Ciyara...

Ciyara...

Conan’ın hayatına giren kadınların arasında farklı bir yere konumlandırmak gerekiyor kendisini. Conan’la bunca sıkı fıkı teşrik-i mesai yaparken ‘sırf ders verme amaçlı’ araya başka bir erkeğin alınması da bu önermemin dayanağı. Conan’ın alışageldik – sıradanlaşmış – kabullenilmiş bir kaçamağına aynı şekilde karşılık veren bir başka kadın hatırlayamıyorum...

Peki süreç ‘kuledeki güzel’den bu noktaya nasıl gelmiştir, bir bakalım...

Dark Horse'un 24. fasikülünde başlayan Kurt Busiek imzalı bu hikaye Conan’ın henüz yirmi bahar görmediği bir döneminden, hırsızlar kenti Zamora’daki zamanlarından. Kent geleneğine uygun olacak şekilde kariyerini hırsızlıkla çeşitlendirmeye çalışan Conan da şehrin ahalisi arasında hafiften tanınan bir simaya dönüşmektedir. Ancak bir kusuru vardır; hırsızlık maceralarını meyhanelerde yudumladığı içkisine bağıra çağıra meze yapmaktadır. Bu hareketi ise kent asayişinden mesul görevlilerin dikkatini üzerlerine çekme babında diğer hırsızlarca hoş karşılanmamakta, yüksek volümlü bu böbürlenmeler kendisine bir yandan da düşmanlar kazandırmaktadır...



Ancak o akşam anlattığı bir hikayede tahammül sınırları fazlasıyla aşılır. Koruma düzeyi yüksek evine soygun için girdiği yargıcın, son ve oldukça alımlı karısını uykuda yakalayan Conan, ona ve ayak ucunda uyuyan panterine hissettirmeden ganimetten alabileceklerini alma telaşı içerisindedir. Ancak bu sırada kadın uyanır ve ilginçtir ki nöbetçilere bağırmak yerine cesurca Conan’a orada ne yaptığını sorar. Conan’dan bu durumda beklenen ise kılıcının keskin kısmıyla panteri ikiye bölmesi, kabzasıyla da yargıcın karısını uykuya geri göndermesidir normal şartlar altında. Oysa bu sefer ilkel çağların ‘Don Juan’ı olur, orada bulunmasının ve bu tehlikeyi göze almasının nedeni olarak kadının güzelliğinin methi ve bunu bizzat gözleriyle görmek istemesi olduğunu ima eder. Bunu duyan kadın ne mi yapar, adeta erir gider. Kendini Conan’ın kollarına teslim eder ve hararetin gayet yükseldiği bir gece yaşanır. Kadın ve panter yeniden uykuya daldıklarında Conan’a ganimetleriyle evi terketmekten başka bir şey kalmaz...


İşte Conan, kucağında Ciyara olduğu halde, bu ateşli geceye dair tüm ayrıntıları seyircileriyle paylaşırken Ciyara’nın kıskançlık damarı tutar ve bir atışmadan sonra meyhaneyi terkeder. Aklında ise Conan’dan alacağı intikam vardır. Bu amaçla önce kendini şehir muhafızlarının komutanına verirken bir yandan da komutanın kulağına Conan’ın bir sonraki hırsızlık hamlesinin nerede olacağını fısıldamaktadır...

Ciyara, bana kalırsa, Conan’ın karşısına çıkan ilk femme fatale’dir bu bağlamda, cazibesini Conan’ın ve diğer erkeklerin üzerinden kullanmaktan kendini hiç esirgemeyen, son derece tehlikeli, entrikacı bir kadın... Tam bu noktada, Conanperver dostların aklından geçen itirazı dillendirelim hemen: Daha öncesinden tanıştığımız Buz Devi’nin Kızı ise avı ağabeylerinin kucağına sürüklemek üzere karşı konulmaz yemi oynamayı kabul eden, işler sarpa sardığında ise zavallılığı ve biçareliği ortaya çıkan tanrısal bir figürden ibarettir sadece, bir amatördür...

Ciyara... Conan’ın Dark Horse tarihinden unutulmaması gereken bir kadın...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman