Pizagor vs. Abdülcanbaz

Paris Eurosatory hatırası olarak Predator'dan bahsederken aklıma eskilerden bir fotograf geldi...

Mekan Koç Müzesi... Haliç kıyısındaki bu güzel mekanı gezerken bir çizgiroman düşkününün 19. yüzyıl bisikletiyle karşısına çıkan Abdülcanbaz'ı atlaması olmazdı...

Abdülbanbaz

Her ne kadar başlığa Pizagor vs. Abdülcanbaz (Pizagor ve Abdülcanbaz karşı karşıya anlamında) yazmış olsam da ilkeleri, değerleri ve savunduklarıyla dünyaya aynı pencereden bakan iki kişinin karşılaşma senaryosu 'önce yanlış anlama - anlaşılma ya da Gözlüklü Sami gibilerin algıları yönlendirmesi sonucu birbirlerine girme, sonrasında bu girişim esnasında yaşanan mesela düşene ayağa kalkması için fırsat tanıma gibi ufacık ayrıntılar, kötüye yakıştırılamayan erdemler, acabalar ve kuşkularla meşgul zihinler, en sonunda da karşısındakini gerçek benliğiyle tanıma ve esas kötülüğe karşı ortak mücadele edip, ona dünyayı dar etme' şeklindeki bir klişeler silsilesi olurdu :)

Tamamen kişisel not: Yıllar ne kadar acımasız, kim bu resimdeki çocuk!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman