tag:blogger.com,1999:blog-17603609694499015772024-02-21T16:37:12.454+03:00Pizagor ve Deli Saçmaları!Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.comBlogger519125tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-71906221824898392982022-04-07T10:54:00.002+03:002022-07-29T16:02:34.610+03:00From Hell<span style="font-family: verdana;">‘Cehennemden Gelen’i okuyorum’ dediğimde çizgiromancı bir dostumuzun ağzından kaçtı; ‘Çevirmeninden sonra herhalde tamamını okuyan ilk sen oldun’ diye. Ne kadar yerinde bir tespit, ne itiraf! Hadi ben kendimi biliyorum; çizgiroman olsun, kitap olsun, alıp da yıllar yıllar sonra okuyan bir insanım, bibliyomanlığın psikolojik rahatsızlık olarak halihazırda tanımlanmış bir evresindeyim ama çevremdeki çizgiromanseverlerden edindiğim izlenim de farklı değil. Mevzubahis ‘From Hell’ ise okur tepkisinin albümün rafta güzel, kucakta yük olduğu...</span><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQVwXb9_OwDlHQ61nGK2mCaKqYS1GA9XGRuNZnJms2jUHvGU3sLzaLXMoZoyH2eshRf3rCW1LRi8BvOXmgZCsekGlXNzkj2123y_mem6SsSlTizFldTmHcM0jPQHTJdJyPqB5aVgwOFEFHLe4G7fnUtvcAhxx4c27GsIQpWVN6LU3_bqe32I2_iPz4/s1397/520_From%20Hell_1.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1397" data-original-width="863" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQVwXb9_OwDlHQ61nGK2mCaKqYS1GA9XGRuNZnJms2jUHvGU3sLzaLXMoZoyH2eshRf3rCW1LRi8BvOXmgZCsekGlXNzkj2123y_mem6SsSlTizFldTmHcM0jPQHTJdJyPqB5aVgwOFEFHLe4G7fnUtvcAhxx4c27GsIQpWVN6LU3_bqe32I2_iPz4/w397-h640/520_From%20Hell_1.jpeg" width="397" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;"><br /></span><div><span style="font-family: verdana;">Hacmiyle insanı korkutan bir albüm ‘From Hell’. Adeta engelli bir koşu parkuru. Ama öyle 100 metre engelli gibi değil de engelli maraton koşusu gibi. Caydırıcı. İlk engel olan hacmini gözünüz kesti, üstesinden gelirim diyerek elinize alıp, adet olduğu üzere sayfalarını şöyle bir karıştırdığınızda karşınıza çıkan karanlık, karışık, kirli Eddie Campbell panelleri parkurdaki ikinci ciddi engel. Hadi diyelim bunu da aştınız, balon yazılarının özgün fontuna takılıp tökezleyebilirsiniz. Bunu da geçebilirsiniz ama rahatlayamazsınız çünkü kitabın son bölümlerinden birisi, ki kırk sayfa kadar, düzyazıya, her sayfada üç sütunluk açıklamalara ayrılmış; gördüğünüz anda ‘şimdi hikayeyi anlamak için bunu da mı okumak gerekecek’ diyerek vazgeçmeniz olası. Diyelim bu da sizi caydırmadı, hikayenin açılışındaki ilk birkaç bölüm, özellikle de dördüncü bölümdeki Londra turu, kitabı o noktada bir köşeye bırakıp, okumayı uygun bir zamana ertelemeyi teşvik edici...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Ama yine de bu engelleri aşma azmini hak ediyor ‘Cehennemden Gelen’. Zorlu birkaç bölümden sonra anlatım açılıyor. Moore’un bazı abartılı açılımları olmasa belki 19. yüzyılın kapkaranlık bir bölgesinin daha da karanlık bir döneminin ruhunu daha daha yakalayacak gibi ama sanatçının kendisini eleştirmek aforoz nedeni. Bence o hezeyanlar farklı şekillerde resmedilseydi, farklı taraflara meyletseydi daha güzel olacaktı. Bir ihtimal de benim anlayamamış olmam tabi ki, malum zor bir tarafı var yazarın...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Baskıyla ilgili birkaç serzenişim olacak; eser miktarda, yerleri karışan balonlar ve yazım yanlışları var. Karakarga için olağan bir durum ama Flaneur’ün özenle birlikte anılan ismi nedeniyle göze batıyor. Ama esas sıkıntı selefon hataları; satın aldığımda böyle olmadığına da emin olduğum selefon katları. Bu kadar değerli bir kitabın bu şekilde saklanacak olması ciddi ciddi can sıkıcı...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj39GVvu9ncMriLZ8TGzV_w3Y71fMEgXNYE5wngKD60k0K_O1eLpVvQPkP8V-WHqebqktOyVS_OMIGEqKplYy67bM6w00vLSF2lDB50xcQ9tab84WfhhxFSfIe8rCaF2bTf2L3GHbeIU90C-6wYTGLGZa_dTvIPP-dMnevOKsGI0BWnFnllHUT4fwoI/s1069/520_From%20Hell_2.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1069" data-original-width="648" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj39GVvu9ncMriLZ8TGzV_w3Y71fMEgXNYE5wngKD60k0K_O1eLpVvQPkP8V-WHqebqktOyVS_OMIGEqKplYy67bM6w00vLSF2lDB50xcQ9tab84WfhhxFSfIe8rCaF2bTf2L3GHbeIU90C-6wYTGLGZa_dTvIPP-dMnevOKsGI0BWnFnllHUT4fwoI/w388-h640/520_From%20Hell_2.jpeg" width="388" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Acaba diyorum, Türkçe çizgiroman yayın tarihimizde ‘From Hell’ kadar heyecanla, alkışlarla beklenip de okumak için asla sırası gelmeyen başka bir çizgiroman daha oldu mu? Ama beklemesin, o koca cilt raftan insin artık. İçi kapağından çok daha güzel, inanın...</span></div></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div>Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-48220809382825213482021-11-17T12:08:00.001+03:002022-03-28T08:55:23.227+03:00Yılların Mirası, Çakışan Patikalar, Çatışan Yazarlar...<div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><span style="font-family: verdana;">J. Michael Straczynski ve Dan Slott...</span><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Ortak noktaları her ikisinin de hem Spider-man, hem de Fantastic Four serilerinde yazar koltuğunda oturmuş olmaları...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Straczynski, Amazing Spider-man’ın belki de en tartışmalı ve uzunca bir döneminin yazarı, karaktere bambaşka bir derinlik kazandıran kişi. Slott ise yine çoook çok yıllar boyu sevgili duvar sürüngenimizin hikayelerinin tasarımcısı. Ve kesinlikle tarz olarak birbirlerinden apayrı noktalarda duran yaratıcılar...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGqALduafdxUGwVBkqJqxpXGbawH7AYk6TLB42Dc0r5q-BhmOaBOS6hOR3F2SyRgGvhlUVrr_Zliqr7csjRT3k4RxIxDYC16WI1QkSQuv8S_GmwdD9yMRttRxuPA6cUZPKKmdKEyT17bU/s2048/519_Fantastic+Four%2523527.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1326" height="644" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGqALduafdxUGwVBkqJqxpXGbawH7AYk6TLB42Dc0r5q-BhmOaBOS6hOR3F2SyRgGvhlUVrr_Zliqr7csjRT3k4RxIxDYC16WI1QkSQuv8S_GmwdD9yMRttRxuPA6cUZPKKmdKEyT17bU/w417-h644/519_Fantastic+Four%2523527.jpg" width="417" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Lakin bu sefer mevzumuz Fantastic Four...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Straczynski, 2005 – 2006 yılları gibi, kısa bir süreliğine Fantastic Four yazarlığını üstlenirken Slott, derininde nedeninin film haklarının Fox’ta olması sebebiyle - yüzeysel olarak ise bambaşka sebeplere bağlanarak çizgi hikayeleri de durdurulan, Marvel evreninin sacayaklarından biri olan serinin 2018 yılında yeniden raflara çıkmasıyla birlikte direksiyona geçiyor...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Ve ilginçtir her ikisi de hikayelerinde aynı noktaya ateş ediyor; karakterlerin güçlerini kazandığı uzay seyahati ve herşeyin müsebbibi kozmik ışınlar...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Straczynski’inin hikayesi bir ‘soru’nun etrafında şekilleniyor aslında: Her şeyiyle aynı şartlarda, aynı ortamda, aynı uzay aracında, aynı korunma(sızlık) seviyesinde bulunup da kozmik ışınlara maruz kalan dört insan neden apayrı güçler edinmiş olabilir? Kolay yanıt olarak ve olanca hayalgücü kıtlığıyla DNA ve gen diziliminde o şahsa özel farklılaşma derdim (ki zaten bu yüzden yazar da olamam sanırım 😊 ) ama Straczynski bu sorunun yanıtını bambaşka bir noktaya bağlıyor...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">527. fasikülle başlayan ilk Straczynski hikayesi 532. sayıyla sonlanırken, kendi gezegeninde, tüm evrenin ve yaratımın ardındaki nedeni aradığı ve bulduklarıyla, anlattıklarıyla, savunduklarıyla toplumunun genel inancıyla ters düştüğü için bir sapkın, bir heretik olarak etiketlenen ve hakkında ‘görüldüğü yerde tiz kafası vurula’ hükmü verilen, kaçarken de laboratuvarında kazara evrenle bütünleşmiş Entity karakterine dönüşen bir uzaylının kozmik ışınları bir haberleşme yöntemi olarak kullandığını ve bu şekilde kendisi gibi mutlak gerçeğin peşinde olan diğer akıllı canlılarla iletişime geçmek istediğini öğreniriz. Ve bir de oldukça karmaşık bir olay örgüsüyle, varoluşun öncesine, mutlak yokluğa giden Richards’ın ve Entity’nin, bünyelerinde barındırdıkları derin - kesif ‘neden’ sorusu ve merakla Big Bang’i başlatan motorlar olduklarını (Tanrı???) ve kozmik ışınların Reed, Sue, Ben ve Johnny’ye güçlerini kazandırırken bu güçlerin kapsamını aslında Reed’in her birinin özgün karakterine uygun olmasını sağladığını...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_S78VW4RG3-diKuSma8Kf-IMCuxSrHdSY9016ETJwQfEzwazt2FN0r6kRQvCQRtk1Xaca4xwdZndbRQVGmNI-bQ2cotErCeYVw6INRng64k6VYEU_egZPnEvN5WtE1U6BolirBvKrhaE/s1537/519_Fantastic_Four_Vol_6_14.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1537" data-original-width="1000" height="651" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_S78VW4RG3-diKuSma8Kf-IMCuxSrHdSY9016ETJwQfEzwazt2FN0r6kRQvCQRtk1Xaca4xwdZndbRQVGmNI-bQ2cotErCeYVw6INRng64k6VYEU_egZPnEvN5WtE1U6BolirBvKrhaE/w423-h651/519_Fantastic_Four_Vol_6_14.jpg" width="423" /></a></div><br /><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Slott ise ‘Point of Origin’ hikayesinde yine aynı anı merkezine alarak, Fantasic Four’a güçlerini kazandıran kozmik ışınların arkasında bambaşka bir niyet olduğunu anlatıyordu. Dörtlünün çıktığı uzay yolculuğunun varış noktası olan Spyre gezegenin sakini olan Revos bu karşılaşmanın önüne geçmek için dostlarımızın uzay gemisini kozmik ışınlara maruz bırakıp yolculuklarını dünyaya zorunlu bir inişle noktalandırıyordu. Ve böylece Fantastic Four'un arkasındaki esas yaratıcı güç on yıllar sonra ortaya çıkıyordu...</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">İki yazardan aynı ana odaklanan iki ayrı hikaye. Birbirleriyle çelişiyor mu yoksa birbirlerini tamamlıyor mu?</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Sanki her ikisi de😊</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Gün gelir de bir başka yazar, atıyorum Tom Taylor yazar koltuğuna oturur da aynı kilit anı bambaşka bir noktaya taşır mı acaba?</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">KESİN 😋</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div>Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-7881418153382088542021-08-19T08:46:00.001+03:002021-08-19T08:49:39.331+03:00Bizde hata olur Tex'de olmaz!<p><span style="font-family: verdana;"> </span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-OIRhRpKTGtw-lSIidUykxMz0qoD1rjWtx5DjZNtiQ-iyewb5WnW_xVg9wmGi5BsI9jL0hGnPQQakGo64KGtd98650wbclottRQfXH9o3gKXW2Kn65IQWg_map2JjUHVeb7ncBqvED2I/s1291/518_TexWiller.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: verdana;"><img border="0" data-original-height="1199" data-original-width="1291" height="421" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-OIRhRpKTGtw-lSIidUykxMz0qoD1rjWtx5DjZNtiQ-iyewb5WnW_xVg9wmGi5BsI9jL0hGnPQQakGo64KGtd98650wbclottRQfXH9o3gKXW2Kn65IQWg_map2JjUHVeb7ncBqvED2I/w454-h421/518_TexWiller.jpg" width="454" /></span></a></div><span style="font-family: verdana;"><br /></span><p></p><p><span style="font-family: verdana;">Böyle de mükemmel ve muhteşem ve kusursuz ve olağanüstü ve muazzam bir zat-ı muhteremdir Tex Willer 😊</span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;"><i>Görsel, Çizgi Düşler'den çıkan Tex Willer serisinin üçüncü sayısından alınmıştır.</i></span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p>Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-26569703503810300462021-02-21T10:43:00.003+03:002021-02-21T10:46:52.023+03:00Yeniden büyük güç, yeniden büyük sorumluluk...<span style="font-family: verdana;"><br /> Ben Amca'dan Peter'a, oradan da bizlere yadigar kalan 'Büyük güç büyük sorumluluk getirir!' lafı Marvel evreninde çapını genişletmeye devam etmiş (konuyla ilgili diğer yazılar <a href="http://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2014/06/buyuk-guc-buyuk-sorumluluk.html" target="_blank">şurada</a> ve <a href="http://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2016/02/yine-buyuk-guc-yine-buyuk-sorumluluk.html" target="_blank">şurada</a>), Hulk'a kadar varmış...<br /><br />Örümcek Adam sayılarının içerisinde dolgu olarak yer alan Hulk sayfalarında, kuvvetle muhtemel çevirmenin ve dükkanın esas sahibinin etkisiyle bu mottoya Hulk'ın ağzından denk gelmek, kervana Hulk'ın da katıldığını görmek aslında o kadar da şaşırtıcı olmamalı 😉</span><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjE8_QCF7chsI-58-X8-Rcq6CU3R2fP9FBXvVb3Wte1oFroObu9jg5oDKgUu-dZL5iacRyLobNaJ-XE7GX_zWJ9mfDJNStNI1NNfWgNAQ2Y3WZMV1xNlULkiapuZdtO_l7BKDITcy7WnzQ/s2048/_Hulk_B%25C3%25BCy%25C3%25BCkG%25C3%25BC%25C3%25A7.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: verdana;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1749" height="620" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjE8_QCF7chsI-58-X8-Rcq6CU3R2fP9FBXvVb3Wte1oFroObu9jg5oDKgUu-dZL5iacRyLobNaJ-XE7GX_zWJ9mfDJNStNI1NNfWgNAQ2Y3WZMV1xNlULkiapuZdtO_l7BKDITcy7WnzQ/w530-h620/_Hulk_B%25C3%25BCy%25C3%25BCkG%25C3%25BC%25C3%25A7.jpg" width="530" /></span></a></div><span style="font-family: verdana;"><br /></span><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div>Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-20541352316036573422021-01-21T15:29:00.003+03:002021-01-21T15:37:24.101+03:00İki Yol Var Demiştim...<div><br /></div>Büyülü Rüzgar’ın hikayesinin henüz başları... Poe ile yeni tanışılmış, kolundan tutulup 'Lakota'ların kampına getirilmiş. Beklenileceği gibi Poe da ortamının bu köklü değişimine henüz adapte olamamış bir halde, muhtemelen içini kemiren bir kuşku ve onunla birlikte bir alıp başını, arkasına bakmadan kaçıp gitme düşüncesi söz konusu. Ned de Poe'nun mental rahatsızlığının, hazırlıksızlığının farkında ve mevzuyu dile getirdiğinde, Topal At o her zamanki bilgeliğini, müthiş bir gelecek vizyonuyla konuşturuyor...<div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMQPDnrnmhQWHaONqbOCsG7ETrFZqGmQfZJqxOyrwjYbG-cZK9Do0RWpmpbPKHLk6UZAKj_I4HJIs4v55zVIrrkXnKmTcqYVdNsAFCA4xpfQ_k3O2GUTWDTAy7bm-JRhcXwZo2GJPD3fU/s2517/516_B%25C3%25BCy%25C3%25BCl%25C3%25BC+R%25C3%25BCzgar.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1249" data-original-width="2517" height="314" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMQPDnrnmhQWHaONqbOCsG7ETrFZqGmQfZJqxOyrwjYbG-cZK9Do0RWpmpbPKHLk6UZAKj_I4HJIs4v55zVIrrkXnKmTcqYVdNsAFCA4xpfQ_k3O2GUTWDTAy7bm-JRhcXwZo2GJPD3fU/w632-h314/516_B%25C3%25BCy%25C3%25BCl%25C3%25BC+R%25C3%25BCzgar.jpg" width="632" /></a></div><br /><div>Tabi ki bugünden bakarak 150 yıl öncesinden bir Kızılderili bilgesinin sesi olmak kolay, bu serzenişe asla bir itirazım olmaz 😉</div><div><div><br /><br /><div><div><p class="MsoNormal"><o:p></o:p></p></div></div></div></div></div>Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-55464911371377382902020-11-25T11:14:00.008+03:002020-11-27T08:53:16.580+03:00İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Dup Dup Çedene<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbomLJQGgBEm7ehAYyJqxy4sZ4MuvtgoCHV1vU5mrRzuUn3CjSeI6-rDGpBWB3FFnFhLd12_-oJorHa9dNMKjv7uA0o8xvfUqEZI5foarASDkrqywWJzYuPdOboQ19vKMzaPbLJ4EVorw/s739/515_Dup+Dup+%25C3%2587edene_1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="739" data-original-width="627" height="548" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbomLJQGgBEm7ehAYyJqxy4sZ4MuvtgoCHV1vU5mrRzuUn3CjSeI6-rDGpBWB3FFnFhLd12_-oJorHa9dNMKjv7uA0o8xvfUqEZI5foarASDkrqywWJzYuPdOboQ19vKMzaPbLJ4EVorw/w465-h548/515_Dup+Dup+%25C3%2587edene_1.jpg" width="465" /></a></div><br /><div>Atilla Atalay ve Sıdıka müstesna kişiler nazarımda. İlişkimiz, yılların ister istemez ayırdığı ve araya bir soğukluk girdiği farz edilen ama tekrar karşılaşıldığında küskünlüklerin, karşılıklı suçlamaların yaşanmadığı, unutuluşların sorgulanmadığı, kaldığı yerden devam eden dostluklar gibi. Yirmi yıl öncesinin hissiyatını yaratıp yaratamayacağının ürkekliğiyle bir türlü elime alamadığım, kitaplığımdaki taa Telos dönemi baskılarının bir denemesiydi birkaç ay önceki ‘Sıdıka’ yeniden okuması. Hayal kırıklığı yoktu. Genç bana nasıl hitap ettiyse olgunluğuma da o kadar iyi gelmişti...</div><div><br /></div><div>Sonra ikincisi geldi; DUP DUP ÇEDENE. Berserk’in ‘sert’ içeriği nedeniyle artık raflarda olamayan dördüncü sayısının peşinde kendimi karşısında bulduğum, sahaf rafından beş liraya çekip çıkardığım bir kitap. Hiç beklenmedik. Tamamen plansız. İlkinden sonra bu yeni kitaba daha bir hevesliyim sanki. Okuyorum. Gerçi benimki pek de okuma gibi değil, o kadar keyifli gidiyor ki hikayeleri tüketmek için zamana karşı bir yarış adeta. Formül yine aynı, gülmece ve hüzün bir arada; tıpkı o hala severek izlediğim ve ‘zamansız’ olarak nitelediğim Ertem Eğilmez filmleri gibi. Sanırım mizahın ve hüznün kararında birlikteliği bu beğenimin sırrı. Samim Saka şebekliğinde onlarca hikayenin ardarda okunmasının sıkması kadar sadece yürek burkanlardan oluşması da yorardı okuru...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSmpBoELZpi1uok-30mwZPUx5JO80TPJRBVhPYVqe8TGzyT8gGYbcMx52EwKxFNFWEDPTsjq9dEc8HPDj7qNXDBA1vuqEbfBpjYYC-3a4EXizjqB8Qn2RdbEzANbUee_CAhTT-Apx3ihw/s598/515_Dup+Dup+%25C3%2587edene_2.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="598" data-original-width="444" height="537" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSmpBoELZpi1uok-30mwZPUx5JO80TPJRBVhPYVqe8TGzyT8gGYbcMx52EwKxFNFWEDPTsjq9dEc8HPDj7qNXDBA1vuqEbfBpjYYC-3a4EXizjqB8Qn2RdbEzANbUee_CAhTT-Apx3ihw/w399-h537/515_Dup+Dup+%25C3%2587edene_2.png" width="399" /></a></div><br /><div>DUP DUP ÇEDENE’den kendime aldığım bir kaç not da var. Sıdıka’nın ‘dördüncü duvar’ı yıkmış bir karakter olduğunu Kenar’ın da dahil olduğu ‘Sanal Baba’ hikayesiyle öğrendim...</div><div><br /></div><div><i>- Alo Sıdıka. Benim sevgilim, Kenar. Cep telefonumun kartını değiştirdim de onu söylüycektim. Yeni numaramı veriyorum Sıdıka, yazsana. Yaz bi kenara. Yaz kızım.</i></div><div><i>- Mute.. Kes sesini Kenar. Zaten moralim bozuk...</i></div><div><i>- Moralin mi bozuk? Nen var Sıdıka.. Nen kızım...</i></div><div><i>- Lan sözde beni adım adım takip ediyosun. Geçen haftaki HBR Maymun’u okumadın mı sen. Hani benim bi tane sanal bebeğim vardı...</i></div><div><i>- HBR Maymun mu? Yoo... Eskiden bi tek Gırgır okurdum Sıdıka ama dağılınca bıraktım. Mizah dergisi okumuyorum artık.</i></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Samim Saka’nın tiradını da illa hatırlanması gerekenler arasına katıyorum; ‘Yaz Aşkı’ isimli hikayeden...</div><div><br /></div><div><i>- Bak Sıdıka, bir aşk cinayetinin arefesindeyim. Sevgilimi onun sevgilisini ve kendimi, yalnızca sevgilimi, yalnızca kendimi, yahut sadece sevgilimin sevgilisini, sevgilimle onun sevgilisini, kendimle sevgilimi veya kendimle sevgilimin sevgilisini öldürmek üzerine altı ayrı cinayet tasarım var. Şimdi gereksiz yere kızkardeş alternatifini de sokmayalım araya. Kafam karışacak.</i></div><div><br /></div><div><br /></div><div>İçinden geçen çizgiroman kırıntıları ise ‘Sanal Anne’ hikayesinde karşıma çıktı...</div><div><br /></div><div><i>- Aman onların da alayı manyak. Daha alırkenden biliyolar bakamiycaklarını yine de alıyolar. Sorumluluk geliştiriyomuş, peh... İnsanda biraz sorumluluk olsa bakamiycağı bebeği almaz. Kız, ormandaki ayılara tamagotçi versen onlar bile daha iyi bakarlar vallahi.</i></div><div><i>- Orası öyle tabi. Bugün, Tarzan’ı maymunların; Tarkan’ı ise kurtların büyüttüğünü unutmamak lazım. Ayıların bakıp büyüttüğü bir sanal bebek kimbilir nasıl olur. İlahi kız anne. İhihi... Ne tuhaf bi örnek verdin. Nerden de geldi aklına. Ahu hu...</i></div><div><br /></div><div><br /></div>Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-26908730908795075282020-11-17T17:18:00.004+03:002021-08-04T16:41:11.698+03:00Kaybolan O Günler...<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh23xN77yt91_WeHAd9rHeq_nneNgHDyR9vfpaQakS4Zm4f7ybrikoUv-5HMPSncURWZm985nIqwphLtE0q0Z5R5XnXEbUjqOAOH1nJCOL0nKJSKqLU9cIxXdcJb56YZsglbsGkvOvNQdw/s512/Kaybolan+O+G%25C3%25BCnler_1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: courier;"><img border="0" data-original-height="255" data-original-width="512" height="292" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh23xN77yt91_WeHAd9rHeq_nneNgHDyR9vfpaQakS4Zm4f7ybrikoUv-5HMPSncURWZm985nIqwphLtE0q0Z5R5XnXEbUjqOAOH1nJCOL0nKJSKqLU9cIxXdcJb56YZsglbsGkvOvNQdw/w586-h292/Kaybolan+O+G%25C3%25BCnler_1.jpg" width="586" /></span></a></div><div><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><span style="font-family: courier;">Uzun uzadıya yazmak, ballandıra ballandıra paylaşmak, bu sürecin zahmetine girmek zor ve gereksiz geliyor artık. Elli kişinin tıklayacağı – yirmi kişinin ‘scroll down’ yaparken göz ucuyla görsellerine bakacağı – beş kişininse sabredip sonuna kadar okuyacağı ve kimsenin tepki vermeyeceği uzunca bir yazı için saatlerini harcamanın makul bir yanı yok. O yüzden bir vakittir vazgeçmiştim bu israftan. Sanal ortamın her türlüsünü twitter tadında – karakter sayısı sınırlı olarak – yaşıyorum bir süredir, ‘Whatsapp’taki sohbet gruplarında bile. ‘Layk’lanmak peşindeki bir yeniyetmenin serzenişi değil bu. 'Kitle beni anlayamıyor!' ukalalığında ‘bir bilen’ ise hiç değilim, oldum olası nefret ettiğim ve oldum olası buna öykünenlerle dalaştığım bir psiko-kabadayılık rolüdür ‘bir bilen’lik. Oysa ki gayem gayet basit; ben birşey yazayım, birisi yanlışsın desin, bir diğeri şuna da baktın mı peki diye yorumu yapıştırsın, pası kanatlara taşısın, orta alanda düğümlenmiş oyunu açsın. Tatlı tatlı konuşalım, dertleşelim, derinleşelim. Ama malum, vakit yok, değil yazmaya, okumaya bile. Çağımızın gereksinimi de, 'fikrini olabildiğince yalın ve kısa bir şekilde' aktarabilmek. Sana ayrılan süreyi azıcık aşma imkanın yok. Bunun ayırdına vardıktan sonra da birşeyler karalamak için uzun saatlerini ayırma arzusu ortadan kalkıyor...</span></div><div><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><div><span style="font-family: courier;">Lakin 'büyük lokma – büyük söz' tezatını gerçeklemek için ezber bozan bir durum da oluyor illaki. Bir kitap okuyorum ve sonrasında cümleler istemsizce dökülmeye başlıyor. Kitabın adı ‘Kaybolan O Günler’. Kapak iddiasız, çizimler de hakeza. Ama anlattığı hikaye muazzam. Sıradan kapak ve albenisiz çizgisi, kozmetik nedenler arayan acımasız 'satın almadan eleme' süzgecime takılmış ki raflara çıkışından iki sene sonrası, tavsiyeler üzerine alınmış bu kitap, bekletilmeden akşamına soluksuz okunmuş ve de sonrasında duygusal olarak dağılınmış...</span></div><div><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivwoV0FCZe_vSTv_lHj2gbcV6qvO3_JRJlNzhr82jIVp9wKwPz74scBGH_TdZ0Gw8ZjdS0W27_gdNqRm_4wP4c0DpQJuwHux4tYyZILcZZc9CihodBHsch-lqCJBwqiQbptBHcTzfNOfA/s800/Kaybolan+O+G%25C3%25BCnler_2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: courier;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="583" height="494" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivwoV0FCZe_vSTv_lHj2gbcV6qvO3_JRJlNzhr82jIVp9wKwPz74scBGH_TdZ0Gw8ZjdS0W27_gdNqRm_4wP4c0DpQJuwHux4tYyZILcZZc9CihodBHsch-lqCJBwqiQbptBHcTzfNOfA/w360-h494/Kaybolan+O+G%25C3%25BCnler_2.jpg" width="360" /></span></a></div><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><div><span style="font-family: courier;">Ama lanet olası mühendis tarafım; duygu yoğunluğumu bozan, verilenle yetinmeyip hayattan zevk almamı engelleyen, gerçek bu mu – tüm doğrular sana sunuluyor mu emin misin diye beynimi tırmalayan kısmi benliğim. Bırak sorgulama işte, bak önüne; harika bir hikaye okudun, aşk – dostluk – aile, bunların varlığı ve istemdışı kayboluşu, ellerinden kayışı üzerine. Tüm bu kutsalları artan bir ivmeyle ve çaresizce yokolup giderken Lubin için gözlerin buğulandı. Kitabın son sayfalarını okurken o son gözlerinin aralayışıyla birlikte umduğun o finalin gerçekleştiğini, aşkın – dostluğun – ailenin kazandığını görmen gözlerindeki buğu yoğunluğunu arttırdı. Ve bir sayfa daha çevirdin ve o son sayfada kahroldun, dağıldın gittin. Bir sayfalık mutluluğunu elinden aldığı için diğer Lubin'i hedef tahtasına oturttun, boynuna ilmiği geçirdin. Çaldığı koskoca bir hayat, ondan geriye bıraktığı birkaç sayılı gün için söylendin, acımasızlığına acımadan giriştin diğer Lubin’in...</span></div><div><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><div><span style="font-family: courier;">Kitabın kapağını kapattıktan sonraki ilk onbeş dakikanın hissiyatı yukarıdaki satırlar. Bundan sonraysa içimdeki sorgulayıcı mühendis devreye giriyor ve şunu soruyor: Bu hikayenin diğer Lubin tarafı eksik değil mi, onun hayatı nasıldı, o neler hissediyordu, onun bağlılıkları, yitirmekten korktukları yok muydu, bunlar için mücadele etmesi mi gerekirdi yoksa ısrarcı olmayıp bırakmalı mıydı? Hikayedeki kötü adam, büyük şeytan kimdi ya da gerçekten kötü bir insan var mıydı yoksa sadece hayatta kalma mücadelesinin kaybedenine mi bile bile odaklandırılıyorduk?</span></div><div><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpax_WJO2xXg-dZBltunv7m1mg8viJjeC9079ttOj2dnnZT5T5EjMQNilqpuzz7fu5HuRcufabASXmuSVkRebTu0hIzktIWzGxqoGsUhVVev1APYm13h4ODyqdmHHrw3DJdrNIzZiK-jI/s630/Kaybolan+O+G%25C3%25BCnler_3.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: courier;"><img border="0" data-original-height="558" data-original-width="630" height="475" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpax_WJO2xXg-dZBltunv7m1mg8viJjeC9079ttOj2dnnZT5T5EjMQNilqpuzz7fu5HuRcufabASXmuSVkRebTu0hIzktIWzGxqoGsUhVVev1APYm13h4ODyqdmHHrw3DJdrNIzZiK-jI/w538-h475/Kaybolan+O+G%25C3%25BCnler_3.jpg" width="538" /></span></a></div><div><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><span style="font-family: courier;">Ve Tamara... Belki de öykünün en önemli karakteri. Tamara olmasaydı böylesine etkiler miydi acaba bu hikaye? Onlarca yıllık atlamalara rağmen her seferinde geride bıraktığın kadını – duygu yoğun ancak mutlak bağlanma olmadan yaşanan bir ilişkide – aynı aşk ve tutku yoğunluğunda bulmak masalsıydı. Hikayenin asıl fantastik tarafı buydu bana kalırsa. Tamara olmasaydı hikaye asla bu kadar vurucu, bu kadar dokunaklı olmazdı...</span></div><div><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><div><span style="font-family: courier;">Timothe Le Boucher güzel hikaye anlatmasını, okurunu duygusal bir uçuruma savurup kayalara çarpa çarpa bir serbest düşüş yaşatmasını ve bu esnada canını yakmasını bilen bir sanatçı. Kaybolan O Günler de türün mutlaka yudumlanması gerekenlerinden...</span></div><div><span style="font-family: courier;"><br /></span></div><div><br /></div>Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-58915454270091938862020-07-09T11:30:00.003+03:002020-12-22T15:15:12.861+03:00Lütfen ye, Kurban Olayım...<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Çeviride yerel motifleri ihmal etmeyelim derken azıcık abartıyor da olabilir miyiz acaba 😄</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFwzt61wkoV_SB6Dk4mP05hinenGgJnDxjVNWQWZ7GucrrK1O3OZ-fq-W9-Df_YLp6ra1zfIXadEyoz4ClorEl_wOiV0LxpoIeX_xCSGhd3LqemLLR-NDu9CYgQx5R1UYDjGyBz6ue1T8/s1600/513_Gen.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1585" data-original-width="844" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFwzt61wkoV_SB6Dk4mP05hinenGgJnDxjVNWQWZ7GucrrK1O3OZ-fq-W9-Df_YLp6ra1zfIXadEyoz4ClorEl_wOiV0LxpoIeX_xCSGhd3LqemLLR-NDu9CYgQx5R1UYDjGyBz6ue1T8/s640/513_Gen.jpg" width="339" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-3017837311567764002020-05-18T07:04:00.000+03:002020-05-20T17:15:31.592+03:00İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Sıdıka<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br />
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoApQqs_xxkTqmdgzbAwNI2Zp8-Jjt4oLNVEcqvvXz7Fj0Ml5SnjfLrPaByqtw1AgDhVXz8cKFkN3WiuD1-lKBWj6sYrWHEnOZCGx0ijD_AVLvicbgNV1_uw-vv6B00rmF3XQVl0Vn6Qw/s1600/511_S%25C4%25B1d%25C4%25B1ka.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1354" data-original-width="780" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoApQqs_xxkTqmdgzbAwNI2Zp8-Jjt4oLNVEcqvvXz7Fj0Ml5SnjfLrPaByqtw1AgDhVXz8cKFkN3WiuD1-lKBWj6sYrWHEnOZCGx0ijD_AVLvicbgNV1_uw-vv6B00rmF3XQVl0Vn6Qw/s640/511_S%25C4%25B1d%25C4%25B1ka.jpg" width="368" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-HxNswV3rGiM/Xrz3m-L1E5I/AAAAAAAAFeo/dJxYUmvMI-YTJEtrk6iUHXWGHzhLXqgfACLcBGAsYHQ/s1600/511_S%25C4%25B1d%25C4%25B1ka.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Birkaç gün önce aklıma düşürdü çizgiroman dostum sevgili Hayalkahvem. Atilla Atalay diye yazmış, son kitabından kendine dair kısacık bir anekdot aktarmıştı ve bu da Sıdıka'nın ilk sayfalarını çevirmeme giden sürecin fitilini tutuşturmuştu...</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Atilla Atalay üniversite yıllarımda kalmış bir yazar. Mizah dergilerinde 'Sıdıka' karakteriyle tanımıştım yazarı, sonra da kitaplarında o acıtan, kalp ağrıtan tarafına tanıklık etmiştim. Devamında da bir müptelalık hali hasıl olmuştu. Hemen hemen her seneye bir adet sığdırdığı o yeni kitabının hazırlık aşamasında olduğu haberinden raflardan çekip aldığım o sahiplenme </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">anına kadarki sürecini merakla takip eder olmuştum. Ki o yılların internet yoksunluğunu düşününce bu takip şimdiki gibi applikasyona birkaç kelime girmek şeklinde değildi; belirli bir seviyede merak, belirli bir düzeyde kulağı deliklik gerektiriyordu. Bazen derginin bir köşesinde kendine yer bulan bir müjde ya da gazetenin tekinin haftasonu kitap ekinde ufak bir haber peşinde koşardım...</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bulaşıcıydı bu müptelalık halim. Hatırlarım, doksanların ikinci yarısında dizi karakteri olarak ekranlara çıktığında ne Atilla Atalay'dan ne de Sıdıka'dan haberi olmayan annem benimle birlikte, gayet keyif alarak seyreder olmuştu bu diziyi. Çağının aydını, lafını esirgemeyen, çılgın, çokbilmiş, her konuda bilgi sahibi ancak entelektüel düzeyi sadece başına dert açan bu kenar mahalle kızının mizahı onu da etkilemişti. Ama hiç merak edip de okumadı kitaplarını, görsellik yeterli gelmişti ona...</span></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Daha sonra ne olduysa oldu, üniversite yıllarına yayılan beş - altı kitaplık bir birliktelikten sonra birbirimizden uzaklaştık, 'Menekşe İstasyonu' son merhabalaşmamız oldu. Belki mizah dergilerini geride bırakmam etkili oldu, belki gülmece algım değişti, belki kabuğum sertleşti, belki okulun bitişiyle birlikte hayatım iyice ciddileşti. Artık aramaz olmuştum Sıdıka'yı. Ama onyıllar sonra yeniden karşıma çıktı, hatta gayet sık karşılaşır olduk kendisiyle. Evime birkaç yüz metre ötedeki duvarından Kadıköy Karikatür Evi'ne bakarken yakalıyordum onu. Kendisini asla unutturmuyordu...</span></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpKHYdNqmZPEaUZgZbdRePfAREhxJYo00m-WPZh7lIcPnk1DX5mhujZaPrk0Ds_t8hBgKq5ggORyRL3BPSyR6piYIR-IPFwXTGEetH-bMFuLCD70Z-vfxDmEQXEylcDHy-yC6XDCvtUhI/s1600/512_S%25C4%25B1d%25C4%25B1ka_DuvarResmi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="989" data-original-width="1208" height="522" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpKHYdNqmZPEaUZgZbdRePfAREhxJYo00m-WPZh7lIcPnk1DX5mhujZaPrk0Ds_t8hBgKq5ggORyRL3BPSyR6piYIR-IPFwXTGEetH-bMFuLCD70Z-vfxDmEQXEylcDHy-yC6XDCvtUhI/s640/512_S%25C4%25B1d%25C4%25B1ka_DuvarResmi.jpg" width="640" /></a></span></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ve öyküleri birkaç gün evvel tekrar aklıma düştüğünde de tereddüt içindeydim. Dile kolay, yirmi - yirmibeş sene öncesini tarihliyordu, yirmibeş yaş daha genç halimi, köprünün altından çok sular akmasından öncesini. Yıllar sonra bir defa daha elime alsam, aynı şekilde avucunun içine alır mıydı beni; kıstırır mıydı sayfalarının arasında? Defalarca okuduğum ve her defasında beni yıkan 'Ebekulak' dağıtabilir miydi beni yeniden? Yoksa çocukluğumun Teksas'ı ve yetişkinliğimin Teksas'ı arasında yaşadığım gelgitin, karaktere ve hikayelere yaşıma bağlı yüklediğim anlamsal - algısal - düşünsel farklılıkların yarattığı o tatminsizliğin tuzağına ve kendini sorgulama durumuna düşer miydim? 'Ya ben bunda ne bulmuşum acaba?!!' der miydim içimden?</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Acaba Atilla Atalay da anılarda o hoş seda haliyle bırakılması gerekenlerden olabilir miydi?</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Değilmiş... Özellikle de o fena yürek burkanlar... Belki de düşündüğüm kadar sertleştirmemiştir beni geçen yıllar, kimbilir!</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Peki ya içinden geçen çizgiroman? Daha kapağında Latif Demirci'yle çizgiromana dokunan, mizah dergilerinde olgunlaşan bir karakterin hikayelerinde çizgiromana dair referanslar bulmak şaşırtmıyor insanı:</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>- Lan kendimi yörüngenin dışına fırlatıcam, fazlayım resmen bu gezegende... Tabiyatta her türlü pislik, milyar yılda da olsa kayboluyo ama annemin terliği asla kaybolmıycak, asla...</i></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>- Pislik deme annenin terliğine! Dokuz ay karnında taşıdı anne seni... Gezegen gevezesi çenebaz cadaloz seni. Eşşek... Kaybolmaz terlik bu... Uçar, iner adamın kafasına.</i></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>- Tamam tamam, terlikli ilah, Zagor... Sustum peki...</i></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>- Zagor deme anneye!</i></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-22941563392227795372020-05-15T12:36:00.002+03:002020-11-20T09:43:50.819+03:00Herif 😳<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">1985 senesinden kalma ROM'larımı okurken karşıma çıkan bir panel...</span></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Galactus'un üstten bakan, ziyadesiyle elit, karşısındakinin kendisini böcek gibi hissetmesine neden olan tavır ve söylemine taban tabana zıt bir konuşma balonu...</span></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqKzdZwAy-zFPih8A_OlWYUkn0wclvZ0JfwpFv0UbXeYBmitMthS5DCRZ0xWjru2t6kxjxZm0ICfG2e3fazJUFizRj9_NUMKfv-t1mBpf1XVo7qmscbtueYBet40VeTQVDn-qJo7iFD1M/s1600/511_Galactus.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><img border="0" data-original-height="1356" data-original-width="510" height="736" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqKzdZwAy-zFPih8A_OlWYUkn0wclvZ0JfwpFv0UbXeYBmitMthS5DCRZ0xWjru2t6kxjxZm0ICfG2e3fazJUFizRj9_NUMKfv-t1mBpf1XVo7qmscbtueYBet40VeTQVDn-qJo7iFD1M/w276-h736/511_Galactus.jpg" width="276" /></span></a></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Oysa Galactus'u ucundan kıyısından azıcık dahi tanıyan çizgiroman okuru bilir ki zat-ı alileri herhangi bir aşağılık canlıya herif diyecek kadar alçalmaz, gerekiyorsa yerine bunu söylemesi için hemen oracıkta yeni bir kozmik varlık vücuda getirir...</span></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bunu da dönemin ruhuna uygun çeviriler heybemize katalım...</span></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></div>
<div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></div>
<div>
<br /></div>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-34640568003949393322020-05-06T13:56:00.002+03:002020-05-06T22:31:40.064+03:00İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Kıyamet Polisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitWaKJ5tHF14QrvasQteH4crRu012vnKP2KZAv7cdeDB4HpseGnW4fTF55AliWsB0VihHWOv-DnTeq2hfSPR6GOkW9Ru3jPom8zOvdU4d-b2k1kLocwudZQvYD-686J4Efxnf_3QPnuPA/s1600/510_K%25C4%25B1yamet+Polisi%25231.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="257" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitWaKJ5tHF14QrvasQteH4crRu012vnKP2KZAv7cdeDB4HpseGnW4fTF55AliWsB0VihHWOv-DnTeq2hfSPR6GOkW9Ru3jPom8zOvdU4d-b2k1kLocwudZQvYD-686J4Efxnf_3QPnuPA/s640/510_K%25C4%25B1yamet+Polisi%25231.jpg" width="410" /></span></a></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Kıyamet yaklaşıyor. Alegori değil bu kıyamet. Somut. Gerçek. Gününe, saatine kadar belli. Geri sayım sekmeden devam ediyor. Umut yok. Ve bu durum hikayenin arka planında kalan bir ayrıntı sadece. Sanırım ‘Kıyamet Polisi’ni ilginçleştiren de bu ayrıntıda bırakılamayacak kadar belirleyici mutlak gerçeğe 'rağmen' hali...</span><br />
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Kıyamet yaklaşıyor, Maia geliyor. İlk fark edildiğinde teğet geçeceği söylenen o koca asteroidin günler geçtikçe çarpma olasılığı yükseliyor ve bir noktada mutlaklaşıyor. Bu da bilinen dünyanın sonu demek; insanlara söylenen insanlığın yarısının çarpışmayla ve sonrasında oluşacak ne kadar süreceği kestirilemeyen karanlıkla yok olacağı. Kimin ölüp kimin hayatta kalacağı belirsiz...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Çarpışma olasılığı yükselirken insanların yönelimleri de değişiyor elbette. Kimi duada umut ararken, kimisi de dünyevi zevklerin, ertelenmişlerin peşine düşüyor. Kalan şu son birkaç ayda en masumundan en karanlığına arzularını gerçekleştirmek üzere insanlar işlerini bırakıyor, koltuklar hızla boşalıyor. Genele hakim bir boşvermişlik, bir adamsendecilik, bir gevşeklik hali söz konusu olan...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ve intihar salgın halinde yayılıyor, intihar vakaları artık sıradanlaşıyor...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ekonomi o hep söylenen dibi bu kez gerçekten görmüş ve orada kalmış. Üretim aksıyor, lojistik zincir kırıldı kırılacak, fena sendeliyor. O koca koca isimli şirketler kepenkleri indirmiş. Sosyal doku zedelenmeye, kurallar esnemeye, esnetilmeye başlamış. Yüzyılların üstüste koyduğu sosyal düzen tuğlaları yavaş yavaş parçalanıyor, genbegün kaotiğe evriliyor. Ki daha altı ay var kıyamete. O sevimsiz kucaklaşma yaklaşırken anarşinin tırmanması, sosyal dokunun tamamen çökmesi, insanın hayvanlaşması kaçınılmaz...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Henry Palace ise bu insan kaynağı kaybı esnasında devriye polislikten dedektifliğe terfi ettirilmiş, hayatı hala ‘Maia hiç yokmuşcasına’ eski ciddiyetinde yaşayan, mesleğini umursayan az sayıdaki kişiden birisi. Şöyle diyor Dedektif Palace:</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>İşimden memnundum. Hatta her şeyin değiştiği geçen yaz bile hayatımdan memnundum. Sonbaharda durumlar giderek güçleşmeye, garipleşmeye başladığında bile seviyordum işimi.</i></span><br />
<i style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Ne var ki dedektif olduğumdan beri can sıkıcı, adlandıramadığım bir öfkeyle, tatminsizlikle doluyum, tüm hayatım boyunca yapmak istediğim işi yapmaya başladım ama talihsiz, kötü bir zamana denk geldim ve hayal kırıklığına uğradım ya da ben bu iş için bir hayal kırıklığı oldum.</i><br />
<i style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Ve şimdi, bugün, en sonunda, o elektrikli duyguyu, o gıdıklanmayı, nabzımın yavaşlaması hissini yaşıyorum, vay be diyorum içimden, bu sefer oluyor galiba. Gerçekten bu sefer oluyor galiba.</i></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bu sefer oluyor dediği dava ise bir fast food tuvaletinde ölü bulunan Peter Zell. İntihar salgınından payını almış gibi görünen Zell’in cinayete kurban gittiğini iddia eden ise bir tek kendisi. Herhangi bir yandaş, herhangi bir destekleyici argüman bulamadan davayı kapatmamakta direnen, adeta iğneyle kuyu kazan da kendisi...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Evet güzel hikaye, sürükleyici. Ancak tonla imla hatası, tonla yanlış kurulmuş cümle, tonla özensizlik. Mesela ne demek acaba ‘Taktik olarak kurbanını öldürüp cinayet süsü vermek’? Defalarca okuyup anlayamadığım, daha doğrusu acaba başka bir anlam barındırıyor olabilir mi diye sorguladığım bir cümle. Sofradaki nefis yemeğin üzerine konan sinek gibi kitaba karşı iştahımı kaçırıyor tüm bunlar. O kadar ilgimi çekmesine rağmen üçlemenin devamını getirmeyeceğim İthaki etiketi altında. Her ne kadar romanları kendi dilimde okumayı sevsem de bu serinin orjinalini edineceğim. Maalesef İthaki etiketiyle çıkan ve takip ettiğim birkaç seri dışında, bundan böyle bu yayıncının romanlarına uğramak gibi bir niyetim yok. Okur olarak müşkülpesentim, aradığım ucuzluk değil. Aksine işini ciddiyetle yapan ve elinden gelenin en iyisini rafa koyma gayretinde olan yayıncıları yüceltiyorum. Eğer bu bir kaynak sorunuysa üç – beş lira fazla verelim kitaba, ama o kitap dört dörtlük olsun, o aradaki fark basılmadan önceki halini düzgünce kontrol edebilecek, gerekli düzeltmeleri yapabilecek o kişiye bu çok değerli emeğinin karşılığı olarak verilsin. Kalite gelsin...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Gelelim içindeki çizgiromanlara...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEAeOrXB3xd-9KpbxokBmnMpWTp4wQRHd__mTOTarEsOX63tRYUlFVAEJ-LkI_6KeoCRhoAcuGPk3j1eu_2JP6qUEDToiYUomKUgcYj3es7fSIVesZpnCuA9Bsi4ffnhs88u362dWx1oY/s1600/510_Watchmen_Vol1_12.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1485" data-original-width="975" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEAeOrXB3xd-9KpbxokBmnMpWTp4wQRHd__mTOTarEsOX63tRYUlFVAEJ-LkI_6KeoCRhoAcuGPk3j1eu_2JP6qUEDToiYUomKUgcYj3es7fSIVesZpnCuA9Bsi4ffnhs88u362dWx1oY/s640/510_Watchmen_Vol1_12.jpg" width="418" /></a></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">
</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Kurbanın arka cebinden çıkan siyah suni deri cüzdanından öğrendiklerimi Dotseth’e anlatıyorum. Zell, ofisleri Eagle Meydanı’nı gören Water West Binası olan Merrimack Hayat ve Yangın Sigortaları’nda çalışıyormuş. Kullanılmış sinema biletlerine bakılırsa ergen maceralarından hoşlanıyormuş: Yüzüklerin Efendisi filmlerinin yeniden gösterimi, bilimkurgu dizisi Uzaktaki Soluk Işık’ın iki bölümü ve Hooksett’teki IMAX’te DC Marvel’a Karşı gösterimi.</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>---</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>‘Acaba benim için bir ismi araştırır mısın?’</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>‘Şapkam nasıl, güzel mi?’</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>‘Wilentz, hadi ama.’</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Concord Emniyet Teşkilatı’nın arşiv teknisyeni eskiden delil saklama dolabı olan otuz kırk santimetrelik kafesli bir yerdeki, çizgiromanlar ve şekerleme torbalarıyla dolu bir masada çalışıyor. Kafes teller boyunca bir sıra kancada birinci lig beysbol takımlarının şapkaları asılı. Wilentz bunların arasından kırmızı renkli Phillies şapkasını seçmiş, havalı bir biçimde başına takmış.</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>---</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>‘En sevdiğiniz kitap?’</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Kahvemden bir yudum aldım. ‘Şu sıralar Gibbon okuyorum. Roma İmparatorluğu’nun Gerileyişi ve Düşüşü.’</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>‘Evet ama,’dedi Eddes. ‘En sevdiğin kitap hangisi?’</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>‘Watchmen, seksenli yıllardan bir çizgiroman.’</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>‘Biliyorum.’</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>---</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Naomi Eddes, neyse ki ben konuşurken sadece, ‘Aaa öyle mi?’ demek dışında birşey söylemiyor. Gözleri anlattıklarımdan çok etkilenmiş gibi parlamıyor ve ‘anlamaya’ çalışmıyor. Tek yaptığı masum, tek hecelik bir ‘Aaa’ ünlemi çıkarmak.</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>‘Yani annenle baban öldürüldüğü için hayatını suçlularla mücadeleye adadın, öyle mi? Batman gibi.’</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>‘Evet,’ diyerek ona gülümsüyorum. Son börek lokmamı da kayık tabaktaki zencefilli ve yabani sarımsaklı sosa batırıyorum. ‘Batman gibi.'</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-62439013260779463402020-01-28T13:03:00.002+03:002020-02-06T13:03:55.920+03:00Sansar Diyorlardı Ona...<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJICTw2rEGdfddkVNg8WvuRkv-AMcphvWq8Hovch_-hfochXil6FUx3pqVVZZYOe3KOZdAoHhM6mAYmMsgldAiAQ7ooN3zLGrpu8b3hMjqpn1TVxWTPlPzUGgGn7CPxRtv0pYkKWQfaW8/s1600/509_Wolverine.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1135" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJICTw2rEGdfddkVNg8WvuRkv-AMcphvWq8Hovch_-hfochXil6FUx3pqVVZZYOe3KOZdAoHhM6mAYmMsgldAiAQ7ooN3zLGrpu8b3hMjqpn1TVxWTPlPzUGgGn7CPxRtv0pYkKWQfaW8/s640/509_Wolverine.jpg" width="453" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Sansar da neymiş!!! Bildiğiniz Wolverine yahu bu 😊</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-10277371171737092542020-01-24T08:44:00.002+03:002020-01-24T08:44:53.847+03:00Hunk Parçalar!!!<br />
Bilka'dan bir diğer inci:<br />
<br />
Hunk?!!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyK4f7GhoW36j4SLplAgDrQvcN7w2lu6BW12VRjxsjChUhesi3Lh7DnKP-dQdevt30Fiw1AbbT4NY2xkmW4N5eWLMTH_0OxFBBH8vJnVWGupwR6xH1Dgmq6oVP1rBiHv3ZMEOdvDCD_bM/s1600/508_Hunk.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="855" data-original-width="581" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyK4f7GhoW36j4SLplAgDrQvcN7w2lu6BW12VRjxsjChUhesi3Lh7DnKP-dQdevt30Fiw1AbbT4NY2xkmW4N5eWLMTH_0OxFBBH8vJnVWGupwR6xH1Dgmq6oVP1rBiHv3ZMEOdvDCD_bM/s640/508_Hunk.jpg" width="435" /></a></div>
<br />
Fena da olmamış hani 😋<br />
<br />
<br />
<br />Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-13953508225336452852020-01-23T09:12:00.000+03:002020-01-24T08:42:58.802+03:00Bayan Hulk 😉<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br />Quasar için Kaşar ya da Juggernaut için Deniz Fıçısı gibi örnekleriyle, özgün isimler yaratma konusunda da ayrı bir yere konumlandırılmayı hak eden Bilka’nın She-Hulk yorumu da böyle olmuş...</span><br />
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHx4KRG-LBlvD8mnJU8mdeYUOVG1tkaOHAu3qbMkp8BngOffF2onbdw2gLnavUlj2_7oX4vPsDZ1xj_OK8PgprOPIj-_onwy_YRGQj2aLK_hiyCMfrsfV2TnOOU3X5v_Abk_vGFWhul_U/s1600/507_She+Hulk.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="538" data-original-width="276" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHx4KRG-LBlvD8mnJU8mdeYUOVG1tkaOHAu3qbMkp8BngOffF2onbdw2gLnavUlj2_7oX4vPsDZ1xj_OK8PgprOPIj-_onwy_YRGQj2aLK_hiyCMfrsfV2TnOOU3X5v_Abk_vGFWhul_U/s640/507_She+Hulk.jpg" width="327" /></span></a></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<br /></div>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-88255295766121501282020-01-22T12:36:00.001+03:002020-11-20T09:39:45.916+03:00Old Boy Dönemi 'Groucho'su ve Dördüncü Duvar...<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Dylan Dog Old Boy dönemi… Müfettiş Bloch’un o hep diline pelesenk ettiği emekliliğine </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">nihayet</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">kavuşmasıyla, koltuğunu dolduran Carpenter’ın Dylan Dog’a şarlatan
gözüyle bakmasıyla birlikte kahramanımız adına olumsuzlaşan koşullarla, Xabaras’ın
yerini alan John Ghost gibi yeni karakterlerle ve değişen konjonktürle birlikte depresif, nevrotik ve değişim düşmanı Dylan Dog’un
on yıllar sonraki yeniden doğuşu...</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'Old Boy' olarak etiketlenmesiyle birlikte övgülerin de artması, Dylan Dog’a ‘şimdilik Maxi düzleminde kalmak koşuluyla da olsa’ dönmeme vesile oldu. Hikaye yapısında beklediğim - umduğum farklılaşmayı henüz deneyimleyemesem de Groucho'nun halihazırdaki absürt karakteri özelinde bambaşka bir duruma denk geldim...</span><br />
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bonelli ekolünde sadece <a href="https://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2014/08/legs-weaver-ve-dorduncu-duvar.html">Legs Weaver</a> ile sınırlı olduğunu sanıyordum ancak Groucho da dördüncü duvarı aşabilen çizgi karakterler arasına girmiş...</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM1OZ11ih1IYZxgznPPYqalMDBbgeBUw-fOKsAa6YuitUF_DUPpsysGfAzHukZP-VXdS7azivFT4aLbZMYB_xi9r6f29W2dUD2wysr9-rexnhJOunsYmj9N15MWL_OsqtEfXgwbxp9lPk/s1600/506_Groucho.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1355" data-original-width="1600" height="541" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM1OZ11ih1IYZxgznPPYqalMDBbgeBUw-fOKsAa6YuitUF_DUPpsysGfAzHukZP-VXdS7azivFT4aLbZMYB_xi9r6f29W2dUD2wysr9-rexnhJOunsYmj9N15MWL_OsqtEfXgwbxp9lPk/s640/506_Groucho.jpg" width="640" /></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Gerçi bir sonraki karede 'çizgi roman temalı şakalar yapamayacak mıyız!' minvalinde bir laf ediyor ama bence durumu kurtarmıyor bu isyan...<br /><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Görsel, Lal etiketli Dylan Dog Maxi 15. albümünde yer alan ‘Craven Road 7 Numara’ hikayesinden alınmıştır.</i></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /><br /></span></span></div>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-69774736344572201242020-01-16T22:27:00.000+03:002020-01-18T15:44:52.546+03:00Sevgim Seni Utandırdı mı?.. 😮<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br />Kayıtsız kalınamayan bir öyküdür 'Kraven's Last Hunt'. Bu çok sert psikolojik gerilim, potansiyelinden beklenildiği üzere hızlıca okurların en beğendiği Örümcek Adam hikayelerinden birine dönüşür. Yazar DeMatteis'in, hikayenin ortaya çıkışını ve evrilmesini anlatan bir de sunuş yazısı bulunur o</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">rijinal cildinde</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">. Bu yazıdan öğreniriz ki DeMatteis söz konusu kurguyu Batman ve Joker arasında geçecek şekilde tasarlar ancak fikri DC'ye kabul ettiremez. Sonrasında da mezardan yeryüzüne yolunu açan Batman değil Örümcek Adam olur.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6yMHs3xPSMH6xEMPWpfyFkLYiC5nlB97UlnnAjKuBC3dqypk97GsSEuGWV55f7pFxygT0MRQLpxFcENnoTxW2B1Qma7LoCBl8P1n8QUcHzlYi86DDOQoviJMBwnri5_jjtrqDBe1a2sc/s1600/505_KravensLastHunt.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="738" data-original-width="486" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6yMHs3xPSMH6xEMPWpfyFkLYiC5nlB97UlnnAjKuBC3dqypk97GsSEuGWV55f7pFxygT0MRQLpxFcENnoTxW2B1Qma7LoCBl8P1n8QUcHzlYi86DDOQoviJMBwnri5_jjtrqDBe1a2sc/s640/505_KravensLastHunt.jpg" width="421" /></a></span></div>
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Öyle güzel anlatılır, öyle güzel görselleştirilir ki o enfes kapağına rağmen Örümceğin mezardan çıkış panelleri kapaktan çok daha etkileyici gelir bana...</span><br />
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'Kraven's Last Hunt' macerası Bilka döneminde 'Tabut' adıyla yayımlanır. İşte bu sayfalardan efsane bir temas ve efsane bir monolog!</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM5qEoXmbASKNBgMtrDocwVnytEcfC5qEeKWD68BIiNTirirIYDZuIfHvSk7_3woV-OSB6dB285ogaMdwJVxhFMJ7D7ZjocaEJqHiegyDBSyX66_YIes-lUMtSVMO7DumkACBe9SMZlJs/s1600/505_Tabut.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1392" data-original-width="1600" height="555" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM5qEoXmbASKNBgMtrDocwVnytEcfC5qEeKWD68BIiNTirirIYDZuIfHvSk7_3woV-OSB6dB285ogaMdwJVxhFMJ7D7ZjocaEJqHiegyDBSyX66_YIes-lUMtSVMO7DumkACBe9SMZlJs/s640/505_Tabut.jpg" width="640" /></a></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">
<br />Bu paneller Bilka Örümcek Adam Süper Cilt serisinin 79. sayısında yer almaktadır. Yıllar önce tutkulu bir 'Bilkasever'in, sevgili Vega'nın, bu hikayenin 183'lük seride bulunmadığını, sadece cilt serisinde yayımlandığını söylemesiyle oldukça şaşırmış ve teyit ihtiyacı duymuştum. Yıllar sonra bir diğer Bilka sevdalısı olan Nemo önemli bir işe girişerek 183'lük seride yer alan her bir sayıdaki her bir hikayeyi, bunların orijinal fasikül referanslarını araştırıp bularak Altın Madalyon'da listeledi. Ve bu listede ne 'Tabut', ne de 'Kraven's Last Hunt' vardı...</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-83368125957660103422020-01-11T21:59:00.002+03:002020-08-11T14:28:57.482+03:00Hellingen'in Son Dönüşü<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span><br />
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Fumetti aleminin nitelikli ve derinlikli kötüsü Hellingen'in başrolde olduğu altı sayılık uzun bir hikaye beklentisi olanlar...</span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">
</span>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Kurgusunun her geçen sayıyla birlikte biraz daha keyifsizleşmesi nedeniyle seriyi 100’lü sayıların henüz başlarında bir yerlerde takip etmeyi bırakmış, sadece tavsiye edilen sayıları edinen (ki nedense bunlar hep Boselli imzalı metinler) bir okur olarak Hellingen’in geri dönüşüne denk gelecek 212. sayının geri sayımına neredeyse iki yıl önce başlamıştım, tıpkı bundan yıllar önce, ‘Kabus’un yayınlanacağı Klasik Maceralar cildindeki sabırsız bekleyişim ve günleri saymam gibi. Önyargı genelde olumsuz bir anlam taşır ama Hellingen’e karşı en olumlusundan önyargılıyım, bunu da kabul ediyorum. Efsanevi ‘Kabus’un başrolünde yer alan Hellingen’in o farklı aurasıyla her geri dönüşü bende ‘Acaba yeni bir ‘Kabus’ mu okuyacağım?’ beklentisini yaratıyor...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Gerçi şimdiye kadar kimse Sclavi olamadı ya neyse...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgS1oomezoWfvUf-OTLDrC7bfTX7SkUFoEVFBbCk0kvj1mQZi7wz14spjsxVXt4hBNB0Cmv6ReeGsuEIodxFDDBpeHgrJHNxcdxEi6jSYp-Dep1HUyYV4S6fvfkUHQhuBhKxY05vUa7Wok/s1600/504_Zagor_00.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1162" data-original-width="1491" height="498" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgS1oomezoWfvUf-OTLDrC7bfTX7SkUFoEVFBbCk0kvj1mQZi7wz14spjsxVXt4hBNB0Cmv6ReeGsuEIodxFDDBpeHgrJHNxcdxEi6jSYp-Dep1HUyYV4S6fvfkUHQhuBhKxY05vUa7Wok/s640/504_Zagor_00.jpg" width="640" /></span></a></div>
<div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Kapağında Akronluları görünce insan ister istemez Hellingen ile bağlantı kuruyor, hele bir de peşisıra gelen henüz ilk kapakta Hellingen adını görünce, Hellingen’in bir kez daha dönüyor olduğunu bilince.</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Zaten Akronlu demek Hellingen demek de değil mi! Bu ikisini hiç ayrı görmedim ki, hiç ayrı düşünmedim ki...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Şimdiye kadar...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Dolayısıyla tahminim, an itibariyle raflardaki Lal Zagor serisinin 212. ve 213. sayılarının uzun bir hikayenin ilk iki bölümü olması. Hatta tahminin çok daha ötesinde bu durum, bir kesinlik, bir mutlaklık, bir aksi düşünülemezlik hali. Bu hisle çevrilmeye başlanan 212. sayının sayfaları bir türlü Hellingen ile kesişmiyor. Ortalara yaklaşırken anlıyorum ki karşımdaki, birazdan sonlanacak kısacık bir macera. Ki bu ilk hayal kırıklığı!</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Madem öyle, Zagor adına bana sunulanla mutlu olmanın yollarına bakıyorum. Diyorum ki, en nihayetinde kilometre taşı bir sayı... 600... Dile kolay... Özel olması gereken, yayınlandığında ortalığı yıkacak bir sayı. Beklentim ve şartlanmam bu yönde. Gerçi ortalarına kadar geldiğim bu sayıda da bu seriden vazgeçişimin şifrelerinden bolca var ama acaba bir anda birşeyler değişir mi umudunu korumaktayım...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ama umut da bir yere kadar ve o yere vardığımda anlıyorum ki bu milat için fazladan yapılan tek şey sayfaların renklendirilmiş olması. Ne güzel yapmışsınız, cicili bicili olmuş olmasına da renklendirirken içeriği unutmuşsunuz. Hani nerede dalya denen bir sayıya yakışacak o unutulmayacak Zagor öyküsü?!!</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfmmlHxy-OCrTGlVgftF1wG5OVBi_VHTAu48-6JXUBQzE9Kl74iket8oj1e66CDs9aDX_u4g58RzkfeaekKfgYYx4wvKI66xAb5itXzt6EkyDYqWarnMg2AIh1v553hDS1EQUvb5kwhyphenhyphenY/s1600/504_Zagor_01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1057" data-original-width="961" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfmmlHxy-OCrTGlVgftF1wG5OVBi_VHTAu48-6JXUBQzE9Kl74iket8oj1e66CDs9aDX_u4g58RzkfeaekKfgYYx4wvKI66xAb5itXzt6EkyDYqWarnMg2AIh1v553hDS1EQUvb5kwhyphenhyphenY/s640/504_Zagor_01.jpg" width="580" /></span></a></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Elimizdeki, Jacopo Rauch metinli Ferri çizimli yukarıda örneklediğim üzere zeka yoksunu diyaloglarla taçlandırılmış zayıf bir hikaye. Lüzumsuz! Doğrudan zaman kaybı! Bu sayının günahını anca, şimdilik tek sayı olarak görünse de sonraki Hellingen'li maceraya bağlanması ve kilit önem taşıması temizler...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">213. sayı ise merak uyandırıcı bir girizgah ancak yorum yapmak için bana kalırsa çok erken. Bu uzun hikayenin bir 'saga'ya mı dönüşeceğini yoksa alalade uzun bir hikaye olarak mı kalacağını Burattini'nin sonraki sayılardaki performansı belirleyecek!</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ocak ayında raflarda olacak 214. sayı (orijinal 602) ise farklı bir öneme sahip: 2 Nisan 2016’daki vefatından önce Ferri'nin sadece bir kısmını çizebildiği son Zagor sayısı 😢</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Çizimlerin devamını Sedioli ve Verni getiriyor...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Eklenti #1</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">214. sayıyla birlikte katman katman ilerleyen bir dönüş hikayesi okumaya başladığımı düşünüyorum, hani şu parça parça olup da finalde toplanacaklardan, neden - sonuç ilişkilerini deşmeye başladığımızda her sayının ayrı bir önem kazanacağı türdekileden. Bu öyküye dair umudum devam ediyor...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Eklenti #2</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">215. sayıyı okuduktan sonra düşüncelerim olumsuza doğru meyletmeye başladı. Şu anda sırf Hellingen markası için kendimi okumaya zorunlu hissettiğim bir hale büründü öykü. Böyle bir cevher gayet alelade bir kurguya kurban veriliyor sanki. Umarım yanılırım, umarım bir sonraki sayıda şu ana kadar zemini hazırlanan şahlanışa tanık olurum...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Eklenti #3</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bir 'Kabus' bekliyordum, olmamıştı; Burattini bir Sclavi değildi. Bunun baştan kabulüyle daha hazmedilir hale gelebilirdi bu Hellingen deneyimi. Öyleyse son iki sayıya geçmek yerine baştan başlamalıydım bu 'saga'ya, hem bu ön kabulle, hem de kesintisiz bir okumanın arttırabileceği okuma keyfi ihtimaliyle...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Zagor hikayelerine çok yakışan, finale doğru giderken nihayet yükselişe geçen o mistik havanın ve çözümlemenin maalesef bir oldubittiye gelmesi, özellikle bundan hoşlanmadım bu hikayede. Oysa fena da açılmamıştı, karakterler ve kurgu detaylandırılmıştı, yakın dönem Zagor hikayelerinin vasatlığının üzerinde seyrediyordu...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Zagor'un sıkça tanıklık ettiğimiz celallenmeleri ve alayına isyan duruşu, ordunun çıkar ilişkileri bağlamında ne kadar tehlikeli işbirliklerine gidebileceği ve bu çerçevede kahramanımızın beklenildiği üzere otoriteyle çatışmaları. Bilindik Zagor kalıplarının bir tekrarıydı aslında ama o bahsetmiş olduğum 'elimizdekinin bir Sclavi metni olmadığı'nın ön kabülüyle okutuyordu kendini...</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Yine de son tahlilde söyleyebileceğim: Hellingen’in, bilmediğimi fark ettiğim geçmişini derinleştirme dışında öyle pek de akılda kalacak bir hikaye olmadı benim için...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPTKFAxYLoCKu8nPQ3n-CWxkQFCsKgO9nRwsvttUJ8cvVCxeG-i7BtlTbF8mChyphenhyphenptTS7gO-Pq5DAB2o5rOOS4ji5g005a0gUoJIxV0F5Rres5M3Avb86HU1FwH3YkCXfI41rlbuvDdEYM/s1600/504_Zagor_02.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1529" data-original-width="1600" height="610" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPTKFAxYLoCKu8nPQ3n-CWxkQFCsKgO9nRwsvttUJ8cvVCxeG-i7BtlTbF8mChyphenhyphenptTS7gO-Pq5DAB2o5rOOS4ji5g005a0gUoJIxV0F5Rres5M3Avb86HU1FwH3YkCXfI41rlbuvDdEYM/s640/504_Zagor_02.jpg" width="640" /></span></a></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ama bir de büyük bir üstattan o son Zagor paneli var ki işte o asla unutulmayacak, yadigar kalacak...</span></div>
</div>
</div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<br /></div>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-14362504259080413452020-01-08T23:26:00.001+03:002020-01-09T14:40:12.069+03:00Galyalı Hokuspokus...<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br />Bembeyaz, kocaman bir sayfa düşünüyorum. Önce bunun üzerine küçüklü büyüklü paneller yerleştiriyorum kabaca. Nasıl tercih etmeli; dört sıra paneller mi olsun yoksa üç sıra mı? Ya da sütunlara mı bölsem her biri dikine bir panel olacak şekilde... Seçenek öyle bol ki! Hangisiyle en vurucu ve akıcı çizgi anlatımı elde edebilirim acaba! Zor karar...</span><br />
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Sonra panellerin içine geliyor sıra; Açı tercihi, mekan, karakterlerin konumlandırılması, arka plan, konuşma balonlarının yerleşimi... Şimdilik hepsi gayet kabaca. Sırada hayal edilenin sketch olarak çizimi, devamında ince ince çinilenmesi, renklendirilmesi...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Tüm adımların en maharetli ellerde, en üst adanmışlıkla gerçekleştirildiğini kabul ediyorum. O kadarcık da lüksümüz olsun, en azından hayal kurarken 😉 En nihayetinde o hayali çizgiroman sayfasına erişiyorum. Eviriyorum çeviriyorum bu sayfayı, görüyorum ki bu yine Uderzo stili bir Asteriks sayfasına dönüşmüş...</span><br />
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Estetik anlayış, sayfa yerleşimi, panel tasarımı, arka plan detaylandırılması, rengin kullanımı deyince hep o isim yönlendiriyor algılarımı, kuralları o koyuyor: Albert Uderzo...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Tabii ki 'Üstad'ın bir geçiş, bir emekleme dönemi olmuştur; 'Galyalı Asteriks', 'Altın Orak' ve 'Asteriks ve Gotlar' sonrası gelen dördüncü hikaye 'Gladyatör’ ile birlikte artık tekrarlı mükemmelliğini ve çizgisini tamamen oturtur...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Asteriks, Hopdediks, Şef Toptoriks, Dertsiziks gibi karakterler bu dört sayılık süreçte hikayelerle birlikte grafik olarak ufak tefek ya da köklü değişimler yaşarken Büyücü Hokuspokus ise sadece bir hikaye içerisinde grafiksel evrim geçirir. 'Galyalı Asteriks' hikayesinde sadece yirmi sayfa içerisinde Hokuspokus, ilk sevimsiz, hatta çirkin diyebileceğimiz tasarımından yavaş yavaş değişerek nihai kalacak olan o güven veren, tonton dede görünümüne kavuşur...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="829" data-original-width="1600" height="331" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYtBGZsbAoC-OenbIckTPETlw6Ms-tfMewxnjwF-TSAs3t3jyouSW4lc_ty92ryE-RQ4MsP9Y7Gkmj9tHPD0eiwPyjWCevcJZ433a78ASgEnsu534xoBN_zbs4extAtpeWfslZ-tn1Dbk/s640/503_Hokuspokus_01.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="640" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Asterix The Gaul - 3. sayfa</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYtBGZsbAoC-OenbIckTPETlw6Ms-tfMewxnjwF-TSAs3t3jyouSW4lc_ty92ryE-RQ4MsP9Y7Gkmj9tHPD0eiwPyjWCevcJZ433a78ASgEnsu534xoBN_zbs4extAtpeWfslZ-tn1Dbk/s1600/503_Hokuspokus_01.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></a></div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1490" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLsJutDXB9JZjcp9KbXrOrsErTsL2lEwNKyi9-9by7im8uMrJ77-x-CyGPIwed_koAK6HrkXHrFIuXseGnb0aqlgo2tvoGVfnOpaw4vyRZmLspLLd8aSCWLdQU1oM8hMJkv36B9FdG7rA/s400/503_Hokuspokus_02.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="372" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Asterix The Gaul - 3. sayfa</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLsJutDXB9JZjcp9KbXrOrsErTsL2lEwNKyi9-9by7im8uMrJ77-x-CyGPIwed_koAK6HrkXHrFIuXseGnb0aqlgo2tvoGVfnOpaw4vyRZmLspLLd8aSCWLdQU1oM8hMJkv36B9FdG7rA/s1600/503_Hokuspokus_02.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></a></div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1326" data-original-width="1600" height="332" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQUvkJRv2JlFo8PT_TeDFVhyphenhyphenGugpcqUMNcxOavTvGGLQs-pOuc5tuJOYS4QyCqPZB1y0J-GArWHIfEzUSvND7snd4IuRb-ydSmjuT4LK7x_YunMImu67DH_6wwrSdo8d-ELnfcsagHMuQ/s400/503_Hokuspokus_03.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="400" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Asterix The Gaul - 13. sayfa</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQUvkJRv2JlFo8PT_TeDFVhyphenhyphenGugpcqUMNcxOavTvGGLQs-pOuc5tuJOYS4QyCqPZB1y0J-GArWHIfEzUSvND7snd4IuRb-ydSmjuT4LK7x_YunMImu67DH_6wwrSdo8d-ELnfcsagHMuQ/s1600/503_Hokuspokus_03.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></a></div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1232" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrEYHLM2p4qJKLrLQIpCYU9ZMLLfkwhI5npIM5uP1ILxwc6On0HRDgEkzA1YDLy2hpzk-V2t_L32mjfRUOUyoutuCWRYYCmB5_W6HEEn-EYIw5Yf82gj4Ymgf3PkHn_JQTF_fM2i5iuLo/s400/503_Hokuspokus_04.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="308" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Asterix The Gaul - 24. sayfa</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrEYHLM2p4qJKLrLQIpCYU9ZMLLfkwhI5npIM5uP1ILxwc6On0HRDgEkzA1YDLy2hpzk-V2t_L32mjfRUOUyoutuCWRYYCmB5_W6HEEn-EYIw5Yf82gj4Ymgf3PkHn_JQTF_fM2i5iuLo/s1600/503_Hokuspokus_04.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></a></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-46293104698873107932020-01-01T19:39:00.000+03:002020-01-01T19:41:41.637+03:002020...<br />
Sadece sağlık... Sıfır beklenti; sıfır hayal...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxqgr9W4HwndnaI_lwDUtmsWRBxzYT0cUng5IzxnF3wHFSLV35bJjdoWWTkbGQA4msGkD2V0xvunxaMaNZwwuUMSYl3qGVDSIbNaxlhs7pIpQq9cnQ0dUns_6mHWd7ClOlw8uxzQuqCqw/s1600/502_Tenten.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="923" height="471" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxqgr9W4HwndnaI_lwDUtmsWRBxzYT0cUng5IzxnF3wHFSLV35bJjdoWWTkbGQA4msGkD2V0xvunxaMaNZwwuUMSYl3qGVDSIbNaxlhs7pIpQq9cnQ0dUns_6mHWd7ClOlw8uxzQuqCqw/s640/502_Tenten.jpg" width="640" /></a></div>
<br />Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-75247201341814018082019-12-25T13:24:00.001+03:002019-12-25T19:28:57.704+03:00Mekanlarda Çizgi Karakterler...<br />
Memleketimden mekan manzaraları...<br />
<br />
Moda'da bir bar: Zeplin Pub...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_Ip3byfRAtijp7zDRFljcBUlh0odwahQBwdlGZkkiw_S18XP00fvqL3b2C502vjakBZa9egM4EJAHzSKL3XsQf7yM4yGuGPXR3uHW10f7ccvhcbbNqsReOf2-ZlpqB_Yt7Dn8KidDc3A/s1600/501_Corto+Maltese.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1450" data-original-width="1600" height="579" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_Ip3byfRAtijp7zDRFljcBUlh0odwahQBwdlGZkkiw_S18XP00fvqL3b2C502vjakBZa9egM4EJAHzSKL3XsQf7yM4yGuGPXR3uHW10f7ccvhcbbNqsReOf2-ZlpqB_Yt7Dn8KidDc3A/s640/501_Corto+Maltese.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
Acıbadem'de bir burgerci: Burgerillas...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQ16YD4z4VtuSo5eHagOcmkhWaZvMpF5W-GOxQYPto3LrLsdFY6syK2IrVUGbq9XRkaA7RKvrmgebT9yW0gRYZFfGPCrj_cO0agv_5DTkz9H9t2csPca8QJRvm862NTco-0KQNtRR8aK8/s1600/501_Joker.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="481" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQ16YD4z4VtuSo5eHagOcmkhWaZvMpF5W-GOxQYPto3LrLsdFY6syK2IrVUGbq9XRkaA7RKvrmgebT9yW0gRYZFfGPCrj_cO0agv_5DTkz9H9t2csPca8QJRvm862NTco-0KQNtRR8aK8/s640/501_Joker.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
Gezdikçe, denk geldikçe artarak devam edecek 😉<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-89562062062968301652019-12-20T13:02:00.000+03:002019-12-20T13:02:48.324+03:00Handmade!<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Örümcek Adam'ın hayalet çizerlerin insafına bırakıldığı dönemden, Peter Parker'ın harika el çizimli şu panelini buraya bırakayım...</span><br />
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsqnfolAsMWMnIwK-VTgrdtlUniVE-SzrWsKzHdlLojotB4sK_b6E9efxapYQ0RuZA3FbyGtGUJ5LpQ_D1k3LW9vK1iPWp_wS51lYijrGCBmoYIryFDPB0hEKCdLQPkHaZqzYSC_DLMZQ/s1600/500_Peter+Parker.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><img border="0" data-original-height="765" data-original-width="581" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsqnfolAsMWMnIwK-VTgrdtlUniVE-SzrWsKzHdlLojotB4sK_b6E9efxapYQ0RuZA3FbyGtGUJ5LpQ_D1k3LW9vK1iPWp_wS51lYijrGCBmoYIryFDPB0hEKCdLQPkHaZqzYSC_DLMZQ/s640/500_Peter+Parker.png" width="483" /></span></a></div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span>
<br />Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-22703873721582936312019-11-08T23:04:00.001+03:002019-11-13T10:21:23.780+03:00Çetele...<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br />
</span><br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Örümcek Adam’ın ilk öptüğü kadın kimdir diye sorsam...</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Peter Parker'ın ilk tutulduğu kız olan, Molten Man'in kızkardeşi, sonrasında Harry Osborn'un karısı olacak Liz Allen?!!</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Yoksa bir diğer lise aşkı, Daily Bugle günlerinin başlamasıyla birlikte muhabir Ned Leeds (ki ne tesadüf onun da </span>alter egosu Hob Goblin çıkacak) ile dünya evine girmeyi tercih eden Betty
Brant midir bu mühim deneyimin yaşandığı kişi?!!</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Klonuyla ya da kendine tıpatıp benzeyen kızıyla karşısına çıktığı her defasında aklını bulandıran Gwen Stacy ile yaşanmış olabilir mi o ilk?!!</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Diğer bir sarışın güzel Debbie Whitman, kendi içinde yaşadığı coşkun aşkı Peter'dan aynı düzeyde karşılık göremese de en azından o ilk öpücüğün işteş fiilinin öznelerinden biridir belki de?!!</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Peki ya iyi aile çocuğu Peter dudaklarını müstakbel karısı Mary Jane'e saklamayı tercih ettiyse?</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ya da bütün tövbeleri comics aleminin bana göre tartışmasız en hoş hatunu Felicia Hardy karşısında bozulduysa?</span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">En iddialı Örümcek Adam hayranlarının bile doğru yanıtlayamayacağını
düşündüğüm bir soru bu. Örümcek Adam’ı Bilka ile tanımaya başlayan okur için doğru yanıt bu 'zalim altılı'nın yakınından dahi geçmiyor çünkü...</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp8ScMcubYcfRkWgFYIEha1MeCWxrR4J2yzIUwFVJmrhAVqwYXky4l-ShmFkEMzJe4TpRsKIfGRPMr7lvf0AL7uiqYgkr5zpwkLq_MbutV9CzQSeL0Kp4Ya1nNWEebSThe5X6VxYj2ius/s1600/499_Bilka_%25C3%2596r%25C3%25BCmcek+Adam_02.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1529" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp8ScMcubYcfRkWgFYIEha1MeCWxrR4J2yzIUwFVJmrhAVqwYXky4l-ShmFkEMzJe4TpRsKIfGRPMr7lvf0AL7uiqYgkr5zpwkLq_MbutV9CzQSeL0Kp4Ya1nNWEebSThe5X6VxYj2ius/s400/499_Bilka_%25C3%2596r%25C3%25BCmcek+Adam_02.jpg" width="381" /></a></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bilka Örümcek Adam serisinin henüz ilk sayısında tanık olduğumuz bu ilk öpücüğe dair panellerde mekan atmosferin üst katmanları ve Helicarrier... Örümcek Adam’ın dudaklarındaki kızıl
dilber ise...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Her şey Örümcek Adam’ın genç bir kadını, Nansi Raşman’ı
serserilerden kurtarmış olduğu o gece başlamıştı. Ve o kadın yüzünden
neredeyse hayatını kaybedecekti...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Nansi Raşman bir ilkokul öğretmeni olduğunu söylemişti ancak şaşırtıcı şekilde en ileri düzeyde yakın dövüş teknikleri sergilemekteydi. Ve geçmişiyle ilgili
kendisine dahi puslu ve muğlak gelen çok şey vardı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Nansi Raşman kişiliğiyle Kara Panter arasında (Bilka
döneminden bir ayrıntıyı hatırlatmak gerekirse bu Kara Panter Wakandalı Black
Panther olmayıp aslen Black Widow’dur ve çevirideki bir azizlik sonucunda ismi Bilka literatürüne Kara Panter olarak geçmiştir) bocalayıp duruyordu genç kadın. Hala
gerçek kişiliğinden emin değildi...</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFMfu-TxhpIkHcFqn6970kFtfBQ9vI25PltKzrY_aILqBgPpbtA2CXFET-_cEviHn_MoFjZ0s3WJpyqSJ-3SHLqqSMliWwJZ6goHNQWGdDXk6z8X_z6lDKWRb5Un4dVh1T3xZZV6X2A6s/s1600/499_Bilka_%25C3%2596r%25C3%25BCmcek+Adam_01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1346" data-original-width="1152" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFMfu-TxhpIkHcFqn6970kFtfBQ9vI25PltKzrY_aILqBgPpbtA2CXFET-_cEviHn_MoFjZ0s3WJpyqSJ-3SHLqqSMliWwJZ6goHNQWGdDXk6z8X_z6lDKWRb5Un4dVh1T3xZZV6X2A6s/s400/499_Bilka_%25C3%2596r%25C3%25BCmcek+Adam_01.jpg" width="341" /></a></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Yalnız her geçen dakikayla beraber daha çok şey anımsıyordu.
Viper’ın planını keşfeden oydu. Ama Nik Furi’ye haber veremeden yakalanmıştı.
Viper neler bildiğini ve Nik’e birşey söyleyip söylemediğini anlamak istiyordu.
Sorgu günlerce sürdü. Ama o konuşmadı...</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Sonunda bir görevliyi gafil avlayarak kaçmayı başardı. Ama
bu tecrübe ona pahalıya patlamıştı. Kara Panter kişiliğini reddederken buna
kendi de inanmıştı...</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkJjVctWhVhSWiqYvM4Mwx_Y_TfWlOO7NgFkp26gbhf-fHdTZVjyS03fITd7ytjj72vrQMYyY74AI1EJggMbrLSNWabUpsQkUDxMvpKWgO_n1oEw9OfPmGuwphochKOp8N_Mqy6uNYUCU/s1600/499_Bilka_%25C3%2596r%25C3%25BCmcek+Adam_03.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="770" data-original-width="1600" height="308" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkJjVctWhVhSWiqYvM4Mwx_Y_TfWlOO7NgFkp26gbhf-fHdTZVjyS03fITd7ytjj72vrQMYyY74AI1EJggMbrLSNWabUpsQkUDxMvpKWgO_n1oEw9OfPmGuwphochKOp8N_Mqy6uNYUCU/s640/499_Bilka_%25C3%2596r%25C3%25BCmcek+Adam_03.jpg" width="640" /></a></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Nansi adında bir öğretmendi artık Natalia Romanova...<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Not: Görseller, Bilka Örümcek Adam serisinin 1. sayısından alınmıştır.</i></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-13923662582437344952019-11-07T16:48:00.000+03:002019-11-08T00:30:07.981+03:00Baybora ve Karaoğlan: Sıradışı Bir Baba - Oğul İlişkisi...<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEWgBr8P_TUEWsrwLCa1ofRzhe01pagrXefpQv-yl0KvCqoy8-QJN9GiQ566QFQ5l-iNlcCN-3WngPeBJK8MO8FdS7rNGhS02CwRucT0lohiT2nLPb412Da3Lis2-Qxbej1JMXYbYnqEs/s1600/498_Baybora_01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1035" data-original-width="1600" height="412" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEWgBr8P_TUEWsrwLCa1ofRzhe01pagrXefpQv-yl0KvCqoy8-QJN9GiQ566QFQ5l-iNlcCN-3WngPeBJK8MO8FdS7rNGhS02CwRucT0lohiT2nLPb412Da3Lis2-Qxbej1JMXYbYnqEs/s640/498_Baybora_01.jpg" width="640" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Baybora ve Karaoğlan... Özel hayatlarını Türk teamüllerine aykırı yaşayan bu iki yiğidin, baba - oğul olarak ilişkilerinin de örf - adet ya da gelenek, adına artık ne derseniz, ona uygun olduğu söylenemez. Ne babaya o bilindik boyun eğmişlik ne de sınırsız saygı kaynaklı teslimiyetçi tavır gözlemlenmez oğulda. Babada da sevgiyle birlikte oğulun söylediğine - yaptığına - karakterine gösterilen büyük saygı, bir kendi haline bırakma durumu vardır. İki arkadaş gibidirler daha çok; illaki aileye indirgeyeceksek, şartları biraz zorlayarak hadi diyeyim ki ağabey - kardeş ilişkisidir yaşadıkları. Denge ön plandadır aralarında: ne dediğim dedik - otoriter bir baba figürü ne de babayı alaşağı etmeye hevesli bir oğul; her daim ortayolcu bir tavırdır söz konusu olan. O kadar aykırıdırlar ki beraber cenk ettikleri gibi beraber zamparalık yapmışlıkları da vuku bulmuştur...</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6Wk2mX67TQC5g7LoWpiAUlM9BS3dtYuNrFb97cwNAW_wrWsXvPlUB8X5zbqnHOrvsu_pl8LeDyFl9m6kUyF9LWfTC0PDr-qbaQzb1y_j5pi5UzC2CaLMkBm12CAzuAeoIEgnBV9U6tco/s1600/498_Baybora_02.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1100" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6Wk2mX67TQC5g7LoWpiAUlM9BS3dtYuNrFb97cwNAW_wrWsXvPlUB8X5zbqnHOrvsu_pl8LeDyFl9m6kUyF9LWfTC0PDr-qbaQzb1y_j5pi5UzC2CaLMkBm12CAzuAeoIEgnBV9U6tco/s640/498_Baybora_02.jpg" width="440" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjARdmrIrsVh3A58e3Zg9td0qqRgMODmvC2dA__f3yJiipZzetUMjkkb4LCzShW4e9z8Arail3_d6eknXk_p6wMBCrPCJY7GPaKZ27_kfZhVJzMHVp9mXukzP2Di_27Hz48jobHdOispxY/s1600/498_Baybora_03.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1410" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjARdmrIrsVh3A58e3Zg9td0qqRgMODmvC2dA__f3yJiipZzetUMjkkb4LCzShW4e9z8Arail3_d6eknXk_p6wMBCrPCJY7GPaKZ27_kfZhVJzMHVp9mXukzP2Di_27Hz48jobHdOispxY/s640/498_Baybora_03.jpg" width="562" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFeZ5FoztVMvhXC2hPRrcg3GwL9gXjm9JjJnc2TEhduAZKWtzAzuo2USg0slt9rhXjuEzTWQM3Ck2ZHRKx7Lkkxp0X3wFvZfVYbadRsPliV8GMEy-ivyeT2DI0c7ttr4WNpR15C_xrZq4/s1600/498_Baybora_04.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1422" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFeZ5FoztVMvhXC2hPRrcg3GwL9gXjm9JjJnc2TEhduAZKWtzAzuo2USg0slt9rhXjuEzTWQM3Ck2ZHRKx7Lkkxp0X3wFvZfVYbadRsPliV8GMEy-ivyeT2DI0c7ttr4WNpR15C_xrZq4/s640/498_Baybora_04.jpg" width="568" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Aslında Baybora'dır bu ilişki durumunun müsebbibi de; Karaoğlan'ın daha bebekken annesinin katli sonrası Baybora'nın yerleşik olmaktan ırak havai yaşantısı gereği bakamayacağı çocuğunu köyden bir tanıdığına terk edip maceracı döngüsüne devam etmesidir. Oğluna karşı sergilediği bu affedilmez umursamazlıkla öksüz kaldığı gibi bir de gönüllü yetim bırakılan bir çocuğun belki de babayı asla affedemeyen bilinçaltı halidir Karaoğlan'daki...</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ve aslında gerçekten bir baba olamadığının farkında olan bir adamın serzenişlerini bol bol okuruz 'Kul Bakay'ın Mezarı' öyküsünde. Kendisini bey oğlu sanıp kaçıran bir hayduda o küçücük çocuğun duyduğu düşkünlükle gerçek babasına beslediği ilgiyi kıyaslayan acılı bir figüre dönüşür bir anda Baybora. Kıskançlık vardır dilinde; belki de zihninde olması gereken o pişmanlığın dile yansımasıdır bu...</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpw2oLNviVPAlQui8g1z7lotp8na6HGNQGrt-_ndKYq7VcWqil9aLVt5TvHhEMBEtuUvSoLWAeP2VCNchTOpDGLJixvRpDrFUPq9YsNNqy1wQE4hM4ilr-OgtT0f4ytY6NDb40Tam38tI/s1600/498_Baybora_05.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1371" data-original-width="1600" height="548" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpw2oLNviVPAlQui8g1z7lotp8na6HGNQGrt-_ndKYq7VcWqil9aLVt5TvHhEMBEtuUvSoLWAeP2VCNchTOpDGLJixvRpDrFUPq9YsNNqy1wQE4hM4ilr-OgtT0f4ytY6NDb40Tam38tI/s640/498_Baybora_05.jpg" width="640" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEo2wpih1fB6yE3xqeWDnF6Ae6AV7qxkMKtfzF4WeEy6ssk7HN8glBe7sBg4fTPXozydb7kZbhZ9rUALOCJH3IPcW8sjpiEVwy6h07pjud6-nuusrcJfre8qdqrgLPYbos2lB061MhNQM/s1600/498_Baybora_06.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="849" data-original-width="1600" height="338" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEo2wpih1fB6yE3xqeWDnF6Ae6AV7qxkMKtfzF4WeEy6ssk7HN8glBe7sBg4fTPXozydb7kZbhZ9rUALOCJH3IPcW8sjpiEVwy6h07pjud6-nuusrcJfre8qdqrgLPYbos2lB061MhNQM/s640/498_Baybora_06.jpg" width="640" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'Ba'nı Çiçek' öyküsünde ise sitemkar baba - hayırsız evladın yerini alaycı babanın alaycı oğlu ikilisi alır. İğnelemeler, şakalarla dolu karşılıklı laf sokuşturmalarıyla dolu paneller ilişkilerinin gevşek yönünü gayet güzel anlatır...</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Dönemin büyüğe hürmet teamüllerinin çok ötesinde, hemen hemen aynı zamanları hikaye eden Kemal Tahir'in 'Devlet Ana'sındaki Anadolu Türk'ünün gerçek kültüründen bir o kadar farklıdır bu diyaloglar. Bırakın dile getirmeyi, büyüğe karşı akla bile getirilemeyecek cinsel imalar ve şakalar uçuşur havada...</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUmE25Il6K8CK0Bnh_J-qCpRZAQ1R3MZg0IJqsbaw8ACsb9PhhDZqFuJd-K3ShEv_C0Mkll7zeIr9oaZr5oqY_nUjGLsCa49WlICPWyxFN0WPnKciRILsE0y_ui291Tso-BNeUa5s-7yQ/s1600/498_Baybora_07.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="711" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUmE25Il6K8CK0Bnh_J-qCpRZAQ1R3MZg0IJqsbaw8ACsb9PhhDZqFuJd-K3ShEv_C0Mkll7zeIr9oaZr5oqY_nUjGLsCa49WlICPWyxFN0WPnKciRILsE0y_ui291Tso-BNeUa5s-7yQ/s640/498_Baybora_07.jpg" width="284" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuNz8xxi7fNR1UXsEnMzmmfftPRZUx1EnurzL4AKqyrBGOpp2BReMrXUyzKjS1O3qmRzs3m7KGGy60_ujYS5YFgmMd4V13Tgmd15quHJznjxYNA3zBa_7EVPOA5HPEk4FjdGjXJv7eIWo/s1600/498_Baybora_08.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1076" data-original-width="1600" height="428" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuNz8xxi7fNR1UXsEnMzmmfftPRZUx1EnurzL4AKqyrBGOpp2BReMrXUyzKjS1O3qmRzs3m7KGGy60_ujYS5YFgmMd4V13Tgmd15quHJznjxYNA3zBa_7EVPOA5HPEk4FjdGjXJv7eIWo/s640/498_Baybora_08.jpg" width="640" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1G8O_PjpB9N7TFKgtSwKq23dUeeUEp4D7Z8VGQlJv1nwflxaE7H9I5fSG7yK94TDouBJPIphJiMvgC9nz_M_cx84M5ik-QVtsec4xux7wribHxD2ZeD_JUqhiQlY6jPqPwM4IIUNbVgc/s1600/498_Baybora_09.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1377" data-original-width="1600" height="548" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1G8O_PjpB9N7TFKgtSwKq23dUeeUEp4D7Z8VGQlJv1nwflxaE7H9I5fSG7yK94TDouBJPIphJiMvgC9nz_M_cx84M5ik-QVtsec4xux7wribHxD2ZeD_JUqhiQlY6jPqPwM4IIUNbVgc/s640/498_Baybora_09.jpg" width="640" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Değil o yüzyılda, bugün bile babaya karşı sarf edilmesi yürek isteyen bir cümledir şu:</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">' Virjiniya sana cariyelik edeceğine göre istersen çabuk dönmeyelim baba? '</span></i></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Hele ki bir de yüzdeki o sinsi ifadeyle 😉</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNXiEOPDwQucJwPYDG4O5MOT3yVg5AS5_R8yej4UCQsWsrdAQYF3SO2nq_8l_EqX0pYe2vF4GM3sd4bkWe0Q1r76XOupqoBmhP9IOq4zuocLalTueO3FzhA6jD8Yqqt9L2043Jc9sBJ-o/s1600/498_Baybora_10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1368" data-original-width="1600" height="546" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNXiEOPDwQucJwPYDG4O5MOT3yVg5AS5_R8yej4UCQsWsrdAQYF3SO2nq_8l_EqX0pYe2vF4GM3sd4bkWe0Q1r76XOupqoBmhP9IOq4zuocLalTueO3FzhA6jD8Yqqt9L2043Jc9sBJ-o/s640/498_Baybora_10.jpg" width="640" /></span></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-40097498224572621322019-10-22T12:23:00.004+03:002019-10-22T12:23:51.207+03:00Kol Gücü ve Kılıç Zoruyla...<br />
Baybora'dan 'tam da kökenine dair dile getirdiği şekilde' iyimser ve duygusal bir yorum...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitEerUo3HrM4pd1bmV3ilMQhRfcWvuXRXsApsn6-vRhnSu9RZi71KshFvIY-DkqT3CqSLoLftTluxFenOBw-hRGc-PlbcHwZNDGpNs0wjNSYiht0kyzIiLLgOyYyfjzYFnTktalnnnzRk/s1600/497_Baybora.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="775" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitEerUo3HrM4pd1bmV3ilMQhRfcWvuXRXsApsn6-vRhnSu9RZi71KshFvIY-DkqT3CqSLoLftTluxFenOBw-hRGc-PlbcHwZNDGpNs0wjNSYiht0kyzIiLLgOyYyfjzYFnTktalnnnzRk/s640/497_Baybora.jpg" width="308" /></a></div>
<br />
<br />
<br />Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1760360969449901577.post-69440781193737520372019-10-09T13:47:00.001+03:002019-10-10T12:00:10.951+03:00Kaan...<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /> <br /> Suat Yalaz'ın kendi kaleminden çok kısa Kaan ve Karaoğlan ayrışması...</span><br />
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5lwh9YwECH0ibr6Xp8ehC2O16QIMEKKb4K5eAB-uNCbeVRapUjUgO2CHcIHlAhZuEWzKKkV8h3gHfhRJny2MV2LrLavCL_VTPW4innRRxy3DHJIapClwk32CS8GTrG5L0XkjETWOQ-jY/s1600/496_Kaan.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1058" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5lwh9YwECH0ibr6Xp8ehC2O16QIMEKKb4K5eAB-uNCbeVRapUjUgO2CHcIHlAhZuEWzKKkV8h3gHfhRJny2MV2LrLavCL_VTPW4innRRxy3DHJIapClwk32CS8GTrG5L0XkjETWOQ-jY/s640/496_Kaan.jpg" width="420" /></a></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">
<br />Bu geçişe bir de değerli kaynakça <a href="https://www.wikizero.com/tr/Karao%C4%9Flan_(%C3%A7izgi_roman)" target="_blank">Wikizero'daki Karaoğlan</a> başlığından bakalım...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><i>Karaoğlan nasıl doğdu?</i></b></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Karaoğlan'ın gerçek öyküsü, 1956'da başlar. Abdullah Ziya Kozanoğlu, Kızıltuğ adlı öyküsünü, Resimli Mecmua'da tefrika eder. Kızıltuğ'da ortaya çıkan Otsukarcı ve oğlu Kaan, maceradan maceraya koşan Orta Asya'lı kahramanlardır.</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>1959'da Akşam gazetesinde, Kızıltuğ'un çizgiromana dönüştürülmesi gündeme gelir ve bu iş için genç ressam Suat Yalaz düşünülür. 19 Ağustos 1959'da başlayan Kızıltuğ büyük ilgi görür ve devamına karar verilir. Kızıltuğ'un devamı niteliğindeki "Cengiz Han'ın Hazineleri", kahramanı Kaan'ın ismiyle çizilir.</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Kaan, Karaoğlan'ın son ismini almadan geçirdiği bir dönemdir. Suat Yalaz, toplam dokuz adet Kaan macerası hazırlar.</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Bu maceralar, Cengiz Han'ın Hazineleri, Tibet Canavarı, Altın Saçlı Kız, Kız Kulesi Kahramanı, Hülagu'nun Gözdesi, Ağahan'ın Yüzüğü, Alagoya'nın Ölümü, Altın Hançer, ve Bozkurt'un İntikamı'dır.</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Kozanoğlu, bu maceralardan başka Kaan yazmayınca, Suat Yalaz kahramanın adını değiştirir ve Karaoğlan böylece doğmuş olur. "Asya Kaplanı" adlı ilk Karaoğlan macerası, 1963 başında dergi olarak yayına başlar.</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Kaan'dan Karaoğlan'a geçiş kolay olmuştur; yeni kahraman farklı bir çizgiyi gerektirmemekte ve tiplerin çoğu hazırdır. Karaoğlan, ana karakterini Kaan'dan almıştır. Otsukarcı, Baybora'ya, Çakır'sa Çalık'a dönüşmüştür.</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Karaoğlan atletik, deli-dolu, gözüpek ve mert bir Uygur genci olarak tanıtılır ilk başlarda. Bir kahramanda bulunması gereken tüm özelliklere sahiptir. Göçebedir ve bir yerde uzun süre kalmaz. Bu da maceraların geçtiği haritayı genişletmektedir. Zaman içinde Çin'den Hindistan'a, Bizans'tan Altaylar'a uzanır bu maceraların coğrafyası.</i></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Karaoğlan'ın bana kalırsa en keyifli edisyonu olan Güneş serisindeki 'Özel Ulak' köşesinden alıntıladığım bu görselde </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Suat Yalaz </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">keşke bir de Kaan'ı neden karga burunlu resmetmeyi tercih ettiklerini yazsaymış. Muhtemelen Kozanoğlu'ndan kaynaklı bir tasarım girdisi olmalı. Yoksa kadın tasarımlarının muhteşemliğini düşünerek 'Üstad'ın fiziki olarak ufacık dahi olsa kusurlu kahraman çizmekten her daim imtina ettiği - edeceği kanısındayım...</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<br /></div>
<div>
</div>
Pizagorhttp://www.blogger.com/profile/12109128023103872926noreply@blogger.com0