Billy The Kid, Ölmeyen Testosteron...


Miguel : Bu yaptığın anlamsız!

Billy The Kid : Bu aşk meselesi, mantık değil dostum ve ölümden bile daha güçlü...



Düşünebilen, tahlil edilebilen, mantık – duygu çelişkileri yaşayan sıradışı bir zombinin bir kadına duyduğu saplantılı aşkın ve tutkunun peşinde, ardına taktığı alışageldiğimiz zombi ordusuyla Meksika – Amerika sınır bölgesinde estirdiği terör ve onu cezalandırmaya hevesli çeşitli mertebelerdeki devlet görevlileri ve onların ülküdaşları - destekçileri...

Görünen hikayenin kısa özeti bu aslında. Ama bu okur metnin arka planından neler neler çıkarıyor, sırası geldiğinde değineceğim...

Sadece bu kısa özete bakarak albüme isim olarak atfedilen ‘Ölmeyen Kin’ yerine ‘Ölmeyen Testosteron’ daha mı uygun olurdu acaba?

Bu albümde de, Romero’nun artık tüm dünyaya kabul ettirdiği orası burası kopmuş, dağılmış zombi tiplemesine yer verilmiş, tıpkı Yürüyen Ölüler’de olduğu gibi... Oysa bir de Simon Garth türü zombiler var ama belli ki onun modası geçeli çok olmuş!

Yine Yürüyen Ölüler’e benzer şekilde, okurun karşısına bir anda nedenini niçinini bir türlü öğrenemediği bir halde zombiler çıkıyor. Hatta daha da kötüsü bu zombilerin bir kaç tanesinin ihtiraslarıyla, tutkularıyla insanlardan pek de farkı yok. Zombilerin ezici çoğunluğu aşina olduğumuz düşünemeyen, hareket eden birşey farketti mi acaba yenebilir mi diye ona yönelen, ağır tempolu yaratıklarken bunlar neden diğerlerinden farklı? Bunun ipuçlarını albümün son sayfalarında ancak yakalayabiliyorsunuz...

Düşünün bir ; mazotsuz giden traktörler, enerji girdisi olmadan çalışan koca koca makinalar – fabrikalar nasıl sahiplerinin topukları popolarına vurduracaksa, akılsız tepkisiz her işe koşulan, gerektiğinde sabana, gerektiğinde at arabasına bağlanan, eline süpürge verilip temizlik yaptırılan zombiler de aynı etkiyi yaratıyor vahşi batıda. Bir nevi ‘maaş + ssk’sız (ki sinir olurum iş ilanlarında ‘+ssk’ diyerek sanki bunun bir lütufmuş gibi gösterilmesine) çalışan işçiler durumu, artı değer hooop cepte. Yok böyle bir güzellik. Olmadığı için de beyaz adam içerisinde bulunduğu zombileştirilme tehlikesini gözardı ederek sömürebildiği kadar sömürme peşinde bu yeni durumu...



Billy The Kid : Sonra ne yapacağız Miguel? Hepsini zombiye mi çevireceğiz?

Miguel : Neden olmasın!

Billy The Kid : Çünkü canlılar olmazsa ölüler için yiyecek hiçbir şey kalmaz Miguel...



Acaba bu son cümlede bir sistem eleştirisi mi var diye yola çıkınca insanın aklına düşünceler akmaya başlıyor. Bu, vahşi batının zombi serflerinden gelen bir ‘kazancı, refahı paylaş ama adil paylaş’ alegorisi olabilir mi! Ya da birşeylerin yanlış gittiğinin uyarısı! Milyarlarca insanın her biri insanca yaşama hakkına sahip ama sadece hakkına, yaşama değil... Günümüzün şirinlik muskası sosyal sorumluluk denen o koca koca fonlar neden var, sistemin dişlileri arasında cılkı çıkmışları açlık sınırında da olsa hayatta tutmak, iyiliksever bir maskenin ardında bir eliyle verirken diğer eliyle alarak posasından da yararlanmak için değil mi?

Ya da bu cümle acaba çevreci bir yaklaşımla yine mevcut sisteme kendini dizginleme, kaynakları tüketmede ölçülü olma yönünde bir uyarı mı?


Chisum : Vali Wallace bu sefer halka açık bir idam olmasına karar verdi, ibret olması için... Verilen mesaj da ölülerin bile kanundan kaçamadığı olacak!


Yoksa bu albümü bir başkaldırı, bir isyan öyküsü olarak mı okumalı?

Acaba Billy The Kid’in önderliğindeki zombi tayfası düzene başkaldıran ezilenler – serfler mi?

Chisum, düzenin ağababalarını, derebeylerini, gücü – sermayeyi – toprağı elinde bulunduranları mı simgeliyor?

Vali Wallace, ağababaların ‘düzen’ dedikleri kendi çıkarlarını korumak adına kurdukları sistemin kanunlarının uygulayıcısı seçilmişler olabilir mi? O nasıl bir düzendir ki insanları sadece hayattayken bağlamakla yetinmemekte, ölüyken bile kendine karşı sorumlu hale getirmektedir?

Patrick Garrett ve John Poe içinse küçük menfaatleri uğruna düzenin gerektirdiği cezalandırıcılığı - kötü çocukluğu üstlenen taşeronlar desek olur mu? Böyle tipler güce taparlar, kim güçlüyse onun kucağında olmayı severler. Nitekim yaşadığı onca gelgitlere rağmen Patrick Garrett da o küçük ısırığa kadar tekrar tekrar güçlü tarafın yanında durmakta, onun direktiflerine uygun piyonluğu kabul etmektedir. Gerçekten taraf değiştirmesi ve isyanı ise sınıf değiştirdiği, serflerin arasına katıldığı an başlamaktadır...


Miguel : O zaman neden ölüler hayata dönüyor?

Billy The Kid : Belki dünyanın sonu Miguel... Ya da yeni bir başlangıç... Ya da sadece Tanrı’nın espri anlayışı...



Yüzlerce paneli geçtikten sonra beni ilk düşündüren sayfa Billy The Kid ve Miguel arasında geçen bu konuşmanın karelerinin bulunduğu sayfa oldu. İster kıyamet, ister mahşer, ister daha havalı olacak şekilde armageddon, artık nasıl adlandırmak isterseniz, tek tanrılı dinlerin tamamının bahsettiği o topyekün dirilişte, herkesin jargona göre aslında birer zombi olacağını farkettim ilk defa...

Hayattan kopmak, gerçekliği bir an için unutup hayallere dalmak için reçeteme yazdığım çizgiromanların sayfaları beni böyle noktalara taşıyorsa bir sorun olmasından kuşku duyarım. Alt metin bulacağım diye çizgiroman okuyamaz olmuşum. Oysa otur, ilk defa karşılaştığın bir kurgunun, vahşi batıya taşınan ‘Ölülerin Şafağı’nın tadını çıkar değil mi... Ama yok! Peşisıra deney babında yeni çıkan Zembla’yı okuyacağım. O sayfalardan da alt metin çıkarabilmeyi başarabilirsem hayallerimi kaybettiğim o geri dönülmez noktada olduğumun yasını tutmaya başlayabilirim artık...

Bu arada yazar Roberto Recchioni şu yazdıklarımı okusa kesin 'Adama bak, ne anlamlar çıkarmış şu kitaptan...' der o da ayrı :)




Yorumlar

  1. Şeytan tüyü olmaya görsün, zombi de olsun hatunlar sıraya geçiyor.

    YanıtlaSil
  2. İyi aile çocuklarının o tüyü yolunmuş mudur nedir bilmem ama nedense bir erkeğin özünde pis(ç)lik varsa kaçınılmaz bir şekilde şeytan tüyü de olur...

    YanıtlaSil
  3. Ölmeyen testesteron da denilebilir:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama hakikaten öyle sayın kalidor :)

      Okumadıysan farklı bir tat babında önerebilirim...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Cassandra Nova: İlk Düşman