on sene sonra okuyabildiğim bir seri oldu Lal'in Dark Horse Conan fasikülleri. Döneminde tanıklık etmek, bilgi ve bundan hareketle fikir sahibi olmak varken ne Busiek'in R.E.Howard'a fazla bir katkı sağlayamadığı Conan yazınının, ne de Nord'un tartışmalı grafik yorumunun içine girememiştim. Hataymış. Daha doğrusu hataydı, farkındaydım. Bu seri de ertelemelerimin bir diğer kurbanı olmuştu...



İyiydi, güzeldi, hoştu da şu 51 fasiküllük Conan serisinin sonu sanki böyle tasarlanmamış gibi geldi bana. Bütününe baktığımda, Conan kronolojisinin oldukça kısa bir dönemine odaklanıyor olmasını geçiyorum, Conan'ı anlatırken bir yandan da sekanslar sunduğu şehzadenin ve vezirin (hani şu ‘Şunu bilin ki Prensim...’ diye başlayan meşhur girizgahın kahramanlarından bahsediyorum...) paralel öyküsünde, aralarındaki o adı konmamış gerilimle ilgili aktarılması planlanan, ağır ağır inşa edilen ve fasiküller boyunca okuru gayet bilinçli bir şekilde çeşitli çıkarımlara yönlendiren ama sonrasında reyting düşüklüğünden erken final yaptırılan diziler gibi zorlama sonlanan, aceleye getirilen bir hali vardı. Oysa ben emindim; vezir, Thoth Amon’un yeniden vücut bulmuş haliydi, olay bir şekilde ve çağlar sonra Conan'a bağlanacak, nihai ve efsanevi bir hesaplaşma yaşanacaktı. Son fasiküle geldiğimde bile hala aynı şeyi düşünüyordum, sayfalar erirken kendi kendime soruyordum, kalan azıcık panele nasıl sığacak bu son mücadele diye...

Ama şu bir gerçek ki özlemişim Conan'ı. Ana akım Amerikan çizgiromanlarının yalan dünyalarında bulamadığım lezzeti barındırıyor Hiborya çağı. On yıl gecikmeli okunan Dark Horse fasikülleri beni karaktere yeniden ısındırırken, Conan hakkında değişen gündem ve yaşanan gelişmeler tüm Conanperverler gibi benim de ağzımı sulandırıyor. Aslında haklarının 2019'da Marvel'a dönmesiyle değil de (ki o bilgilendirmelerin görseli olarak sunulan posteri gördüğüm anda bir umutsuzluk, bir ahde vefasızlık hissi sarmıştı beni) bu haberin peşisıra Jason Aaron'ın yaptığı bir Conan paylaşımının heyecanı içimi ısıtıyor. İma yollu açığa vurulanları doğru yorumluyor isek Conan Marvel'da Aaron gibi olağanüstü bir yazarın kaleminde hayat bulacak gibi görünüyor...



Jason Aaron instagram hesabında bu fotografı 'Ergenliğimin büyük bir bölümü...' diyerek paylaşırken takipçilerini, Dark Horse fasiküllerinde Busiek'in yaptığı gibi yanlış yönlendiriyor olması mümkün mü? Aaron gerçekten de geçmişine yönelik gayet iyi niyetli bir paylaşımda bulunuyor olabilir mi? Gerçi profesyonellerin dünyasında böylesi tesadüflere pek de yer yoktur değil mi!

Umuyorum Aaron'ın Conan'ı yalan olmaz...



Ve umuyorum Marvel'in Conan'ın dönüşünü müjdelediği şu posterdeki üçlü asla ve kat'a biraraya gelmez...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...